Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mart '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yazıyorum bahçesi 1

Yazıyorum bahçesi 1
 

Geçmiş zaman
Öncesini bildiğin, sonrasını umduğun, olanlarla yetindiğin ve olacak olanlarla kazanacağın birer dizgidir anıların; onları herhangi bir anda veya herhangi bir işaretle anımsayabilirsin. Heyecanı yüksek filmlerde yaşanan bir sahne gibi olurlar. Bazen kendi kendine gülerken yakalanırsın, bazen biriyle konuşurken aniden dinlemiyor durumuna düşersin; ona neden böyle olduğunu açıklayamazsın. Üstelik karşındaki kişiyle ilk diyalogu da sen başlatmışsındır.

İşlerin
Göz ardı edilen, halının altına süpürülen işler, kişinin peşini asla bırakmaz değil mi? Hem de gelecekte bir zamanda, o kişiyi hazırlıksız olduğu bir gününde yakalar değil mi? Güçlüyken, hazırlıklıyken, en önemlisi yeri gelmişken o işi bitirmeli, onu sonlandırmalı değil mi?

Hayalin ve emeğin
Kimi kişiler, hayallerini fırında pişirirler, kimi kişiler hayallerini oltanın ucuna takarlar, denize açılırlar ve rasgele yaparlar; kimi kişiler, hayallerini sabah dolmuşunda yakıt niyetine kullanırlar.

Bir bakarsın, insana verilen hizmet, insanın kendi hayalleriyle güçlenmiştir. Emeğin başlangıcı da o kişilerin hayalleriyle belirlenmiştir. Hayalsiz insan, insansız hizmet, hizmetsiz emek olmaz.

Uyan
Yoksa nasıl bakacaksınız yaşama umutla, yoksa nasıl başa çıkacaksınız zorluklarla, yoksa nasıl güleceksin çocukça... Nasıl hissedeceksin çocuğun saflığını, arılığını... Nasıl?

Yine de görmüşsündür düşen bombaları
Gücün sorumluluğunu taşımak kolay değildir. Güçlü olanın zayıf olanı umursaması; bir mertebedir oysa: Her adımını, yavaşça ve dikkatlice atabilmek, gerekirse adım ucuyla yere basabilmek usulca; kırmadan, ezmeden, dökmeden bunu gönülden becerebilmek..

Çocuk
Daha dün annesinin karnını tekmeliyordu. Şimdi 12 yaşında. Yoğun ve güzel günler önünüzde, o sizi, siz onu beklersiniz...

Nesin sen?
Kendi kendini tanımlayabilmek ne kadar zordur. Nasıl bir yöntemle yapacaksın bunu? Bunu, kendince koyduğun kıstaslarla mı belirleyeceksin yoksa çevrendeki sayısız kişilerin bakış açılarına göre mi şekillendireceksin? Başkalarının sürekli kendin hakkında ne düşündüğünü düşünerek mi davranışlarını düzenleyeceksin, yoksa kendi aklının ve düşüncelerinin doğruluğunu düşünerek mi davranışlarını düzenleyeceksin? Yanıt....!?

Kendin
O yüzden başkalarına gereksinimin olmayabilir. Olabilir de!

İnanç ve bilim
Varoluş nedenini iki yöntemle açıklayabilme şansım var: Bilim veya inanç. Bilim, inancın karşıtlığı durumunda. İnanç ise ancak onun tamamlayıcısı. Bilimin yetersiz olduğu noktada tamamlayıcı olarak inançlar devreye girer. Bilimin gelişmesi ise evrimsel bir süreç. Nereye kadar gelişir, varoluşun ne kadarını açıklar, insanoğlu tarihi buna yeterli olur mu bilemem. Ama zamanı geldiğinde bilimin, tüm olanları sırasıyla açıklayabileceğine inanırım. Evet, fark ettiniz. Bilim varoluşu açıklayacaktır sözü de bilimsel bir çıkarım değil, bir inanç ve bir temenni ama sizlere şunu açıklamak zorundayım: İnanç, bilimin önüne asla geçemez. Geçmemelidir.

Din
Din olarak önümüze konulan sistemi, inanç kavramının bir alt kümesi olarak tanımlayabilirim ve ben, o kümenin içine tıkılmak istemiyorum. Sanırım bu isteğimi yaşamımda uygulamaya hakkım var ve gerekirse bunu Tanrı’ma da açıklayabilirim.

Bilgi ve kavramlar
Bilgi ve kavramları birden fazla kaynaktan araştırma zorunluluğumuz var ve elbette elde ettiğimiz bilgilerin ve kavramların yanlış olabileceği olasılığını düşünmek zorundayız.

Haber ve bilgi sağlayıcılar
Bu işin ahlaki yönünü düşünüyorum. Bilgiyi yayma işini kendisine görev sayan haber sahibinin ahlaki tercihlerine bağımlıyız. Öyleyse, tüm yük bilgiyi edinenin akıl süzgecine kalıyor. Günümüz iletişim araçlarının gücü sayesinde bireylere sunulan bilginin çarpıtılma olasılığı var.

Kiralık katil tutanlar
Kiralayacaklarına satın alsalar ya! Hem kendileri için de kullanabilirler. Bankalar, bu iş için geri ödemesiz, öteki dünyaya postalamalı uygun krediler veriyorlarmış.

Satranç ve yaşam
Ben yaşama "vezir gambiti" ile açıldım. Oyun, bir ara "vezir hind" savunmasına dönüştü. Şimdi ise, şah kanadından piyonlarımı kullanarak hızlı bir atağa kalkıştım. Bakalım, oyunun sonu ne olacak?

Dengesiz ruh halleri
Bedenin bir yöne eğilmişse, kollarını yukarı kaldır.

Tembellik
Tembelliği, "istediğimi yapabilme hakkı " olarak tanımlıyorum. Bu tanım, kulağıma oldukça hoş geliyor.

Lee Van Cleef
Onurlandırılmayı hak ediyor. İyi kötü çirkin filminde ilk izlediğimde nefret etmiştim kendisinden. Yani, o kadar başarılı bir oyuncudur kendileri...


-
Görsel : Female Torso, Joan Mirro

 
Toplam blog
: 136
: 1494
Kayıt tarihi
: 16.02.07
 
 

Yaşam ışığını 1968 yılında Bafra’da gördü. İnşaat Mühendisi ve aynı sektörde yazılım geliştiren bir ..