Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ocak '16

 
Kategori
Kitap
 

Yel, kum ve yıldızların hatırlattıkları

Yel, kum ve yıldızların hatırlattıkları
 

Onu en çok büyükler için yazmış olduğu klasik çocuk kitabı olan “Küçük Prens” ile tanıdığımız Fransız yazar Antonie de Saint-Exupery aynı zamanda başarılı bir romancı ve memoirist [Hatıra yazarı] idi. Aslında pilotlar ve uçaklar onun yazmaya en yetkin olduğu konularının başında geliyor. Bazı kitaplar vardır, hani okuduğunuzda hayatınızı değiştirir ya; bu yazarın hemen hemen tüm eserleri neredeyse böyledir.

II. Dünya Savaşı patlak verdiğinde Exupery bir kurye şirketi olan Aeropostale’de yeni çalışmaya başlamıştı. İşe girdiği ilk yıllar Güney Amerika’daki Şili ve Arjantin gibi ülkelere uçuyordu. (Ki bu iki ülke içinde Patagonya’yı barındırması hasebiyle hep görmek istediğim yerlerin başında geliyor.) Savaş başladığında yazar Fransız sömürgesi olan Batı Afrika’nın Tunus, Dakar, Marakeş, Kazablanka, Kahire ve Sahra’nın uç noktalarında bir ihtimal askeri karakolları casusluk için uçakla gözetliyordu. Kısaca Akdeniz üzerinden geçerek ilerlediği, savaşla ilgili bir keşif misyonu vardı. Ne yazık ki 1944 yılında son uçuşunu yaptı ve ardında iz bırakmadan kayboldu. Bu kayboluş daha sonra edebiyat dünyasında birçok efsaneye de konu olmuştu. Uçağın enkazı birkaç yıl önce Marsilya yakınlarında balıkçılar tarafından bulununca bizde gerçeği öğrenmiş olduk.

Onun bu yolculuklarından birini anlatmış olduğu “Yel, Kum ve Yıldızlar” kitabına geçen tekrar kitapçı raflarında rastladım.(Everest Yayınları) Bundan önce Onunla ilgili kütüphanemde Küçük Prens dışında; Gece Uçuşu [Bilgi yayınlarının mavi kapaklı özenli baskısı], Citadelle-Kale, Güney Postası [Yankı yayınlarından çıkan], K Edebiyat dergisinin “Küçük Prens” özel sayısı, Cemil Göker’in “Antoine de Saint-Exupery’de İnsanların Dünyası” isimli akademik çalışması, yine Yankı’dan çıkmış olan Kanayan İspanya, Küçük Prens’in Doğan Kardeş baskısı, Hece Yayınları’ndan çıkan Osmanlıca Küçük Prens, Lettres A Sa Mere [Mektupları], Varlık yayınlarının cep kitapları içinde yer alan Savaş Pilotu ve İnsanların Dünyası gibi eserleri tekrar incelerken büyük keyif aldım. Fark ettim ki ben bu yazarı bir hayli seviyorum..

Yel, Kum ve Yıldızlar için Vatan’da yazan Müge İplikçi yine aynı isimli yazısında; “Şu aralar etraftaki deli yelin kalabalık bir tasayla sizi sardığı bir dönemdeyseniz, okuyun bu satırları. İyi gelecek”, değerlendirmesini yapmış. Bana göre Exupery için bu çok yüzeysel bir değerlendirme olmuş. İplikçi, konuyu biraz yavan ele almış sanki. Aydınlık Kitap Eki’ndeki (161. Sayı) Alp Can Konuk’un tanıtım yazısı daha güzeldi. Ayrıca bu yazıda; “Pilotluk maceralarını ve çöle çakılışını anlattığı ‘La Terre des Hommes’ kitabı, Tahsin Yücel’in incelikli Türkçesiyle ‘Yel, Kum ve Yıldızlar’ adıyla çevrilip bu ay içerisinde yayımlandı. Kitap daha önce de ‘İnsanların Dünyası’ ismi ve yine Tahsin Yücel çevirisiyle Can Yayınları tarafından yayımlanmıştı.”(s.8) gibi son derece açıklayıcı bilgilere de rastladım.

Exupery, kitaplarını cümleleri atarak oluşturan bir yazar. Örneğin, “Küçük Prens”in orijinal el yazmalarının bin küsur sayfa tutuğunu düşünürsek ne kadar çok cümleyi çıkarttığını görürüz. Bu yüzden yapıtlarında bir kusursuzluğa doğru yöneliş söz konusudur. Düz yazıda şiir gibi damıtılmış saf metinler elde etmeye çalışır. Bu minvalde Yel, Kum ve Yıldızlar’ı düşünürsek Küçük Prens’e göre birazcık daha kusurludur. Ama yazarın yaşadığı uçuş maceraları neticesinde doğmuştur Küçük Prens.

Yel, Kum ve Yıldızlar’da bariz bir şekilde cinsiyetçilik ve ırkçılıkta vardır. Bunu sıradan bir okuyucu anlayamaz. Özellikle kitabın ilk bölümlerinde yazarın Fransız Emperyalizmiyle sorunsuz bir ilişki kurması bence son derece düşündürücüdür. Saint-Exupery Afrika’da ve Güney Amerika’da bulunduğu dönemde açıkçası bir sömürge gücü için çalışıyordu. Bu durumun varlığından rahatsızlık duymak bir yana oldukça mutluydu da.

Fas ve Büyük Sahra’da sömürge kurallarıyla mücadele ediyordu. Ve yazdığı çoğu eserin satır aralarına ne yazık ki bu koku sinmiştir. Kitap boyunca Sahra’dakiler için “isyankârlar”, “asi” ve Fransa’ya muhaliflerin ise “barbarlar” şeklinde tanımlanması buna bir örnektir. Bazen onların davasını yazar sempati ve saygı duyarak açıklar fakat hiçbir şekilde doğrulu ve yanlışlığı konusunda özenle bir kritik yapmaktan kaçınır. Kitabın orijinal adı olan ‘La Terre des Hommes’ “adamların dünyası” veya tam anlamıyla “erkeklerin toprağı” diye çevrilir. Bu isim İngilizce baskıyı hazırlayan yayıncının hoşuna gitmeyince kitabın ismi Yel, Kum ve Yıldızlar (Wind, Sand and Stars) olarak değiştirilmiştir. Kitabın tercüme başlığı için bir hayli tartışma yaşanmıştı. [“Rüzgârlı Şartlarda Yıldızlar”vb. gibi] İnsanın kendini gerçekleştirme deneyimini anlatan bir yapıtta kadınların neredeyse hiç yer almamış olması durumu da bence Exupery’in eksik bir diğer tarafını oluşturuyor.

Yazarın söz konusu yapıtında yer alan şu cümle dikkatimi çekti; “Dünya bize kendi hakkımızda bütün kitapların öğrettiğinden daha fazlasını öğretir. Çünkü direnir bize. İnsan engelle boy ölçüştüğü zaman tanır kendini. Ama buna ulaşabilmesi için elinde bir araç bulunması gerekir. Bir rende ister ya da bir saban. Köylü, toprağında çalışırken, yavaş yavaş, doğadan bir iki giz koparır; ve ortaya çıkardığı gerçek evrenseldir. Havayollarının aracı olan uçak da aynı biçimde insanı bütün eski sorunlarla karşı karşıya getirir.”(a.g.e) Yıldızlardan kopmuş bir bedene bir kum tanesi misali ruhumuz girer ve hayat yeniden başlar. İşte bu nedenden dünya bize biz hakkında çok fazla şey söyler. Özümüzde Rüzgâr, Kum ve Yıldızlar vardır. İnsan, mücadele ettikçe tanır bu dünyayı. Aynı zamanda mücadelemiz meyvenin içindeki bir çekirdek misali olgunlaştırır bizi…

 
Toplam blog
: 36
: 615
Kayıt tarihi
: 07.12.12
 
 

Beyaz Arif Akbaş, (d.1979 İstanbul) Türk eleştirmen şair/yazar. 2005 yılında Ahmet Yesevi Ünivers..