Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Haziran '11

 
Kategori
Deneme
 

Yazımıza bir başlık lütfen

Yazımıza bir başlık lütfen
 

Soru işareti levhada değil kafamızda olmalı (Sabahattin Gencal)


Pazar yazılarımda, iki paragrafın arasına başka başka gazetelerdeki yazarlardan alıntıları koymayı alışkanlık haline getirdik. Şimdiye dek ulusal gazetelerdeki yazarlardan alıntılar yapmıştık. Bu Pazar da yerel gazetelerden. Gazeteleri de yazarları da, bundan önceleri yaptığımız gibi tesadüfü olarak seçtik. Bu açıklamayı peşinen yapıyoruz ki yanlış bir kanıya kapılmış olmayalım. Olur ya bazıları, “Gazeteler, bir ülkenin aynasıdır, yazarlar bir ulusun sözcüsüdür.”gibi fikirlere saplanırlar. Fikir kuramsal olarak doğru olabilir; ama… 

Şunu da eklemeliyim. Ulusal gazetelerdeki yazarlardan alıntı yaparken yazdığım tarihteki yazılarından alıyordum satırları. Yerel gazetelerde, daha doğrusu benim okuduğum gazetelerde her gün yazmıyor yazarlar. Onun için son yazılarından bazı cümleler seçtim. Aslını ararsan seçtiğimiz cümleler yazının temel cümlesi, ana fikir cümlesi falan değil. İçimden geldi seçtim işte. Yani ne demek oluyor? Bir insanın konuşmasını, yazısını tam olarak değerlendirmek gerek. Bir kısmı alırsanız tamamen aksi düşünceler de akla gelebilir. Bazı siyasetçilerimiz de bunu yapmıyor mu? Birinin konuşmasından bir cümle seçiyor ve bu cümlenin ne zaman, nerede, niçin söylendiğine bakmadan; cümle öncesi ve sonrasını belirtmeden alınan cümle malzeme yapılıyor. Gariptir. Dinleyiciler de alkışlıyor. Ben dinleyicilerin, okuyucuların alkışlayanlarını değil, düşünenlerini severim. İşte size düşüneceğimiz birkaç paragraf: 

 

Bu ülkede siyaset dilinin, olumsuzluk adına ortaya çıkan çoğu olaylara katalizatörlük ettiği gerçeği herkesçe malum. En azından dışarıdan ve ülke adına olumsuz düşünen güruhların lehine ve kullanmasına argüman vermemek için yıkıcı siyaset üslubunu terk etmek gerekmiyor mu? 

Mahmut Ulusoy, Günebakış (Trabzon), 05. 06. 2011 

 

 

Gidenler, birikmiş hayallerini kara bir kutuya gömerek uzaklaştılar. 

Gidenler, kendilerine uzak olan bir kültürün katılığına boyun eğmek zorundaydılar. 

Acılarını, kaygılarını, duygularını gurura teslim ettiler açıklayamadılar… 

Gidenler, kalanlara göz yaşlarını bile teslim edemediler, gurura yenildiler, sevdiklerini bırakırken “ Seni Seviyorum” diyemeden uzaklaştılar… 

Gidenler, ciğerlerinin, kalplerinin yarısını terk ettikleri şehre bırakarak uzaklaştılar. 

Kalanlar çaresiz bekleyişe teslim oldular… 

Gidenler, önce köyleri bırakarak şehre doğru uzaklaştılar, köyler sahipsiz kaldı. 

Şehirlere göçtüler, şehir de gidenleri benimseyemedi, şehirden büyük şehirlere göçtüler büyük şehirlerde onları kucaklayamadı, yapa yalnız kaldılar… 

Ne geldikleri yere dönebildiler, ne de gittiklere yere sığabildiler. 

Kara bulutlara teslim edilen koca bir hayal, uzun bir yaşanmışlık, veda bile edilmeden terk edilen sevdalar, bırakılan hatıralar ve asla unutulamayacak coşkular maziye gömüldü… 

Murat Gökalp, 08 Haber, Artvin’in Sesi, 11. 05. 2011 

 

 

Menfaat, mansıp ve makam için eğilmek, iki büklüm olmak terbiye değildir. Zaten “Fazla tevazu riyakârlıktır.” Toplumların içini kemiren birçok dert ve problemin, manevî hastalıkların yanında bir de riyakârlık, dalkavukluk aldı başını gidiyor. Böylece ikiyüzlü insanlardan belki de daha çok yüzlülere doğru bir akış gözlenmektedir. Üzücü olan da bu gidişe dur dememektir... 

Nurullah Özkılıç, Erzurum, 30. 05. 2011 

 

 

 

Her şeye rağmen emperyalizmin Dünya’yı kana bulayan saldırganlığı dahi damıtılıp yararlı bir enerji haline dönüştürülebilir… 

İnsanın adalesi, zorlandıkça gelişir. 

Aklı da öyle, direnci de öyle. 

Atalet içine düşmüş bireylerin, tatlı bir rehavet içinde yüzen toplumların gelecekleri “mafiş”tir, bilirsiniz. 

Güçlü olmak için her an uyanık olmak, sürekli olarak çalışmak ve bedenini, ruhunu ve maddi konumunu güçlendirmek gerekir. 

Faruk Haksal, Anadolu Gazetesi (Eskişehir) 04. 06. 2011 

 

Yazarlarımız siyaset dili, iç göç, riyakârlık, güçlenmek konularını güzelce işlediler. Bunları bir potada eritirsek ne olur? Açık deyişle bu anahtar kelimeleri kullanarak nasıl bir paragraf yazabiliriz? Valla, bundan sonrasını ben değil siz yazmalısınız. Hatta, bu yazının başlığını da siz bulmalısınız. Yazımıza bir başlık lütfen 

 

Sabahattin Gencal, Başiskele – Kocaeli, 05. 06. 2011 

 

 
Toplam blog
: 181
: 635
Kayıt tarihi
: 29.03.11
 
 

1943'te Trabzonda doğdu. Erzurum Yavuz Selim İlköğretmen okulunu bitirdikten sonra girdiği Bursa Eğ..