Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Haziran '07

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Yel değirmenlerinin 21.yy Don Kişotları

Yel değirmenlerinin 21.yy Don Kişotları
 

Siz hiç yel değirmeni gördünüz mü hiç ? Görüp de onlara ellerinizle dokundunuz mu ? Dokunup da bin ah işittiniz mi ? Ben işittim.

Çocukluk yıllarımda ilk değirmenini Anadolu’da gördüğümde henüz Don Kişot ve Panço’nun macerasını okumamış ve filmini seyretmemiştim. Dolayısı çok fazla bir şey anlamamıştım ama ileriki yıllarda biraz tarihle, biraz da turizmle ilgilenmeye başlayınca, gezdiğim yerlerde yel değirmenlerini gördüğümde heyecanlanmıştım epeyce. Anadolu’da pek de fazla bilinmeyen ve kullanılmayan yel değirmenleri, genelde Ege’de ve özellikle Bodrum’da toplanmış gibi. Bir de yakından görünce, heyecanlanmanın da ötesince, çok da üzülmüştüm. Çünkü bu değirmenlerin yaşları, günümüz mimarilerine göre oldukça eskiydi ve beklenildiği kadar korunamamıştı.

Ege kıyılarını dolaşanlar bilir, özellikle denize bakan yamaçlarda ya da ovaya bakan yüksek tepelerde tek tük de olsa eskiden kalma yel değirmenlerine rastlamak mümkün. Ben bunların pek çoğunu Muğla sınırları içindeki, Bodrum, Yalıkavak, Datça, Marmaris gibi yerlerde gördüm. Gördüklerime yakından gidip baktım, dokundum. Don Kişot’un ne atı vardı altımda ne de mızrağı ama birileri kendilerini gerçekten Don Kişot hissetmiş olacak ki, görülmemeğe değer yer haline getirmiş, güzelim yel değirmenlerini.

Bugün, günümüze kadar gelebilen yel değirmenleri yaklaşık 200-250 yıllık. Belki daha da yaşlıları vardır, bilmiyorum. Ve ne yazık ki, çoğu sit alanı içinde bile değil. Gezip bakın, ya bir kısmı, barların arasında kalmış, bir kısmı yol kenarında kalmış. Bir kısmı hayvan damı olarak kullanılmış, bir kısmı da harap edilmiş. Çoğunun rüzgârdan güç alan pervanesi, çatısı bile yok. İskelet gibi duruyor. Bu şekilde bile içerisi, içki kutu ve şişeleriyle, insan pisliği ile dolu. Örnek mi ? Gidin bakın Bodrum’a, Bitez’e, Dalaman’a, Gümbet’e ve hatta Ortahisar’a. Hatta birkaç tane de İzmir Çeşme’de ve Alacatı’da ve Ayvalık’ta da var. Bunları göreceksiniz ve içiniz acıyacak.

Günümüzden 200–300 yıl önce, buhar gücünden çok önceleri rüzgar da, su ve hayvan gücü gibi insanlığın hizmetindeydi. 16. yy sonlarında yel değirmenleri kullanmayı ilk akıl eden, Hollandalılar'dı. Rüzgar gücü ile ağaç kesme makinesi gibi bazı makineleri çalıştırmışlar. Bodrum’da da yöre halkının un ihtiyacını karşılamak üzere kurulmuş olan yel değirmenlerinin büyük bir çoğunluğu artık yok. Bir zamanlar Bodrum'un simgesi olan değirmenler de hızla azalıyor. Çalışan değirmen de, değirmenci de bulmak çok güç artık. Satın alınıp, ev gibi döşenenlerin, hatta restore edilebilenlerin hayatı kurtuluyor. Bunların sayısı o kadar az ki... Bir tanesini gördüm. Yalıkavak’ta, merkezde. Biraz durumu komik. Denize yakın. Etrafında binalar var ve değirmen en az 2 mertre aşağıda. Ama olsun restore edilmiş ya!.

Gelişen Türkiye ile birlikte, evlerle, barlarla iç içe kalmış bir yel değirmeni, onarılmış, temizlenmiş, pervanesi bile yapılıp, kumaştan yelkenleri bile yapılmış, etrafı da çitle çevrilmiş ki, bizim kadim tarihi eser canavarları girip, tahrip etmesin ya da tuvalet yerine kullanmasın. Ama en iyi çözüm, tüm yel değirmenlerinin turizme kazandırılması. Bunun için çok da fazla para gerekmiyor. Yeter ki belediyeler ve özel kuruluşlar buna öncülük etsin. Buna güzel örnekler de yok değil.

Mesela, Bodrum'dan Yalıkavak'a veya Gümüşlük'e doğru gittiğinizde tepelerde değirmenlerin yıkıntıları karşılar sizi... Bakımsızlıktan giderek yıpranan ve içindeki mekanizmaları sökülen değirmenler gerek sahipleri gerekse yerel yetkililer tarafından “değer” olarak görülmezler...

Mesela, Datça'da 1800'lü yılların başında yapılan ve 1970'li yıllara kadar tahıl öğütmede kullanılan yel değirmenleri artık, teknolojiye yenik düşmüş ve çürümeye terk edilmiş durumdan kurtuluyor. Turistlerin yakın ilgisini çeken yel değirmenlerinden özel idareye ait olanı, Datça Kaymakamlığınca restore edilmiş ve aslına uygun hale getirilmiş.

Tabiî ki, bu eserleri restore etmekle iş bitmiyor, restore edildikten sonra korunması ve iyi tanıtılması gerekiyor. Mesela, restore edilen yel değirmenlerine, turlar düzenlenebilir. Buraları yöre halkına kiralama yöntemi ile verilip, sürekli temizlenmesi ve bakımı sağlanabilir. Hem de, burayı kiralayanlar da, kendilerince bir şeyler yapıp satabilirler ve ekonomik katma değer sağlayabilirler. Böylece kimse gelip de, değirmenin içini tuvalet gibi kullanmaz. Zaten, Bodrum'u anlatacak kaç tane materyal kaldı ki? Hepsi birer birer insan eliyle mahvedildi. Örnek mi? Hani güzelim koylar, hani güzelim ormanlık alanlar, hani güzelim Halikarnas? Hani güzelim Ege'nin güzel denizi. Bir Dalyan kalmıştı, orası Caretta'ların dedik. Şimdi orası bile balık çiftliklerinin tehditi altında. Diğer yerler gibi.

Değirmenler turizmden nasiplerini henüz almadılar mandalina bahçeleri gibi!.. Henüz vakit varken, yel değirmenleri, önce tarihi eser ve sit olarak ilan edilmeli geçmişin silueti olarak restore edilmeli, onarılmalı ve günümüz turizmine bir kent simgesi olarak kazandırılmalı. Yoksa, 200-300 yıllık geçmişi olan, bir çok şeye tanıklık etmiş, günümüzde iki elin parmakları kadar kalmış ve tamamen el işçiliği olan bu eserlerde yok olup gidecekler ve bizden sonra gelen nesil bunları tanıyıp, öğrenemeyecekler.

Vakit daha varken kalanlara sahip çıkalım. Meydanı 21. yy Donkişot'larına bırakmayalım.

../..
 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..