- Kategori
- Deneme
- Okunma Sayısı
- 516
Yazmak bir borçtur
Yazmak yazarlar için, kendilerine, topluma ve insanlığa ödenmesi gerekli bir borç gibidir. Bu borç zamanında ödenmelidir. Yazar başkalarına iletmek istediklerini iletmezse içinde bir enerji sıkışmış gibi olur. Yazarın bir şekilde bu enerjiden kurtulması gerekir; yoksa rahatsız olur. Ayrıca yazar kendisinin yetişmesinde şöyle ya da böyle katkısı olan toplumuna karşı da vicdani borcu vardır. Vicdanen rahat olabilmek için yazarın toplumun, insanlığın iki gününün eşit olmaması için elinden geleni yapması gerekir. Yazar odur ki geleceği öngörür ve olumsuz bir durumla karşılaşmamak için bir öğretmen gibi uyarı görevini, bilgilendirme görevini yapar. Olumsuz olaylar, durumlar ortaya çıktıktan sonra bu konuyu yazmak gazetecinin işi olur. Şunu da ekleyelim olumsuzlukların çözümlenmesi, giderilmesi durumu da var. Bu konuda araştırma ve inceleme yaparak yazanlar da var. Yani bir doktor gibi teşhis ve tedavi ile uğraşma durumu var. Kısaca yazar hem bir öğretmen, hem bir gazeteci, hem bir doktor gibidir. Ya da öyle olmalıdır. Örnek olmak üzere kullanılan öğretmen, gazeteci, doktor yerine başka meslek mensuplarının adları da yazılabilir. Örneğin toplum mühendisliği deyişi pek fazla kullanılmaktadır… Günümüzde yazar gibi yazarlar elbette vardır; ama, doğrusunu söylemek gerekirse yazar diye adlandırılanlar sadece olay ortaya çıktıktan sonra olayı yorumlarını da katarak anlatmakla yetinmektedirler. Yorumlar da objektif olmayınca yazarlara güven kalmamaktadır. Her zaman, özellikle günümüzde güvenilir yazarlara ihtiyaç vardır. Yazar işini tam zamanında yapmalı. Örneğin fay hattı üzerine bir bina kurulması düşünülüyorsa uyarı görevi tam zamanında yapılmalı.Yoksa bina depremde yıkıldıktan sonra, can kayıpları verildikten sonra yazmanın fazla bir anlamı olmaz. Günümüzdeki olayların, durumların bu fay hattı benzetmesi ile daha iyi açıklanacağı düşünülebilir. Bir örnek verelim: Adalet sistemi fay hattı üzerinde inşa edilmeye çalışılıyor. Bu bina yapılabilir. Ama yarın Allah göstermesin sosyal bir deprem olursa bina ayakta kalır mı? Felaketlerin boyutu ne olur? O zaman suçlu aramanın bir yararı olmaz. Onun için yazarlarımızın, aydınlarımızın uyarı görevlerini hakkıyla yapmaları gerekir. Başta aydınlarımız, yazarlarımız, öğretim görevlilerimiz olmak üzere herkes görevini yaparsa toplumumuz içinde bulunduğu bunalımdan daha erken çıkabilir.
Sabahattin Gencal, Başiskele – Kocaeli, 30. 03. 2011
Önerilerine Ekle Beğendiğiniz blogları önerin, herkes okusun.

Yorumlarınız için teşekkür ederim. Her zaman, her durumda yazmaya devam etmek gerekir. Saygı ve sevgilerimle.
Sabahattin Gencal 04.04.2011 11:45Merhabalar, İnsandaki konuşma ve yazma ihtiyacı; kişisel, toplumsal ve uğraşsal zorunluluklar şeklinde tezahür eder. Bu bağlamda, yazmak; dünyayı tanımak ve onu dost hale getirmekse, çalan çanlara kulaklarımızı tıkayamayız. Çalan çanlarda, kendi sesimizin yankılarını duymamız gerekir. Çevremizdeki çirkinlikleri, haksızlıkları ortadan kaldırarak, onları değiştirip düzelterek, dünyayı dost hale getirebiliriz. Saygılarımla
Pervane 02.04.2011 10:51Aslında bir olay vukuundan sonra yazmak hatta tekrar tekrar yazmakta da fayda var. Zira insanoğlu maalesef kendi yanılgılarını farketmeyen, bunda çok zorlanan bir varlıktır. Farketmedikçe de aynı hatalar sürekli tekrarlanır toplumda. Dolayısıyla daha sonra yine aynı hataların olmaması için de bir hatadan sonra da yazmak gerekir. Ayrıca yazarın güvenilirliği konusunda da çok haklısınız ancak okuyucunun da güvenilir olması gerekmektedir. Zira yine aynı nedenle okuyucu da genellikle güvenilir değildir. Bir türlü kendinin yanıldığını, bir yanılgı var olduğunu kabul etmek istemez. Bu arada siz de benim gibi yenisiniz MB de, ilk yazınızmış bu, hoşgeldiniz aramıza, sevgiyle, dostlukla, saygıyla...
Filiz Alev 31.03.2011 14:10