Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Aralık '18

 
Kategori
Sanat Eğitimi
 

Yazın Sanatı

Yazın Sanatı
 

Yapıtlarımdan


ÖYKÜ
ROMAN
TİYATRO

KADIN SESİ

Dününe uzanınca bir gece kapısının “ küt küt “ vuruluşunu anımsadı . Yüreği de kapının sesi gibiydi . Kapıyı yumruklayan ses kadın sesiydi . Korkuları artmıştı . Açayım mı , açmayayım mı diye gitti geldi bir süre . Kadın sesi olunca duramadı , çünkü duymayalı aylar olmuştu .

Yeniköy’ün parke taşla döşeli sokaklarını geçerken uzaklarda kalan yaşanmışlığı göz kırpıyordu . Duramadı kapıyı hızla açtı . Gelen Aysel’di . Gündüzleri uzaktan uzağa baygın baygın bakan Aysel . Kimsin , ne istiyorsun demedi . Artık onları durduracak bir güç yoktu tek katlı ahşap evde .

Köyün uykuya daldığı saatlerde çamurlu sokakları yokuş yukarı koşarak ulaşırdı Suat’ın tek katlı ahşap evine . Soluk soluğa yumruklardı kapıyı . Suat “ küt küt “ sesleriyle hızla doğrulurdu büzüştüğü yatağında . Soğuk aman vermezdi . Ama onu dinleyen kim !

Yeniköy’ün sokaklarını geçerken “ kayıp yıllar “ diye mırıldandı. Ön koltukta oturan arkadaşı anlamadan yüzüne baktı . “ Ne o geçmişle mi hesaplaşıyorsun?“ diye sordu . O, yalnızca gülümsedi.

Yeni okul yöneticisi Ayla , Ayselli yılları getirmişti usuna . “ Bu kadar benzerlik nasıl olabiliyordu ! “ diye kendine sorarken arkadaşı onu dalgınlığından söküp aldı . “Yeniköy’ün dar sokaklarındasın , dikkat et arabayı vuracaksın .” uyarısıyla geçmişten koptu . Ayselli yıllardan arkadaşı habersizdi .

Mersedes Karadeniz’i arkasında bırakıp Durusu’ya yöneldi . Çok sürmedi . Durusu ilköğretim okulunun önünde durdu . Akşam karanlığına inat sokak lambası aydınlatıyordu ortalığı . Okul bahçesinde dikilen adama : “ Namık Bey burada mı ? “ diye sordu . İSKİ’nin kazdığı çukura düşmeden arabayı okul bahçesine soktu . “ İnelim . “ dedi .

Namık’ın evi okula bitişikti . “ Beni izleyin . “ deyince adamın peşinden birlikte yürüdük . Lojman kapısının ziline iki kez dokundu adam . Tek kanatlı kapı açılınca otuz yıl önceki arkadaşını karşısında buldu . Bir süre bakıştılar birbirine . “ Bak bak tanırsın ! “ diye takıldı Namık’a . Namık iki basamak aşağı inerek sarıldı arkadaşına . “ Nerden böyle , akşamın karanlığında baskın mı var ? “ diye yanıt beklemeden içeri aldı arkadaşını . Hemen arkasında duran eşi Sabriye , “ Aa bu bizim Suat değil mi ? “ derken en yakınına sahip çıkmanın coşkusu , yılların içinden çıkıp gelen dostluğu sesinde yaşattı . Suat hemen yanıtladı , “ Evet , ta kendisi . “ deyince lojmanda şenlik başladı . Arkada kalan arkadaşını unutmuştu . Geri dönerek , “ Arkadaşım Umut “ diye tanıttı .

Yine kömür sobası yanıyordu . Unuttuğu kömür ateşi vurunca yüzüne yalnızlığına sığındığı Yeniköy’deki soğuk kış geceleri düştü yüreğine . İşte orada duran Ayseli de görmezlikten gelmedi . Soğuğa meydan okurcasına birbirini ısıttıkları uzun kış geceleri şimdi daha yakındı ona . Namık’ın gözlerine bakınca bunları düşündü . Kimbilir belki de Namık’ın da usunda aynı şeyler vardı .

Namık öğretmen tek katlı evine konuk ederken duyduğu sevinç sesindeydi . Konuklarını ağırlamanın telaşı içindeydi . “ Nerden düştün böyle , hele anlat ! Suat neyi , nasıl , nereden başlayarak anlatsaydı . O hâlâ Ayselli gecelerdeydi . Unutulmamış günlerden, birlikte oldukları yıllardan başlayarak yol aldı konuşma süresince .

Sabriye öğretmen çarçabuk sofrayı donattı . Yerde oturduğu yıllar geride kalmıştı.. Artık yemek masası , çatal kaşık , ayrı ayrı tabaklarda sunulan yemekler daha güzeldi . yemeklerden gelen kokular Suat’a , arkadaşına açlığını duyurdu .


AÇIKLAMALAR: ÖYKÜ, ROMAN, TİYATRO
Bu örnek metinde durum, gözlem, izlenim, yaşantı söz konusudur. Yazar, sözü edilenleri verirken bir kurgulama yoluna gitmiştir. Yazınsal metin, gerçeğin ya da yaşantının dilde yeniden üretilmesiyle oluşur. Metinde yer alan evren, dış evrenden kopuk olmasa da okura kazandırılmak istenen biçimde değişimlere uğratılarak onun üzerine kurulmuştur. Yazınsal metnin kurmaca oluşu da buradadır işte.

Yazınsallığın bir başka ölçütü iletinin kanıtlanamayışı, yanlışlığının, doğruluğunun gösterilemeyişi. Yazınsal metinde amaç öğretmek değil, kurmaca evreni yaşatmaktır. Okur için yazınsal metin, metnin iç yapısına ağdırılmış, yaşamla iç içe olan bağlantıları da kurarak bulup çıkaracağı çok anlamlılıklar yumağıdır.

Yazınsal metinde sözcükler, sözcük öbekleri, okurun duyu organlarını devindirir. Bu İzlenimsel bir sürece sokar okuru. Bu da çok yönlülük, değişik algılanabilirlik doğurur.

Yazarın sözcüklerle kurduğu dil doğal dilden kopuk değildir. Ancak, yazar dili kurgusuna göre yeniden biçimlendirerek, anlamlandırarak okura sunar. Bu da öyküleyici, betimleyici anlatımlarda değişik özellikli sözcüklerin seçimini gerektirir. Öyküleyici anlatımda olaylar, çatışmalar, eylemler anlatılır.Yazar, okuru olayların içinde yaşatır.Bu bakımdan devinim imgesi uyandıracak sözcükler seçer.

Örnek metin yaşanabilirliği dar boyutlar içinde kurmaca yöntemle okura sunmaktadır. Yaşanabilirliği dar boyutlar içinde sunan yazınsal tür öyküdür. Yine yaşamın tümünü ya da bir kesitini kurmaca yolla sunan geniş boyutlu yazınsal tür ise romandır.

Her iki türün ortaklıkları çoktur. Ayrıca tiyatro yazınsal türü de kurmaca diğer türlerle ortaklık oluşturur. Bu türde devingen, duygu yüklü sözcükler tiyatroyu belirler. Türe göre sözcüklerin seçimi ve kullanımı önem taşımaktadır. Üç yazınsal tür de olayı, durumu, kısaca insanı anlatır. Kişi, olay-durum, zaman, çevre yazınsal türleri oluşturan öğelerdir. Yazınsal metinde yer alan kişinin huy ve davranışları karakter, karaktere özgü belirleyici niteliklerden herhangi birinin genelleştirilmesi, en uç noktasına değin götürülmesi de tip olarak adlandırılır. Karakter bir bütündür, kişilikle özdeştir.Kişilerin giyim kuşamlarını betimleyip iç dünyalarını sergilemek onların karakterini belirlemede önem taşır.Yazınsal metinde anlatımı yönlendirip üstlenen kişilere temel kişi, yazındaki yeri dolaylı olanlaraysa yan kişi denir.

Öykü, roman yazınsal türlerinde toplumsal, bireysel yaşantıların, durumların, olayların anlatımı söz konusudur. Tiyatro türündeyse köken dinseldir. Eski Yunan’da Dyonosos şenliklerine dayanan bu tür yine insanı insan aracılığıyla sunar. Tiyatro, tarihsel gelişimi içinde trajedi (ağlamaklı), komedi (güldürü), dram (ağlamaklı-güldürü) gibi temel türlere ayrılır. Daha sonraki gelişimine baktığımızda müzikal türlerinin de (operet, opera, vodvil ) oluştuğunu görüyoruz.

Yazınsal türe örnek aldığımız öykü türü bir durum öyküsüdür. Bu örnekte yaşamın bir kesiti, durumu ele alınmıştır. Öykü türü içinde yer alan bir de olay öyküsü bulunmaktadır.

Anlatıma konu olan her iki öykü türünde de bir anlatıcı aracılığıyla okura iletilir. Ben öyküsel anlatıcı birinci kişili anlatıcı olarak adlandırılır. Öyküde işlenenleri birinci kişinin gözüyle görür, onun duygularıyla tanırız. Bir de, elöyküsel anlatıcı biçimi bulunmaktadır. Bu anlatım biçimindeyse üçüncü kişili bir anlatımla öykü işlenir. Bu anlatımda öykücü, kişilerinden birinin bakış açısıyla verir ya da anlatıcı tümüyle kendini silerek benzetmeli bir söyleyişle anlatmaz gösterir. Gösterme temel yaklaşım olduğu için buna dramatik anlatım da denir. Bu öykü türünde bir olay çevresinde öykü başlar(serim), gelişir(düğüm), sonuçlanır(çözüm).

Yazınımızda Sait Faik Abasıyanık, Memduh Şevket Esendal, Bilge Karasu, Füruzan, İnci Aral, Nazlı Eray durum öykücüsü; Ömer Seyfettin, Refik Halit Karay, Sabahattin Ali, Bekir Yıldız, Osman Şahin ise olay öykücüsüdürler. Dünya yazınındaysa, Anton Çehov durum, Guy De Maupassant olay öykücüsüdür.

Fantastik kurguda öykü J.K. Powling’in, Harry Poter dizileri, J.R.R. Tolkein’in Yüzükler’in Efendisi örnekliliğini sürdürüyor. Bizim yazınımızda günümüzde M.İhsan Tatri’nin, Yitik Öyküler;Tülin Kaplan’ın Nehir Senfonisi; Sadık Yemni’nin Sınav Ortağı, Zihin İşgalciler; Bahadır İçel’in Başka Öyküler adlı yapıtları sıralanabilir.

Modern Öykü
Diğer öykü çeşitlerinden farkl olarak, insanların her gün gördükleri fakat düşünemedikleri bazı durumların gerisindeki gerçekleri,hayaller ve birtakım olağanüstülüklerle gösteren öykülerdir.

Öyküde bir tür olarak 1920'lerde ilk defa batıda görülen bu anlayışın en güçlü temsilcisi Franz Kafka'dır. Bizdeki ilk temsilcisi Haldun Taner'dir.

 

 
Toplam blog
: 1064
: 732
Kayıt tarihi
: 24.03.12
 
 

Türkay KORKMAZ, umuda yolculuğu ertelemez. Mermeri delenin damlanın sürekliliği olduğunu bilir. Y..