Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Temmuz '10

 
Kategori
Deneme
 

Yedinci mektup

Mart 2001, Ankara 

Recai Merhaba,  

Yağmur, çamur, kriz, kurban, insanlar... 

Son on beş günün özeti, en azından satırbaşları bu gibi geliyor bana... 

Ne garip değil mi, kriz patlıyor ve ülkemin insanları bunun ağırlığı altında ezilmenin üzüntüsünü yaşayacağına dokuz günlük bayram tatilini yaşıyor... 

Yollar insan ve taşıtlarla dolu. Yollarda cinayet gibi trafik kazaları. İnsan insanı öldürüyor; otomobiller aracı, yollar dekor oluyor... 

Eğitmek gerek insanları. Birbirini öldürmek yerine yaşamak, yardımlaşmak, paylaşmak, karşılıklı sevgi, saygı gibi güzellikleri öğretmek için eğitim seferberliği başlatmak gerek belki de... 

1920’li yıllarda okuma yazma seferberliği başlatılmış ve başarılmış... 

Görünen o ki, benzer seferberliklerin 2000’li yıllarda başka alanlarda da yapılması gerekiyor... 

O günlerde, şehirlerde, il ve ilçe merkezlerinde, yaklaşık 1.180 okulda, 6.820 öğretmenle, 280.182 öğrenci öğrenim görmektedir... 

30.000 dolayında öğretmen açığına rağmen seferberlik sürer... 

Öğretmen yetiştirmenin çareleri aranır... 

Öğretmen okullarındaki öğrenci sayısı artırılır. 

Özellikle, köy öğretmenliğini cazip hale getirmenin yolları aranır... 

Millet Mektepleri, Okuma Odaları, Kütüphaneler, Halkevleri, Tiyatro ve sinema gibi kuruluşlar aracılığıyla Halk Terbiyesi meselesi çözülmeye çalışılır... 

1928-29’da 20.489 halk dershanesi açılır... 

1934–35 yılında bu dershanelere devam edip başarılı olanların sayısı 1.200.000’in üzerindedir... 

Aynı dönemde, 119’u şehirlerde, 659’u köylerde olmak üzere 778 okuma odası bulunmaktadır. Umumi kütüphanelerin sayısı ise 100 dolayındadır... 

Yine o günlerde, avukat, doktor, öğretmen, tüccar, işçi, çiftçi ve diğer mesleklerden yaklaşık 55.000 insan, yurdun her yanına yayılmaya başlayan Halkevlerinin, dil, tarih, edebiyat, Ar, gösteri, spor, sosyal yardım, Halk dershaneleri ve kurslar, Kitapsarayı ve yayın, köycülük, müze ve sergi kollarında görev almıştır... 

Öğretmen okullarının iyileştirilmesi, yaygınlaştırılması için çalışılır... 

Bir yandan daha iyi öğretmen yetiştirmenin yolları aranırken öte yandan da, öğretmenleri işbaşında yetiştirmek ve öğretmenlik mesleğini cazip hale getirmek için önlemler alınır... 

Öğretmenlerin işbaşında eğitimi, öğretmenleri hayat ve sağlık bakımından koruyacak sigorta teşkilatı kurulması, öğretmenlere verilen mesken bedellerinin anlamını kaybettiği, özellikle köylerde çalışan öğretmenler için maaşların verilmesi şeklinde yenilikler yapılması, köy öğretmenlerine şehirlerde bulamayacakları kimi avantajlar sağlanarak köy öğretmenliğini çekici hale getirmenin gereği konularında çalışmalar yapılır... 

İlkokul program taslağı konunun uzmanlarınca hazırlanır. Hazırlanan taslakla ilgili olarak, doğrudan ilgili kişi, kurum ve kuruluşların yanı sıra Genel Kurmay Başkanlığı, Tüze, Finans, Bayındırlık, Sağlık ve Sosyal Yardım, Gümrük ve İnhisarlar, Ekonomi, İç Bakanlıklarının da görüş ve önerileri alınır... 

Hepsi de ciddi ciddi program taslağını inceler, onunla ilgili görüş ve önerilerini bildirirler... 

Bu şeffaflık, yardımlaşma, dayanışma güzel. Bunun temelinde de, düşünce, amaç, ülkü birliği var şüphesiz... 

O günlerde, Sovyet Rusya, Almanya, Fransa, Polonya ve daha başka ülkelerin eğitim öğretim işleri incelenir. Yurtdışına öğretmen ve öğrenciler gönderilir... 

Kitaplar, mesleki dergiler aracılığıyla öğretmenlerin birbirleriyle iletişim kurmaları, bilgi, görgü, deneyimlerini paylaşmaları, hizmet içi eğitimi sağlanır... 

İlköğretim, Öğretmen Sesi, Öğretmenler Gazetesi, Okul ve Öğretmen, Kültür, Yeni Kültür, Okul ve Ulus, Genç Cumhuriyetin Milli Eğitiminin atılımlarla dolu olduğu dönemlerde yayımlanan dergilerdendir... 

İki binli yılların Türkiye’sinde öğretmenlere seslenen kaç dergi var, bilmiyorum... 

Daha doğrusu bu sorunun cevabını vermek istemiyorum... 

İşte böyle Recai… Nereden nereye gelmişiz, ilginç değil mi?... 

Biz yine de “İleri!” diyelim... 

Bulunduğumuz noktadan daha ileri gitmek için, araştırmaya, yazmaya, çizmeye, söylemeye devam edeceğiz... 

Resimlerini, son çalışmalarını merak ediyorum. Özellikle son çalışmalarını. Bir de, onları yığın yığın insanlarla bir sergi salonunda gördükten sonra oturup çay içmek, söyleşmek seninle... 

Bu arada Mete’nin de selamı var... 

Daha güzel yarınlarda görüşmek üzere… 

Fuat OVAT 

 
Toplam blog
: 54
: 877
Kayıt tarihi
: 30.06.10
 
 

Kamu yönetimi alanında yüksek lisans yaptım. İletişim, medya sektöründe çalışıyorum... Yazmayı se..