Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Nisan '07

 
Kategori
Mizah
 

Yazma sanatı

Yazma sanatı
 

Yazı sanatı benim en çok sevdiğim sanat. Akıcı, sade, üslubu olan yazılar ise en çok sevdiklerim arasında. Yazmaya başlayınca insan nerede, kim, nasıl olduğunu unutuyor. Yazan eller senin olmuyor zaten. Kalemin ucuna takılıp, bilinmez alemlere dalıp, uçuyorsun.

Benimde kalemimin sabırsızlandığı bir kaç konu var nice zamandır. Hep fırsat kolluyor yazmak için. Hadi gel bu gün yazalım dedim. Ustalar-çıraklar, acemiler, yolun başında olanlar hatta yola çıkmayıp okur olmayı tercih edenler; kimse alınmasın, darılmasın acımasızca eleştireceğim eleştirilecek ne varsa. Her zaman görsel dünyadaki magazin programlarından şikayet ediyoruz, gençlerimiz 300 kelimeyle konuşuyor diyoruz, aman ne yapsak diye feryatlar ediyoruz fakat bir şey yapmak için kılımızı bile kıpırdatmıyoruz. aksine magazin içimize o kadar çok işlemişki çok uzun zamandır köşe yazılarında dahi magazinden vazgeçilmiyor.
Yıllardır büyük bir yazı ustamızı okur dururdum. 90'lı yıllarda bayılıyordum yazılarına. Fakat neden sürekli ortaköyü, cafeleri, yeme içme sanatını ve ne hikmetse sürekli mankenleri övdüğünü anlayamıyordum.( onun sayesinde meşhur olanların sayısı azımsanmayacak kadar çoktur.) Derken en sonunda yazılarından vazgeçtim. Çünkü o zamanlar Anadolu'da yaşıyordum ve Ortaköy'e gidipte bilmem ne cafede yiyip içecek kadar param da yoktu. Bir zaman güzide bir bayan yazarımızı çok sevdim. en sonunda o da bu düzende pes edip ''alemin akıllısı ben miyim? Banane bende hayatımı yaşayacağım ''dedi zannımca ve kıymetlisini korumak adına tırnaklarını çıkarıp aslında pek çok okurunu da yaraladı farkında olmadan.

Bir tanesi TV üzerine yazıyor güya fakat nedense Tv hariç herşey var. Özelliklede bilmem ne otelinin spor salonunda koşu bandından görünen manzara hoşuna gitmemiş beyefendinin düzeltilmesini istediği yazısından sonra bir daha hayatıma giremedi. Bir diğeri her yıl aynı kelimelerle Alaçatı masalları anlatır dururdu. En sonunda sevgiliside Alaçatı deyince size güle güle dedim.Y ine çok iyi bir mizah yazarımız -sanırım konu sıkıntısından olsa gerek-aynı kattaki arkadaşlarına sardırınca yazıyı, ''haydi bana eyvallah''diyorum. Yine atıp tutup, tırnaklarını çıkaran yazarın karşısında geri adım atan ''Ne zaman adam oluruz''diye sorup duran zat ortalıklarda yok. Anlam veremedim. Kadın konularına sıkı sıkıya eğilen ve asla bir adım geri atmayan bayan yazarımız iyi, güzel, hoş da lütfen biraz espri, incelik olsun. Ben yine okuyorum sizi fakat öyle kafama dan, dan diye vurmasanız?Gerçi öyle olduğu halde anlamayan çok. Siz de haklısınız. Bir diğeri yine şu ortaköy meraklısı üstadımızın ünlendirdiği bir gazetecimiz; lütfen yıllardır seni okudum fakat artık yeter. Kocanı veya sevgilini, çocuğunu dinlemek istemiyorum artık. Tamam uzaktasın, gündemi takip edemiyorsun, yazacak bir şeyler lazım!!! O halde başka şeyler bul lütfen.

Gelelim bizim bloglarımıza. Şimdi zaten basınımız, usta köşe yazarlarımız-ki, hepsi 4 büyük gazetemizde yazar-bu alemdeyken sizlerde bize ne diyebilirsiniz. Aksine demememiz gerekiyor. Çünkü yetişenler bizim gençlerimiz, bizim çocuklarımız ve her şeyden bizler, hepimiz sorumluyuz. O halde bir şeyler yapmamız gerekiyor.

Ben mizah yazılarına bayılırım mesela. Mizah kategorisinde bir yazı görüyorum, sevinçle açıyorum yazıyı, o da ne!! Bilmeden bir kahvenin kapısını açıp, sigara dumanı altında toplanmış, ince belli bardakta çaylarını yudumlayıp, gevrek gevrek gülen bu arada okey ve geyik muhabbeti çeviren erkeklerin arasına dalmış gibi hissediyorum kendimi. Mizah bu değildir bence. Mizah tam bir zeka oyunudur. İnce nüanslar olmalıdır. Esprinin dozu, vermek istenilen mesaj iyi ayarlanmalıdır. Güldürürken, düşündürmelidir ayrıca. Bu arada yazıların yanına mutlaka bir bayan resmi koyan ve sürekli kadınları, ilişkileri yazanlarda var. Yazın da, sürekli olmasın lütfen.

Gerçi ''sen editör müsün? Sana ne?'' diyebilirsiniz. Hayır editör değilim fakat kalemim yaz diyor. Mesela felsefe yazılarını çok severek okumuyorum. Neden derseniz herşey çok açık ve net bence. Felsefe yapmak uğruna insanlar o kadar saçmalıyor ki yazdıkları arap saçına dönüyor. Oysaki felsefe hayatın özüdür. Kendince bir şeyler yazmaya çalışanlara ise saygı duyuyorum. Yani yazmak uğruna saçmalamayıp, olduğu gibi, sade ve içten yazanları çok seviyorum.
Yazılı ve görsel basındaki magazinin buradada olduğunu görmek beni çok üzüyor. Sanki Orhan Veli, Tevfik Fikret, Sabahattin Ali, Cahit Sıtkı Tarancı ve Cumhuriyet yazarlarının hepsi babı-ali yokuşunda sıralanmış bize bakıyor gibi geliyor.

Not:Fotoğrafın yazıyla ilgisi yoktur.

 
Toplam blog
: 265
: 642
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

1974 İstanbul doğumluyum. Yüksekokul mezunuyum. Bursa'da yaşıyorum. Her zaman yazıp defterler, aj..