Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Gülüm Çamlısoy

http://blog.milliyet.com.tr/

16 Şubat '14

 
Kategori
Deneme
 

Yazmak adına

Yazmak adına
 

Bugüne değin, neyin kayda değer olup olmadığına karar verenler, hep benim haricimdekiler oldu. Gidişat tamamen benim dışımda gelişti zira. Ta ki, yazmaya başlayana dek. Bu yüzden de, yazmak inanılmaz önem arz ediyor benim için.

Aslında kurgulanmış ve neyin ne olacağını bilmediğim bir macera yaşıyorum her gün. Günün ya da yazdıklarımın nasıl bir yönde seyredeceği bazen hatta genellikle benim dışımda gelişmekte. Plansız, programsız bir seyir eşliğinde her şey hem de…

Bir bakıyorum, hüzün damlıyor kalemden. Artık, gün ve olaylar ne çağrıştırıyorsa zihnimde ve kalbimde tek tek dökülüyor kâğıda.

Değişken mizacım yansıyıveriyor kelimelere zaman zaman. Umarsızca ifşa ediyorum halet-i ruhiyemi. Her şey ortada, her şey ayan beyan sadece şeffaf bir tül örtüyor gerçekleri ve olayları.

An geliyor tökezliyorum ya da tökezlediğime inanıp küsüyorum kaleme. Sanırım kendimden önce geliyor insanlar ve hayatın arz ettiği önem ya da olaylar. Öyle ya; dünya benim etrafımda dönmüyor ki, ben her ne kadar başka dünyaların ve olayların yörüngesine girsem de.

Bazen bir çiçek bahçesinin tam ortasına düşüp, inanılmaz bir evrim geçiriyorum.

Kelimeler ne çok şey çağrıştırıyor hele ki başkalarının ağzından dökülmekteyse. İşte, diyorum: Bugüne kadar ne biriktirdinse içinde dök kâğıda, elbet birileri çıkacaktır okuyup, fikir beyan eden.

Bazen öksüz sayfamı görünce, içimi hüzün basıyor. Ve suçluyorum kendimi:’’Bak gördün mü, olmamış işte,’’ deyip serzenişte bulunuyorum kendime. Kimsenin suçu olamaz, olmamalı da, benim haricimde.

Ve yazarken öylesine imtina ediyorum ki insanları incitmekten, eleğimden geçiriyorum tüm kelimeleri teker teker hem de. Bir şekilde sunuma hazır hale geliyor sonuç itibariyle.

Ne çok hikâye biriktirmişim yazmaya başlamazdan önce. Bilemezdim ki; gün gelip paylaşacağımı.

Üniversiteyi bitirdiğim yıl benim miladımdır. Hayat tam o noktada ikiye ayrıldı: Öncesi ve sonrası diye.

Uzun bir süreç iştigal etti hayatımı, ben kendimi ve gönlümdeki mesleği ararken. Defalarca, bıkıp usanmadan iş değiştirmemden tutun da meslek ve sektör değiştirmeme varana kadar hem de. Gözüm kapalı, hayatın akışına kaptırmış bir şekilde öylesine şartlamıştım ki kendimi çalıştığım pozisyonlarda mutlu olmak adına…

Kendi kurallarım derken bir de çalıştığım o gri binalardaki sıkı ve despotça uygulanan kuralların zoruyla bayağı özgürlüğüm kısıtlandı. Ve içimdeki ses, bana her defasında ‘’oraya ait olmadığımı’’ fısıldamış olsa da duymazdan geldim her seferinde.

Tabir-i caizse, gırtlağını sıkıp, susturdum altıncı hissimi.

Ve tıpkı altıncı his filminde olduğu gibi, yaşayan ve yürüyen bir ölüydüm: Kimselerin görmediği, duymadığı bir gölge adeta.

Bırakınız altıncı hissi; yedinci, sekizinci ve tüm hisler koro halinde ‘’yaz’’ diye haykırmakta adeta.

Bazen öylesine sessiz ve durağan bir hal alırken bazen de bir fırtınaya yakılanmışçasına savruluyor içimdekiler.

Bunca yıl nasıl bu denli sessiz kalmışım ben bile veremedim bunun cevabını halen.

Bugüne kadar hep iyi niyetle çıkmışımdır yürüyeceğim yola: Kendi çabamla, azmimle, isteğimle ve gönülden. Hele şimdi…

Kariyer ve başarı anlamında, ellerimle çok şeyi yıkıp, talan etmişimdir. Pişman mıyım, tartışılır…

Yarım bıraktığım onca şeyden sonra, artık kopuk bir şeyler daha olsun istemiyorum yapacaklarıma dair.

Ve zaman işlemekte sürekli; lehime belki de aleyhime: Herkes için nasıl geçiyorsa zaman ve dönüyorsa dünya…

Ve yaşadığımı hissediyorum şimdilerde, önce hiç yaşamadığım gibi ya da yaşayamadıklarımın adına.

Yaşamak adına yazıyorum…

Yazmak adına yaşıyorum…

  

 
Toplam blog
: 216
: 117
Kayıt tarihi
: 22.08.13
 
 

Yazmaya gönülden sevdalı, kendini her daim geliştirmeye çalışan, öğrenci ruhlu biriyim. Mesleğim ..