Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Şubat '09

 
Kategori
Blog
 

Yazmak ya da yazmamak!

Yazmak ya da yazmamak!
 

Bazen gözler mim'lenir, bazen de o gözler için yazılanlar...


Ben de Onat Kutlar’ı, Ferit Edgü’yü ve Kafka’yı mimledim.


‘’ Ah belalı bir uğraştır yazmak. Özellikle ne yazıldığı, niçin yazıldığı, kimin için yazıldığı saptanamadığında.

Bir şiir, bir roman yazılırken bu soruların karşılığı kolaydır. Örneğin: Edip yazıyor. Roman yazıyor. Yazmadan edemediği için ( ya da söyleyecek bir şeyi olduğu için) yazıyor. Okuyucu için yazıyor.

Ama her kolay yanıt gibi, bu yanıt da aldatıcıdır. Çünkü yapılan bir genellemedir.

‘’Özelleme’’ yapacak olursak, bir şiir, roman, öykü yazılırken yukarıda sıraladığım sorular, dolayısıyle bu sorulara verilen yanıtlar pek geçerli değildir. Yaratma süreci içinde başkaları pek düşünülmez. Bu yazdığımı kim anlayacak? diye bir soru sorulmaz.

Kimin için yazıyorum? Sorusu yaratıcının aklının ucuna geldiğinde, bunun yanıtı da çoğu kez somuttur. Örneğin, ozanın sevgilisidir. Bu sevgili, gerçek (erkek ya da dişi) bir sevgili olabileceği gibi, yurdumun insanları, işçi sınıfı, bir paşa ya da padişah olabilir.Ya da olabilmiştir. Ozan, bir eleştirmeni ya da bir başka ozanı da (ölü ya da diri) düşünebilir. Ama, okuyucu kitlesini kolay kolay gözünün önüne getiremez.

Geniş halk kitleleri (kaç bin kişi?) için yazanlar için de böyledir bu.

Eski dünyanın içinde yaşayıp ışığı alnında ilk duyan kişi, sanatçı, yapıtında, yarının aydınlık toplumunun tohumlarını atarken nasıl bir iletim kurabilir kitlelerle? Sanatçı, yazar, ister istemez az-buçuk aydınlık kafalarla iletim kurabilir. Çünkü sanatta iletim şıpın işi kurulmaz. Özellikle, gerçeğe değişik bir açıdan yaklaşma isteği taşıyan yazarlar, çizerler söz konusu olduğunda.

Yapıtının, yayımlandığı anda geniş halk kitleleriyle iletim kurmasını isteyen, kalemini böylesi bir yaklaşımla kullanan bir yazar, içinde yaşadığı toplumsal koşulları hesaba katmıyorsa, belki çok sayıda (?) okura kavuşabilir, ama seçtiği ‘’hedef kitle’’ ye hiçbir zaman ulaşamaz. Bu tür sanatçıların çok seçtikleri mesaj sözcüğü de, dolayısıyle havada kalır. Çünkü iletim söz konusu olduğunda ‘’hedef kitle’’ye varmayan mesaj, işlevini yerine getirmemiş bir mesajdır.

Ahmet Yoldaşa gönderilen mesaj yolunu şaşırıp para babası Mehmet Bey'in oğluna vardığında; Mehmet beyin oğlu bu mesajı ne denli algılarsa algılasın, ondan ne denli etkilenirse etkilensin, mesaj aynı mesaj olmaktan çıkmıştır; boş bir sözcüktür artık o.’’

Buraya kadar okuma zahmetine katlananlar için söylüyorum ki, bu yazıyı ben yazmadım. Yazmak’la ve mimlemek’le ilgili kavramlar bazı arkadaşlarımızı gerdiği ve bazı arkadaşlarımızda inatla bizleri mimlediği için her iki hedef kitleyi de hoşnut etmek için bu yazıyı ünlü yazarımız Ferit Edgü yazdı. ‘’Şimdi Saat Kaç?’’ kitabının girişinde ‘’Yazmak’’ başlıklı bu yazısı, şu anda blogda yaşananlara çok güzel ışık tutuyor. Şimdi sözü bu kitap için Önsöz yazan rahmetli Onat Kutlar’ın bu kitap hakkındaki görüşlerine bırakıyorum.

‘’ Yaşamın ve sanatın anlamıyla ilgiliyseniz ve önünüzde Ferit Edgü’nün son denemeler kitabı Şimdi Saat Kaç duruyorsa, daha ilk satırlarda güvenilir ve bildik kıyılardan uzaklaşacağınızı, çarpıcı ve ters sorunların akıntıları ile karşılaşacağınızı hiç unutmayın. Sığ ve durgun sulardan hoşlanmayan biriyseniz, kitabı bitirdiğinizde önemli bir serüven yaşadığınızı göreceksiniz.’’

Ben de Onat Kutlar’ı, Ferit Edgü’yü ve Kafka’yı mimledim. Buyurun bakalım. Bu arkadaşlarımızda sizi gerecek mi?


Sel Yayıncılık/Deneme/Ferit Edgü/Şimdi Saat Kaç?

 
Toplam blog
: 137
: 1054
Kayıt tarihi
: 05.01.07
 
 

1951 İstanbul doğumluyum. Bireysel ve Kurumsal Gelişim Danışmanlığı, Moda Tasarımı ve Marka Danışman..