Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Nisan '18

 
Kategori
Deneme
 

Yazmak Sosyal Bir İhtiyaçtır

Yazmak Sosyal Bir İhtiyaçtır
 

Kalemle ne yapılamaz ki...


Yazmak sosyal bir ihtiyaçtır. Yazmanın bir ihtiyaç olduğunu bir kere daha bir kere daha anlamış bulunuyorum. Nasıl ki bir müddet yemeyen biri açlık hissederse ben de, epeydir yazmadığımdan olacak yazma ihtiyacı hissediyorum.

Bu hissi birçok yazar ve şair kendilerine özgü, etkili biçimde açıklamışlardır. Ben böylesine bir açıklama yapmayacağım; daha doğrusu yapamayacağım. Yazacağım sadece, sadece yazacağım. Nasıl ki aç olanın birinin yemek seçmek gibi bir lüksü olmayacağı gibi bizim de bunu yazayım, şunu şöyle yazayım gibi bir tercihimiz yok, olamaz da zaten.

Okumak da insanlar için bir ihtiyaç. Öyle bir ihtiyaç ki hava gibi, su gibi, gıda gibi doğal bir ihtiyaç, temel bir ihtiyaç. Aslında doğal ihtiyacın ötesinde bir farz. Allah (cc) Kur’an-ı Kerim Alak Sûresi 1. ayetinde “Yaratan Rabbinin adıyla oku!” buyurmaktadır. Düşünelim bir, Kur’an’ı Kerim “oku!” emriyle başlıyor. Alak Sûresi ilk beş ayetinde ve Kalem sûresi birinci ayetinde de kalemin ve yazının önemi vurgulanır. Ama emir verilmez. Onun için bazı müfessirler okumanın farz-ı Ayın, yazmanın farz-ı kifaye olduğunu söylerler.

(Farz: Allahü Teâlâ’nın Kur'ân-ı Kerîmde yapılmasını açıkca bildirdiği emirler.
Farz-ı ayn: Her Müslümanın yerine getirmesi lâzımolan farz.
Farz-ı kifâye: Müslümanların bir kısmının yerine getirmesi ile diğerlerinden düşen farz.)

           Toplumumuzu ve insanlığı; yurdumuzu ve dünyayı ilgilendiren sorunlara dikkati çekmeyi, becerebildiğimiz ölçüde sorun çözme ile ilgi görüş bildirmeyi bazen de hiç düşünmüyor, bazen de bazıları yazıyor ya,  biz yazmasak da olur diyoruz. Ben öyle diyorum, sen öyle diyorsun, o da öyle. İşte o zaman yazmak farz-ı ayın oluyor.

            Bin bir sorunumuz var. Herkes sorunların bir ucundan tutmalı. Karınca kadarınca çözümler üretmeye çalışmalıyız. En azından dikkat çekmeli, düşündürmeli. Örneğin eğitimin, hukukun, yönetimin, ekonominin can çekişmekte olduğu haberini vermeliyiz.

            “Batıl / yanlış şeyleri söyleyerek insanlara nasihat eden, konuşan şeytandır. Hakkı söylemekten sakınan ise dilsiz şeytandır.” Yaygın sözünü hatırlayarak gözlem yapalım, inceleyip araştıralım. Yazılı ve görsel medya bize doğruları mı anlatıyor? Olup bitenler kötü, bunları alt üst ederek anlatmak daha kötü. Bütün bunlar karşısında susmanın ne kadar kötü olduğunu varın siz hesap edin. Yani şeytanlar ve dilsiz şeytanların cirit attığı bir ortamdayız. Korkarım biz de…

Euzu billahi mineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm
(Kovulmuş Şeytan’ın şerrinden Allah’a sığınırım. Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla)

            Şimdi bana, “İllâ siyasetle ilgili mi yazacaksınız. Başka konu yok mu? Baharı yaşa, çiçeklerden, kuşlardan falan filan dem vur…” demeyiniz. Ben istemez miydim şairler gibi güzelliklerle doymayı, yazarlar gibi güzel kurgularla, verimli bulgularla etkili ve sürükleyici yazmayı. İsterdim tabii, kim istemez ki… Ama öyle bir zamana rastladık ki ne edebiyat edebiyat gibi, ne sanat sanat gibi.

            Ne derler “Arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.” Ben de âcizane olarak “Bana ihtiyacını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.” diyorum.

            Maddi ve manevi tüm ihtiyaçlarımızı giderebilmemiz umuduyla.

            Sabahattin Gencal,

            Hamidiye-Çekmeköy_İstanbul

 

 
Toplam blog
: 181
: 635
Kayıt tarihi
: 29.03.11
 
 

1943'te Trabzonda doğdu. Erzurum Yavuz Selim İlköğretmen okulunu bitirdikten sonra girdiği Bursa Eğ..