- Kategori
- Deneme
Yedi renk
kadıkoy rıhtım
Gecen hafta Bostancı-Bakırkoy deniz otobusundeydim. 40 dakika süren bir deniz yolculuğu ve hergün…
Arada kadıköy durağı, sanki dinlenme molası. Kadıköy’e geldiğimizde başımı kaldırıp camdan dışarı baktım ve doğanın insana sunduğu en güzel
renkleri gördüm.
Gökyüzünü saran güzel bir kuşağın 7 rengini…
İçim mutlulukla doldu ve bana umut verdi. Altından geçsem dileklerim olur mu diye düşündüm.
Hayatın renkleri bu kadar kararmışken, siyah beyaz ve grilerin arasında savrulup gidiyorken bu gökkuşağı bir mucize olur muydu?
Gözlerimi sımsıkı yumdum. 7 yaşındaki bir çocuğun ruhuyla ve inancıyla dileğimi tuttum.
Gökkuşağının altından geçtim varsaydım…
Sabahları güzel bir umutla güne başlamak, öğlen kaderimizle karşılaşmak,aksamları sevgiye zaman ayırmak ve geceleri uykuyla dinlenmek...
O kadar güzel renklerimiz var ki cebimizde ama nedense onları gökyüzünde arıyoruz. Aldığımız her nefesin mucizesini unutuyoruz. Doymanın zevkini oburluğa dönüştürüyoruz.
Uykularımızı haram ediyoruz, kaderimizi kucaklamaktansa onu reddediyoruz, sevgilerimiz emekten yoksun, aşklarımızı ham bırakıyoruz, sanalı gerçeğe koyup, gerçeği sanal yaşıyoruz.
Sonra bütün suçu modern zamanlara atıyoruz. Modern bir zamanda vintage tadı arıyoruz.
Ne mi oluyor? Askıda kalıyoruz dostum askıda…
Yedi renk…
Onu artık dışarıda aramayı bıraktım ben… renkler benim cebimde hem de en kıymetli taşlarım olarak... içlerinden bir taşı sana veriyorum.
Evet renkler sihirli, verdikçe eksilmiyor.Bak, bugun senin eline bir renk veriyorum ve ben hala yedi rengim…
ilk defa ve sonsuza kadar….