Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Mayıs '12

 
Kategori
Deneme
 

Yazmak en çok da cesaret ister.

Yazmak en çok da cesaret ister.
 

Eğer gerçekten cesur yürekli biriysen sen, en çok da, yüreğinde yanan ateş hiç sönmez.


Yazmak en çok da cesaret ister dedim; evet... Çünkü yazmak, sokakta, kahvede konuşulandan, düşünülenden farklı bir tonda, daha bir yüksek sesle, üstüne basa basa söyleyebilmektir; sözlerini...

Yazarken insan; düşündüğünü, söylemesi gerekeni, kimseden korkmadan ve çekinmeden, olumsuz tepkiler almaktan tedirgin olmadan, eyyamcılık yapmadan, kendi üslübuyla söyleyebilmelidir.

Yazarken, karnından konuşmak, kimsenin duyamayacağı bir şekilde, fısıltı halinde, dudaklarını beli belirsiz kımıldatmak, olsa olsa, okuyana da, yazana da sadece karın ağrısı vermektir. Rahatlama ya da dejarj olma duygusu değil...

Bazıları, yazarken de, konuşurken de, yaşarken de yuvarlar da yuvarlar cümlelerini... Eveleyip, geveleyip durur, sakız gibi çiğner ağzında sözcüklerini... Eh!, bu da bir tarz; elbet yadırgamamalı...

Ama her söylediğini, her düşüncesini eğip bükerek söyleyen insan, eninde sonunda söyleyecek yeni bir şeyi de olmadığına, kalmadığına şahit olmak zorunda kalır, hem de hiç istemeden...

Ortalama insanın yaşamını aynen onun tarzıyla, onun anlatışıyla kağıda dökmek, yazıya dönüştürmek, birkaç fazladan " Aferin! " almaya yarar belki...

Ancak marifet, sıradan insanın kendisinin bile farkedemediği ya da farkedip de söyleyemediklerini dile getirebilmektir. Çünkü yazmak, en önce yürek işidir.

Politik davranmak, durumu idare etmek sosyal hayatta, çalışma hayatında çoğu zaman çok işe yarar. Biliyorum bunu ben de... Ancak çağları aşan, tüm insanlara bir şeyler söyleyemek isteyen biri, cesaretiyle ulaşabilir bu amacına elbette ki...

Sesini yükseltemeyeceksen, kimsenin söyleyemediğini anlatamayacaksan, kimsenin göremediğini farkedemeyecek, işaret edemeyeceksen; sen niye yazıyorsun ki?

Dünün farkında değilsen, bu gün kralın çıplak olması, insanların feryat figan içinde gözyaşlarına boğulması seni üzmüyorsa, en insan yanlarını ayağa kaldırmıyorsa, komşun açken tok yatabiliyorsan eğer sen; yaşadığın hayat, aldığın nefes ne kadar anlamlı olabilir, ne işe yarayabilir ki?

İnsan, yazarken bazen, istediğini söyleyemez, düşündüğünü ifade edemez, bilir de, meselenin ne olduğunu; doğruları söylemesine izin veren olmaz.

Çünkü yazmak, biraz da yazıyı yayınlayanın yayın politikasına, ülkeyi yönetenin politik anlayışına, toplumun neye ne kadar hazır olduğuna, bireysel ve toplumsal hoşgorü ve anlayışın ne derece geliştiğine, olgunlaştığına bağlıdır ne yazık ki...

Sen ne kadar doğruları, gerçekleri anlatıyor olsan da, ancak karşındakinin algısı kadar, seni anlayabildiği kadarsın. N'apalım? Oyunun kuralı böyle!...

Ama her şeye rağmen, söyleyebildiğini, söylemen gerekeni sen, tüm cesaretinle söyle... Sesini duymamışsa, duyamamamışsa insanlar, bu durumun Vebali, sesini duyurmayanların boynuna... Bunu sakın unutma! Çünkü: Herkes kendi hesabını kendi verecek; zamanı gelip de, mahşer yeri kurulduğunda...

Sen hiç merak etme!

 
Toplam blog
: 1349
: 1777
Kayıt tarihi
: 30.01.11
 
 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler veTanıtım, A.Ö.F. Adalet Yüksek Meslek ..