Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Mart '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yazıyorum bahçesi 3

Yazıyorum bahçesi 3
 

Bilim-teknik ve sansür
Aydınlanma yolunun delik değiş yokuşları pek kolay çıkılmıyor. Bilimsel tekniklerle güçlendirilmiş, dogmalardan arındırılmış, özgür düşünmeyi esas alan bir eğitim sistemine ihtiyacımız var: Sorgulayan, düşünen ve kendi ayakları üzerinde durabilen bireylerin yetişebildiği toplum oluşturabilmek. Uygarlık dediğimiz böyle bir düş olmalı...

Deprem olurken
19 Ağustos depremi sırasında gece uyanmışım. Evimin konstrüksiyonundan bangır bangır sesler geliyor ve o seslere evdeki tüm kap kacaklar tıngır tıngır eşlik ediyor. Nedense yatak odasının penceresinden dışarıya bakmışım: Kuzey yönünde hava çok aydınlık ve o aydınlığın rengi ise açık mavi beyaz karışımı bir renk. Sonra merkez üssün o yönde olduğunu öğrendim. Deprem anında yapının hareketini de inceledim. Hesap teorilerine uygun hareket ediyordu.

Öteki dünya sorunsalı
Varsa eğer; herkes oraya bu dünyadaki kişilikleriyle mi gidecekler diye hep merak etmişimdir. Kızgınlık, öfke, kıskançlık, dolandırıcılık, çekememezlik gibi davranışları olan bir ölü, orada da öyle mi davranacak ya da alt katmanlarda sırtına kamçıyı yiyince uslanacak mı? Örneğin, sırat köprüsünden geçerken titiz olan birisi o anda ne der ya da ne düşünür ya da pollyanna gibi bir kişilik orada ne gibi davranışlarda bulunur?

Spor salonları
Bursa'da ayda ortalama 80-100 TL ile spor salonuna gitmek olasıdır. Günde 3 lira, sigara parasından az. Diğer illeri bilmiyorum.

Yakıcı ve etkileyici
Alev

Başının çaresine bakarsın
Yaşam çok seslidir, bir senfonidir. Bir gün elbet, o senfoniden gelen "en hoş tınıyı" mutlaka duyacaksın. Hatta "bunu, en sevdiğim enstrüman çaldı” diyeceksin.

Karamazov Kardeşler
Suç ve Ceza'yı okuyup da bu romanı bir türlü okuyamamak, benim üşengeçliğim olsa gerek!

Çocuk, birey ve baba
Bir baba olarak derim ki: Ben, çocuğumla aynı evde yaşayan yetişkin bir bireyim, o da yaşamına yeni başlamış, yaşamın kendisini ve toplumsal kuralları bana göre göreceli daha az bilen ve evin bir köşesinde kendince yaşayan diğer bir kişiliktir ve bilgi birikimi arttıkça doğruluğu kesinleşen tercihleri olacaktır. Başarılı olabilmesi için kendi kararlarını verebilecek sorumluluğu ona hissettirmeliyim. Bir nevi pratik yapmalı. Ben sadece bilgi ve tecrübelerimle kendi görüşümü ortaya koymalıyım. Kendi kararlarını kendi iradesi ile vermeli. Veremediğinde ben onun yanında olmalıyım...

Uyuşuk aylar
Eylül'de başlar ve Nisan’da sona erer.

Mustafa K.A.
Mustafa K. A. de bir insandı. Ancak, onu çevresindekilere göre herkesten ayıran bir özelliği vardı. O, aydın, ilerici ve devrimciydi. En kötü koşullarda bile kimsenin düşünemeyeceği hedefleri düşündü. İnsanoğlunun yaşadığı evrensel aydınlanmanın bize ait olan halkasıydı. Bazı kişiler onun zaaflarını(?) ön plana çıkarmaya çalışıyorlar. Kendilerince bir tabuyu yıkıyorlar. Önemli değil! Benim için, bana bıraktığı aydınlanma mirasının değerliliği önemli ve bu değerlilik başkalarının ön plana çıkardığı insanlık zaaflarını bir güzel soğurtuyor. Başkaları o zaaflardan mutluluk duyabilir, onu kınayabilir, onu eleştirebilir. Onlara ben de o zaman şöyle derim: Siz aydınlanma sürecinin bize ait halkasını görmezden geliyorsunuz.

Bir özgürlük masalı
Kişinin kendi kendine yüklediği inançları, sorumlulukları ve zorunlulukları vardır. Ayrıca toplumun kişiye yüklediği inançlar, sorumluluklar ve zorunluluklar vardır. Birey bu kavramları uygulamazsa toplu bir yaşamda var olmasına izin verilmez. Özgürlüğümün derecesi, bu kavramların yaşamıma ne kadar müdahale ettiği ile ilintilidir. Kontrolü elimde tuttuğum kadar özgürümdür.Tam özgürlük ise neredeyse olanaksızdır. İnsan nüfusu çoğaldıkça bu imkansızlık tam bir ütopyaya dönüşüyor. Dogmaların etkilerinden sıyrılabilen bireyler, özgürlük sınırlarını kendince genişletebilen bireylerdir.

Uykunun kaçamak yaptığı saatler
Bazı anlar, bir şekilde sıradanlaştığında, sıradanlaşmasına izin verildiğinde, dedikodusunu yapacağım o kişi, bazı değerlerini ister istemez yitirmiş olabilir ve o bunu ancak yalnızken, örneğin uykusuz bir gecede fark edebilir. O aniden, tahmin ettiğiniz gibi o uykusuz gecede, kendi yaşamının dışında biri oluverir ve kendi yaşamını özenle gözlemeye başlar: İşte o anda o kişilik, gerçekte özel olan o kadim günlerini anımsar.

Bana mı seslendin?
Doğal bir seçim yaşanır: İletişim kurabildiğimiz bazı insanlar, dostlarımız, sevgililerimiz ya da neyimiz olacaksa onlar olurlar. Henüz iletişim kuramadığımız diğer insanlar ise ister istemez sadece öylesine merhaba dediğimiz kişiler olurlar.

Toprak
Çocuklarımız maalesef beton yığınlarının arasında büyüyorlar. Biz büyükler de beton yığınları arasına tıkılmışız. Topraksız bir yaşam, biz tüm canlıların varoluş nedeni ile zıtlık oluşturuyor. Çünkü, yaşamın döngüsü, toprakta yitme ve topraktan tekrar yeşerme ile süre gelen bir süreçtir ve doğa ancak bu süreçten beslenebilir. Topraktan uzak yetişen bir kişi, doğa sevgisini de içinde hissedemeyeceğini düşünüyorum.

Köfte
İçi kıyma dolu, kendisine orantısız güç uygulanmış, yuvarlak ya da yassı hücre yığınlarıdır; ve işin içinde bir kadın varsa kadının kendi budu telef olur ne yazık ki!

Gökkuşağı
Gök kürenin yarısında yağmur, diğer yarısında güneş; tam ortasında bir gökkuşağı!

Keşke
Keşkeler kendi gerçekliğinde mutlaka başka keşkeleri de içinde barındırırlar. Hangisini tercih edeceğimizi yaşamadan bilemeyiz.

Sordun mu?
İfadesizlik; bir süre sonra bir yazı oluyor...
Uykusuzluk; beyin fırtınası yaşatıyor...
Saçmalamalar; güzel konulara esin veriyor.
İşi bırakma; farklı düşlere ulaşma istediği oluşturuyor.
Bilememek; yeninin arayışına neden oluyor.

Yolculuğun
Gece yıldız, gündüz güneş, parlak bir yön bulgusu! Yelkenler açıksa, güçlü esen bir rüzgarı ağzın açık beklersin.

İstediklerim ve istemediklerim
Özgürlük, adalet, demokrasi gibi evrensel değerleri ağzında laf olsun diye geveleyen siyasetçiler istemiyorum. Gücünü daha fazla artırmaya çalışan, bunun için her türlü yöntemi kullanmaktan sakınmayan iktidarları istemiyorum. Maddi çıkarlarını toplum ve ülke çıkarların önüne koyan milletin temsilcilerini istemiyorum. Kendi çıkarlarının ve gücünün sürekliliği için işkenceyi yöntem olarak kullanan güç odaklarını istemiyorum. Verilen sözlerin tutulmasını istiyorum. Dokunulmazlıkların kaldırılmasını istiyorum. Bunları görebilecek miyim diye merak ediyorum. Hiç olmazsa çocuğum görsün istiyorum.

-
Görsel: Women at Night, 1946, Joan Miro

 
Toplam blog
: 136
: 1494
Kayıt tarihi
: 16.02.07
 
 

Yaşam ışığını 1968 yılında Bafra’da gördü. İnşaat Mühendisi ve aynı sektörde yazılım geliştiren bir ..