Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ocak '15

 
Kategori
Anılar
 

Yemek ve yıllar

YEMEK

Bir öğle arası karnımızı doyurmak için girdiğimiz kebapçıdaki manzara;
Ortam harika ve temiz. İlk defa girdiğimiz bir yerdi oysa, sanki öyle tanıdık bir yer ki. Rahat bir ortam, güler yüzlü garson. Ne yiyeceğimizi sorduktan sonra, siz bilirsiniz ama yöresel bir tat bu, denemek istermisinzi dedi. Olur deneyelim dedik ve siparış verdik. Kısa sürede siparişimiz geldi. Gerçekten mükemmel bir tat. İyi ki tavsiyeyi dinledik dedik, doyasıya ve gönül rahatlığı ile yiyorduk ki, duvarda gözüme ilişen bir yazıda şöyle diyordu; " sayın müşterilerimiz, mutfağimiz daima denetiminize hazırdır ". Şöyle düşündüm, işletmecinin çok aklıllı olduğunu gösteren bu yazı ancak kendine öz güveni olan birisini işaret ediyor olabilirdi. Bir ikincisi de kendine güvenmese bunu yazmazdı düşüncesi. Ben şahsen ikinci şıkkı düşündüm ve hafif gülümsedim, akıllı bir işletmeci diye çevreye göz atınca, bir çok yerde göremeyeceğiniz şekilde temizlik kokusu vardı aslında. Ama salonun temizliği, düzeni ve tabi ki al benili olmalı ki müşteri gelsin.
Esas işin üretim yapılan bölümü, yani mutfak. İşin bilincinde olan bu işletmeci, bu duvardaki gayet okunaklı yazıyla bunu ekarte etmişti ve güven vermişti. Herkes benim gibi iki fikir yürütemez ya da güveni irdelemez. Benim de bu kadar derin düşünmeme neden, bir zamanlar işletmecilik yapma sebebiyle oluyor.

Yemek yiyip bir yandan da bu düşünceler içerisinde iken, karşı masaya bir çift süzüldü. Adam iri cüsseli, kadın zayıf, narin bir yapıda ama yürüsem mi yoksa yürümesesem mi diye ağır adımlarla, sanki bir mahkemeye çıkıyor gibi isteksiz. Bezgin adam umursamaz bir tavırla, hart diye sandaliyeyi çekip oturdu. Kadın kendi kendine bir bakındı ve sandalyeye ilişti, emaneten oturmuş gibi oturdu. Boş gözlerle bir noktaya bakıyordu, rengi solmuş, bir hastalıktan yeni kalkmış, nekahat döneminde gibi sanki. Ya da çok kötü bir hastalık haberi almış gibi. Gözümü ayıramıyordum, ister istemez bakıyordum. Aralarında da oldukca yaş farkı gözden kaçmıyordu. Sandalye hafif sallansa, düşecekti. Ürkmüş bir serçe kuşu gibiydi, adam hemen menüyü aldı bir şeyler seçti. Sanırım garsonda gelmişti ve siparişi verdi. Bu arada sen ne yiyon kız dedi, sesini birileri kısmıştı. Belli belirsiz sen ne yersen dedi. Ben o kadar yakın olmama rağmen dudak okuyarak zor anlıyordum, adam aynı yemekten iki tane dedi. Ne içeceğini bile sormadı. Neyse siparişler geldi, servis yapan garsonunda gözünden kaçmamıştı bu hal ve tavırlar. Adam hemen yemeğe başladı, karşısındaki kadın gözlerini adama dikmiş, öyle bir bakıyor ki, gözleri asla hareket etmiyor, yemeğede dokunmuyordu. Kadın ağlıyordu ama göz yaşıyla değil, gözleri göz yaşı dökmeden ağlıyor. İçi ağlıyordu, kim bilir göz yaşını kaç yıldır dökmüştü. Belki göz yaşı bitmiş yada artık isyan etmiş ve akmıyor. İçeriden bir yol bulmuş gidiyordu ama kesinlikle ağlıyordu. Dalgın, kırgın, bezmişti bir şeylerden, gözleri ve ruhu derin derin ağlıyordu. Adam hiç oralıklı değil, yemek yemeye devam ediyordu. Bakımsız, pis yemek yiyişi bile iğrençti, belli ki kadından mutluluk uzaklaşmış hemde öyle uzaklaşmış ki el bile sallamadan gitmişti. Belki hiç uğramamıştı kim bilir. Kim neden bu hale getirdi? Eminim önce babası onu insan olarak görmedi ve evlat olarak görmedi. Ya berdel ya kuma yada alacak verecek silinsin diye vermişti bu adama. Canım yüzü öyle güzel, gözler kömür karası, solmuş tenininden göze çarpıyor. İşte canım kim bilir ne zaman bir aynaya bakmıştı. Bu güzel gözler kendini bile unutmuş bakınırken, göz göze geldik bak halime der gibi baktı. O arada yesene kız dedi adam, hırlar gibi bir sesle. Elini uzatıp, bir parça pidesinden kopardı ve zoraki çiğnedi. Yutkundu, sanki bir kaya vardı ağzında. Benim fark ettiğimi de fark etti ve göz ucuyla beni de süzüyor ve ağlıyordu, derin derin. Bir iki lokma yedi, yemedi adam önünden kendi önüne çekmişti. Kadın oh bir yükten kurtuldum der gibiydi...
Aslında oturup uzun uzun tüm olup biteni yazmayı çok isterdim ancak kadının bakışı içimde sayfalarca yazmıştı, gördüklerim yetmişti. Günümüzün gerçeği maalesef daha bir hafta önce dünya kadınlar gününü kutladığımız şu günlerde, kadınların bu şekilde yaşaması beni son derece üzmüştü. İsmini bile bilmediğim bu kadının yaşamından kesitleri ve kendi duygu ve düşüncelerimi sizinle paylaşmak istedim.
Sevgili okurlarım saygılarımla

Gurbet Meleği

YILLAR
Yıllar gizlenmiş yüzündeki çizgilerin arasına,
Kim bilir gözlerin neye gülüp neye ağlamış,
Sorsam anlata bilir misin bana?
Ne zaman uyudun neyle doydun,
Bana tarih verebilirisin.
Ne zaman doğdun,
Hangi bağın gülü idin,
Hangi dağın sümbülü idin.
Yıllar acımasız,
Yüzüne derinden çizgiler çizdi.
Ya gönlün kime yandı?
Kimi yaktı, sorsam utanır mısın?
Başını yere eğip de,
Olan bitene gülümser misin?
Gülümsemeyi unutan yüzün ne hal alırdı...
Gurbet Meleği 
 

 
Toplam blog
: 39
: 659
Kayıt tarihi
: 19.11.06
 
 

Okul hayatımın tümü İstanbul'da geçti . Turizmciyim, kendi şirketim olan turizm sektöründe çalışmakt..