Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Haziran '09

 
Kategori
Deneme
 

Yazmak

Yazmak
 

Yazmak…

Yazacak bir şey bulamayınca, yazmayı yazmak istedim bugün. Yazmak, hobisinden çok hayatı olan bir insan için, sürekli istek uyandırır o insanın içinde.

Yazmak, dünyanın en şatafatlı işlerinden birisidir aslında. Çok kolay gözükür ama tersine, çok zordur.

Her şeyden önce, ilgin olması gerekir yazmaya karşı, bu ilgi de öyle ufak bir ilgi değildir, ancak büyük bir aşksa işe yarar.

Öyle her oturduğunda yazacak bir şey bulamazsın. Tabii herkes farklı şekilde yazar, farklı şekilde tasarlar ama yazmak için yazacağın şey hakkında bir şimşek çakması gerekir içinde.

Derler ya, “Ya okunacak işler yap, ya da okumaya değer şeyler yaz.” diye, okunacak şeyler yazamazsan, kalıcı da olamazsın. Zaten bir çok insan okumuyordur da. Dünya da insanlar her şeyi öğrense de, bilgiye giden en güzel ve en kolay yolu, okumayı kolay kolay öğrenememiştir.

Çok zorlu iştir. Bir kitap yazacaksan örneğin. Herkes okuduğu kitabın, yüzlerce sayfasının okudukları kadar sürede yazıldığını zanneder. Aslında öyle değildir, aylar, hatta yıllar alır. Yazarken, beynin yorulur, ellerin yorulur, cebin yorulur. Bir karakter oluşturuyorsan o kitapta, hepsini tek tek tanıman gerekir, hatta deli diyecek olsalar bile orada ki karakterlerle oturup konuşabilmen gerekir.

Çok zaman harcarsın bu iş için. Paraya ihtiyacın vardır. Gezip, görüp anlattıklarını yaşayarak, daha güzel anlatabilmek için, ama paran yoktur. Kaynak olarak, yine kitaplar yetişir yardımına, açar sayfaları tekrar tekrar okursun, yazarsın, çizersin sonra da yorumlayıp kendin için en uygun hale getirirsin. Ama bunları aşkla yaparsın, çünkü yazmak başka bir şeye benzemez.

Yıllar sonunda, bir eser çıkarırsın ortaya. Kimi zaman o eser çok tutulur, kimi zaman kimse farkına bile varmaz içinde ki senin emeğinin. Belki kitabından bir cümle dillere dolanır, birisi başka birisine söyleyince senin adını söyleyiverir duyan, tıpkı birisine “düşüncelerine katılmıyorum ama onları savunabilmen için her şeyi yaparım.” dediğinde Voltaire diyerek atıldıkları gibi. Kimi zaman, isimsiz kalır cümlelerin belki bir atasözüne dönüşür yıllar sonra. En kötüsü ise kimsenin farkına varmamasıdır yazdıklarının.

Eserin tutar, biraz duyulursa, eline üç beş kuruş para geçer. Başka türlü para kazandırmaz yazmak, o yüzden aşkla yapılan bir iştir hırsla değil. Ama kazandığın o üç beş kuruşta burnundan gelir. Mankenler podyumda yürür milyarlar alırlar, topçular iki koşturup trilyonlar kazanırlar, bazı adamlar çıkıp saçma salak hareketler yaparak senin duymadığın kadar para kazanırlar. Onlar iyi manken, iyi topçu olur. Sen, kitabına yıllarını vermişsindir. Üç beş kuruş kazanırsın, adın parayı vurdu olur.

O yüzden korkaklar yazamaz. Hırsı olanlar da. Dertleri para olanlar, yazmanın ne demek olduğunu bilmezler.

Birkaç kişi bile okusa, onların beğendiğini, takdir ettiğini görebilmektir yazmak.
Yazmak aşktır. Büyük bir aşk hem de. Bilgiye aşktır, sanata aşktır. Güzel olan her şeye sunulan bir aşktır.

Yazmayan bilemez…

 
Toplam blog
: 23
: 2179
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Hayattan sıkılmış bir kişilik.  Hep acaip şeylere ilgi duydum insanlara göre. Bir çok insana gö..