Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Eylül '09

 
Kategori
Futbol
 

Yedinci haftanın ardından

Yedinci haftanın ardından
 

Ve yedinci haftanın sonunda testilerden biri çatladı. Acaba dokuzda dokuz ile maça çıkarlar mı derken Galatasaray Eskişehir'e takıldı. Bu maça gelmeden, diğer maçları sırayla inceleyelim.

Trabzonspor Gençlerbirliği maçına çok iyi başladı. Pres ve hızlı futbol Gençleri oyundan biranda düşürdü ve Trabzon 2-0 öne geçti. Ama ne olduysa bundan sonra oldu. Ortada giden rölanti maçta Gençlerin golü maçın seyrini biranda değiştirdi. Geriye çekilen ve atağı daha az düşünen Trabzon bunun faturasını sadece beraberlikle ödediğine şükretsin. Çünkü ikinci yarıdaki Gençlerbirliği, müthiş bir geri dönüş yapıp maçı alma noktasına gelmişti. Bu maçtan çıkaracağımız iki sonuç var. Birincisi Trabzon'un iki farklı önde olduğu bir maçı bile tutamayıp kaybedebilecek bir takım görüntüsünde olması. Diğeri de Gençlerbirliği'nin 2 farklı geriye düşse bile maçı bırakmayan bir anlayışla maça asılması. İlki Trabzon için kötü, ikincisi de Gençler için iyi. Bu haftasonu oynanaycak Fenerbahçe maçı çok zevkli geçecek.

Fenerbahçe demişken Antalya maçına değinelim. İlk yarıda sadece Kazım'ın harketliliği bile Fenerbahçe'yi geçen haftaya göre daha iyi oynar hale getirmişti. Daha önce de yazdığım gibi, Fenerbahçe'nin perfrorması sadece santrofor ve Alex' bağlı değil, aksine sağ ve sol kanat oyuncularının forvete katkısına bağlı. Kazım ve Dos Santos'un oyunu katkıları olduğu maçlara bir bakın, bir de son maçlara... Dos Santos'taki düşüşü nihayet Daum da gördü ama, Uğur'u o kadar küstürmüş ki Uğur penaltı bile istemedi hakemden. Guiza'nın geçen seneki performansına hoşgeldiniz. İnsan utanır ya, o müthiş Alex pasları nasıl harcanır. Hani koşu yapma bari... Topun altına girmeyi seven bir adamın her iki pozisyonda bunu tercih etmemesi de enteresan. İkinci yarı Topuz beke çekilince ortasaha daha da oyundan düştü ve o kötü Antalya bile maçı oynamaya başladı. Galatasaray maçında da değineceğim şeyi söyleyeyim: Bu iki takımı (GS, FB) diğerlerinden farklı kılan teknik oyuncuları ile ayağa yaptıkları paslar. Ama siz geriden şişirme toplarla oynamaya başladığınızda sıradan bir takım olup çıkıyorsunuz. Oysa Fenerbahçe'nin 11 pasta attığı gol aklımızda hala. Hızlı ve ayağa paslarla, takım maça hakim oluyor. Buna Daum'un ve oyuncuların dikkat etmesi lazım.

Çok klas bir gol atan ama hakikaten çok çok kötü bir gol yiyen Antalya'ya gelince iyi bir takım olmadığı aşikar. Kalecileri ve Guiza'nin perfromansı yer değiştirseydi ne olurdu bir düşünün. İyi oynamayan bir Fenerbahçe'den bu kadar pozisyon yiyip, akıllanmadığını bağırırcasına, son dakikada dörde sıfır pozisyon veren bir takım için ne diyebilirim ki....

Eskişehir maçının çok gollü olacağını düşünmüştüm. Buna iki gerekçem vardı: biri Eskişehir'in Galatasaray'ın defans zaaflarını iyi değerlendirecek forvetler sahip olması (şimdiye kadar GS'nin oynadıkları rakiplerin aksine) diğeri de her zamanki gibi Galatasaray forvetlerinin yüksek pozisyon ve gol yüzdesi. İkisinde de yanıldım. Youla konusunda Rijkaard'ı çokça uyarmışlar ki, belki de ilk defa rakibe bir önlem alma gereği duyararak beklerin çıkışını frenlemişti Rijkaard. Bu da Galatasaray'ın pozisyon zenginliğini azalttı. Bir de (inanmayacaksınız ama) tüm forvetlerin (yedekten gelenler dahil) formsuzluğu ve durağanlığı da (biraz Keita harketliydi) eklenince bu sonuç ortaya çıktı. Eskişehir de umduğum pozisyonları bulamadı aslında. Yoksa çıkarılan kadro Eskişehir açısından gol ve pozisyon bulma, Galatasaray açısından da bolca gol ve poziyon bulma imkanı tanıyordu ve bu da benim bol gollü maç beklentimi destekliyordu. Belki maçın dönüm noktası, 31. dakikadaki Youla'nın Ümit yerne Burak'a verdiği pastı. Bu yanlış tercih doğru olarak kullanılsa, belki gol olacak ve Galatasaray'ı uyandırıp daha farklı bir maç seyretmemize fırsat verecekti. Geçen hafta da yazdım. Galatasaray aslında bolca pozisyon yiyen bir takım ama rakip forvet bunu değerlendiremeyince ve sizin de canavar altı-yedi forvetiniz olunca maçı koparıyorsunuz. Panathinaikos ve Kasımpaşa maçları birer uyarıydı ama herkes skora bakmış oyuna değil. Belki de futbolcuların "nasılsa her maçı kazanıyoruz" rahatlığı bu skora sebep oldu.

Eskişehir iyi değildi açıkçası, kendilerinin de belirttikleri gibi. Yoksa maç inanın Galatasaray forvetlerini böyle yakalamışken çok değişik bir skorla bitebilirdi. Youla'nın sakatlığını atması, Burak'ın form tutması (hayal gibi geliyor ama) Eskişehir'i çok daha iyi yerlere götürebilir. Bu başarının arkasında aslında (Anadolu kulüplerinin en büyük eksiği olan) aynı hoca ile 2.sezona başlamak gerçeği var. Kendi çalıştığınız ve kurduğunuz takıma ikinci sezonda gerekli takviyeleri yapabilme imkanı... Ayrıca şehir takımı olması ve taraftar desteği Eskişehir'i iyi yerlere getirecektir. Bursa, Gaziantep, Kayseri, Eskişehir gibi şehir takımları ligimizi daha üsts eviyelere getirecektir. O zaman böyle altıda altı yedide yedilerle fazla uğraşmayacağız. Böyle bir başarı olursa da gerçek bir başarı olarak tarihe yazılacaktır.

Bu haftanın kazananı yok, belki de Beşiktaş... Ama kaybedeni bence Galatsaray. Şampiyon olacaksan evinde puna kaybetmeyeceksin.

Önümüzdeki hafta 3 güzel maçımız var. Trabzon -Gaziantep maçında Trabzon'u bir adım önde görüyorum, Gaziantep çok hızlı bir düşüşe girdi gibi geliyor bana. Ankaragücü-Galatasary maçının sonucunu Ceyhun'un perfromansı belirleyecek. Gazinatep'te yaptıklarını Ankara'da tekrarlarsa çok değişik skorlu bir maç karşımıza çıkabilir. Gençlerbirliği'nin geri dönüşü Fenerbahçe için en büyük tehlike. Şu an ki oyun durumuyla iki fark yapamayacağına inansam da, Fenerbahçe iki farklıo öne geçse de Gençler'in oyundan düşmeyeceği kesin. Emre'nin geri dönüşü bir avantaj. Fenerbahçe'nin maçı kazanması için son haflardaki oyununu unutup ilk haftalara dönüş yapması gerekiyor. Yoksa ikinci testi de su sızdırabilir. Beşiktaş'ın arka arkaya oynayacağı Denzili ve Kasımpaşa maçları, onları lige dönüp dönmediklerini gösterecek bizlere.

Haftaya görüşmek üzere...

 
Toplam blog
: 24
: 743
Kayıt tarihi
: 24.03.09
 
 

İzmirliyim, ve İzmirli olmaktan gurur duyuyorum. İşlerimden fırsat buldukça kitap okumayı çok seviyo..