Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Haziran '07

 
Kategori
Sinema
 

Yazlık sinemanın keyfini yaşamak yeniden

Yazlık sinemanın keyfini yaşamak yeniden
 

Çocukluğumun yazlık sinemaları belleğimde kalan anıların en güzellerini barındırır. Beşiktaş’ta iki yazlık sinema olduğunu anımsıyorum da düşündüm düşündüm birinin yerini çıkaramadım. Acaba Beşiktaş postanesinin olduğu hanın yerinde sinema mı vardı? Diğeri sahilden içeri doğru giden ana caddenin üzerinde sol kolda yer alırdı. Ulu meşe ağaçlarının altında dizilmiş tahta iskemlelerde yer kapardık. Sigara içmek serbest miydi film izlerken? Bakın buna hiç dikkat etmemişim. Çocuktuk o zamanlar. Sigarayla filan ne ilgimiz olabilir ki. İnsan; ilgisi dışındaki konuları pek de hatırlayamıyor. 60-70 arasındaki yıllardı. Belgin Doruk, Göksel Arsoy, Muhterem Nur, Tamer Yiğit ve Tanju Gürsu’nun başrollerde oynadığı filmler. Ayşecik filmleri de oynardı. Özden Çelik adlı artisti pek beğenmiştim. Acaba hangi filmdi? Kaç yaşlarındaydım olsun olsun 11 veya 12. O yıllarda çevrilen filmlerin çoğu siyah beyazdı sanırım. Sonra bazı yabancı filmler de gelirdi. Alain Delon filmlerini anımsıyorum.

Değerli yazar Oktay Akbal’ın öykülerinden pek çoğunda yazlık sinemalarda yaşanmış acı, tatlı pek çok olaya rastlanır. İlk sevgilerin, imrenmelerin ve hayallerin yer aldığı mekanlardı açık hava sinemaları. Yüreğimizin bazen hüzünle bazen mutlulukla dolu olduğu böyle bahçe sinemalarını görmüş olmanın haklı mutluluğunu yaşıyorum şimdilerde. Hele de filmde ara verilince bir koşuşturmadır başlar ya külahta dondurma, veya çubuğundan tutarak yiyeceğimiz frigolar alınırdı. Tuhaf ama o yıllardan gelen zemini öbek öbek dolduran çekirdek kabuklarını da, çekirdek çıtlatma seslerini de hatırlamıyorum ama sinemanın kırma taş atılmış zemininde ilk topuklu ayakkabılarımla tökezleyerek yürüdüğüm bir fotoğraf gibi hatırımda. Topuklu dediysem bir parmak olan topuk biraz incelerek iki parmağa ulaşmıştı sadece. Henüz o apartman topukların, dolgu ayakkabıların modası esmiyordu. Belki de kırma taşlar yoktu da sadece gazoz kapakları mı takılırdı ayaklarımıza? O günden bu güne ne çok değişiklikler yaşadık, gazoz şişesi kapakları da neredeyse tarihe karışmak üzere.

Aradan onca zaman 40-50 yıl geçmesine karşın gönlümüzde yazlık sinemaların kurduğu taht hâlâ ayakta kalmış. Hep bunları düşündüm birkaç akşamdır Kadıköy Bahariye’deki Nazım Hikmet Kültür Merkezinde ıhlamur çiçeklerinin gizemli kokusunu taşıyan esinti eşliğinde film izlerken. Mekanın neler yapabileceğine kanıt, kışlık sinemada izlerken çok da sıcak bakamadığım Takva filminin bambaşka bakış açılarıyla görünmesi gözüme. Düşündürdüklerini eve döner dönmez yazayım dedim ama yaz yorgunluğu buna engel oldu. Bir başka gece de Beynelmilel’i izledik. Sanırım yaz boyunca sürecek bahçe sineması etkinlikleri.

Bilmeyenler için hatırlatalım. Nazım Hikmet Kültür merkezi Bahariye’de Ali Suavi sokakta. Ayrıca çocuklar için Değişim Atölyesi oyuncularının gösterileri oluyor. Neşeyle kıkırdayan minikleri görünce omuzlarımıza binmiş dert yükünü atıp onların yerinde olabilmeyi çılgınca özlüyor insan.

 
Toplam blog
: 566
: 1338
Kayıt tarihi
: 11.07.06
 
 

Edebiyatla ilgileniyorum. Ayrıca amatörce belgesel film çalışmaları yapıyorum ve kültürel etkinlikle..