Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Kasım '13

 
Kategori
Dilbilim
 

Yazmaya yeni başlayanlara öğütler

          "  Kötü yazdığınız için üzülmeyin. Dünyada her şey gibi, yetenek de çalışmakla elde edilir. Olabildiğince  çok yazın.  Kötü de olsa yazın.  Yaza  yaza  daha   iyiye  varacaksınız.

            Önemli   olan   alışkanlığınızı  yitirmemektir. Bol gezin. Araçlarda ikinci  mevkileri tercih edin. En ilginç insanları orada bulacaksınız.

             Özentili ve süslü cümlelerden kaçının. Sade, yalın yazın. Okuyucu, sizin, yorumunuz olmadan da,  yazınızı  anlayabilmeli.  Gereksiz olanı silip atın." (Anton Çehov)

Ne eski ne de yeni bir yazarım; sadece okumayı ve yazmayı seven biriyim. Yazının başlığı da benim değil, yazmayı başarıp yazar olabilmiş Anton Çehov'a aittir. Kimseye yazma öğüdü verecek yetenek  ve

birikime sahip değilim. Burada yazan yazarlarımızın yazılarını da severek okuyan biriyim.

Bu sene çalıştığım okulda, öğrencilerimle birlikte bir kitap çıkarmaya karar verdik. Başarmayı çok istiyoruz. Kitaplarımı karıştırırken daha önce de dikkatimi çeken, yukarıdaki paragrafı buraya almayı uygun gördüm. Çünkü biliyorum ki, benim gibi yazmaya meraklı çok sayıda insan var.

Kitabımıza bir de ad düşündük, o da şöyle: "Bu Çocuk Yazar Olacak".  Alt başlığını da "kalemin hikayesi" olarak belirledik.

Nasılsa hayat hikaye dolu ve her birimizin bir hikayesi var. Evden çıktığımız an, hikayelerle karşılaşmaktayız. Evin içi de hikaye dolu, hele de bu zamanda... Gazete haberleri, televizyon haberleri, gelen-giden misafirlerimiz, komşularımız, tanıyıp konuştuklarımız; hep hikaye dolu.

Kalemi elden bırakmamak şart tabi. Bir de huzurlu olmayan insan, ne kadar istese de, güzel yazamaz kanaatindeyim. Buna örnek isterseniz, "Açlık" yazarını örnek verebilirim. Sonuçta, ilk rahata erdiğinde açlığını yazabilmiş ve Nobel'i de alabilmiştir.

Kitapların iyi olanları da, kötü olanları da vardır. Buna karar verecek olan kuşkusuz ki okuyucudur. Bir de, kitapların  talihsiz olanları vardır. Kitap çok iyidir, ama satılmaz. Yazarı da, yayımlayanı da para kazanamaz. Hakettiği üne kavuşamaz. Böyle kitaplar çoktur. Bende böyle çok kitap mevcuttur. Bir tanesini yazayım ve bulsanız da okusanız; çok beğeneceğinizden eminim. Kitabın adı, "Prenses Ela", alt başlığı da -18 Defter, Bir Ömür- olarak yazılmış. Yazarı Doktor Müfid Ekdal. Bendeki üçüncü baskısı. Bir markette işportaya düşmüş kitap sepetinde bulmuştum. Birkaç tane vardı, hepsini almadığıma hayıflanıyorum hala da...

Bir de "Kişisel Gelişim Kitapları" var ki, bunların çoğunun büyük para babalarınca oluşturulup yayımlandıkları kanaatindeyim. Çok satılıyorlar, korkunç rakamlara ulaşıyor satışları... Büyük paralar kazanılıyor, bu kitaplardan. Bunları hiç almam, yüzüne bile bakmam. Geçenlerde gazetelerde reklamı olan, böyle ilginç isimli iki kitap vardı. Bu kadar ilgi çekici isimleri bulmak da maharet ister değil mi?!.. O çok ilginç kitap adları, sattırıyor zaten bu tür kitapları... Bir de televizyonlarda, her nasılsa başarı elde edip rahata erdikten sonra, durmadan konuşup, insanlara "Kişisel Gelişim Dersleri" verenler oluyor ya, onları da hiç dinlemem.

Her birimizin kişisel gelişimi kendisinde, ailesinde, ailesinin tarihinde ve milletinin tarihinde mevcuttur zaten. Dedemizi ve ninemizi anlasak yeter bize!.. O insanlar, en zor koşullarda hayatta kalmayı başarmış ve bütün zorlukları da yenmişlerdir. Acıları çok olmuş ve bu acıları da sonunda bal eylemeyi başarmışlardır.

Bir Anton Çehov yazısından buralara geldik...

Elimize aldığımız kalemi hiç bırakmayalım...

Hikayelerimiz hepimizindir ve o kadar yakınız ki birbirimize, etle tırnak gibi... Hem de dünyanın her yerinde...

                        

                                                   

 
Toplam blog
: 323
: 2029
Kayıt tarihi
: 04.09.06
 
 

Yaşanan her hayat en iyi hayattır; yeter ki içinde kötülük olmasın!.. ..