Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Kasım '08

 
Kategori
Kültürler
 

Yemekte miyiz?

Dünyada sofra kültürü en yüksen millet Türk milletidir desem hiç de abartmış olmam. Dikkat edin, yemek kültürü demiyorum. Sofra kültürü çok farklı bir şeydir. Yemek kültüründe de dünyada ilk üçteyiz. Belki de onda da birinciyiz. İçki ve türevleriyle donatılmış sofralar çıkarılırsa birinci olacağımıza inanıyorum. Anadolu’nun zengin yemek ve sofra kültürünü hiçbir milletin kültürü geçemez. Çünkü bu kültürü biz, “nimetleri yaratandan” almışız.

Yemekte miyiz yoksa dedikodu ortamında mıyız? Belli değil…

Son zamanlarda bir televizyon kanalında ne idüğü belirsiz bir “yemekteyiz” programı türedi. Her kanalda şapkadan tavşan çıkar gibi programlar türüyor. Neye hizmet ettikleri belli olmayan, insanımızın değerleriyle hoyratça alay eden programlar. Kardeşim, siz ne yapıyorsunuz? Güzel yemek yapma yarışması mı, yoksa en iyi misafir ağırlama! programı mı? Yoksa ilginç yemek yapma programı ile en lanet misafir ağırlama programı mı? Önce bunu bir anlayalım. Bu bir oyun mu? Eğer oyun ise niye Allah’ın nimetlerini ve Anadolu’nun zengin sofra adabını buna alet ediyorsunuz? Başka bir nesne ve ortam bulamadınız mı?

Birkaç kez yarım yamalak ta olsa bu programı izledim. Yalnız tadım tuzum değil, bütün huzurum kaçtı!

Yazıklar olsun!

Bu ne rezil bir program.

Yapılan yemekleri beğenmemek. Bunu bir kısmı aleni yaparken bir kısmı dedikodu boyutunda yapıyor.

“Ben bu yemeği beğenmedim, bundan yemeyeceğim”. “Bu gün rejimdeyim onun için yemeyeceğim” gibi ev sahibini rencide eden davranışlar. Kardeşim sana değer verilmiş ve senin için yemekler yapılmış. İnsan bir kerelik beğenmediği yemeği yiyince ölür mü? Yok eğer rejimde isen sonra rejimini yapmaya devam et.

Sizi gençler izliyor. Bir evde birkaç çocuk. Herkes her öğün hoşuna giden yemekleri bulamayınca anne babaya isyan mı edecek? Bu anneler çocuklarına her gün zevklerine göre çeşit çeşit yemekler mi yapacak? Televizyonların eğitim yönü nerede kaldı?

Yemek esnasında kimi yemekten bir kaşık, kimi tatlıdan bir lokma alıyor ve yemekler yarım yarım bırakılıyor. Sonra da kalanlar çöpe atılıyor. Kardeşim bu bir nimettir. Nerede bunun israf tarafı? Nerede kaldı şükretmek…

Bir şeyleri korumaya çalışan Anadolu insanı çocuklarımıza yemeği bitirmelerini, yiyebileceği kadar yemeği almalarını, israfın haram olduğunu öğretirken siz gözümüzün içine baka baba “hayır anne babanız yalan söylüyor”. Bunun doğrusu şöyledir. “Yediğiniz önünüzde, yemediğiniz arkanızda olsun” Nasıl olsa siz kazanıyorsunuz mesajı veriyorsunuz. Arkadaş bu milletin yarısı açlık sınırının altında iken bu pervasızlık ne oluyor? Belediyelerin yaptığı yardımları oy avcılığı diye eleştiriyorsunuz, ama siz yüzlerine baka baka dalga geçiyorsunuz. Hangisi vatandaşın karnını doyuruyor? Düşündüğünüz doğru olsa bile vatandaşın karnına bu yardımlarla hiç olmazsa bir şeyler gidiyor.

Dört veya beş kişiler. Kavgasız bir yemek izlemek neredeyse mümkün değil. Milletimizin en büyük sorunu olan ve artık normalleşen “dedikodu” programın hastalığı olmuş. Birbirini aşağılayan, hasetten çatlayan, acınacak hallerini yalanlarla örten yarışmacıları çok mu arayıp ekranlara çıkarıyorlar. Acaba neye hizmet edilmeye çalışıyor. Yaşadığı topluma bu kadar yabancılık olur mu? Siz acaba uzaydan mı geldiniz?

Bu ve benzeri programlar televizyon ekranlarında cirit atıyor. Ahlak ve edepten yoksun insanlar nasıl yaşayacağımızı, nasıl davranacağımızı bize öğretmeye kalkıyorlar. Bize ahlak dersi veriyorlar. Üç gün bir arada duramayan, evlenip boşananlar insanları televizyon ekranlarında evlendirmeye kalkıyorlar. “Bari dinime küfreden ……..olsaydı” diyesi geliyor insanın aklına.

Bu programda yemek öncesi ve sonrası ellerin yıkandığına şahit olmadım. Ağızlarından bir “şükür” lafı çıkmadı. Nerede temizlik alışkanlığımız? Nerede şükür geleneğimiz. Televizyon programlarının neden eğitici yönlerine önem verilmiyor?

Bizim inanç ve kültürümüzde yemek adabı başta da belirttiğim gibi çok önemlidir.

Aile fertlerinin genellikle bir arada olduğu yer sofradır. Bu nedenle sofra görgü kuralları, aile ilişkileri, sohbet ortamı, geleceğin planlanması için önemli bir eğitim ortamıdır. Sofrada yaratanın bize sunduğu sayısız nimetlerle karnımızı doyururuz. Bin bir emekle, alın teri dökerek helal yoldan kazandıklarımızı çoluk çocuk ve komşularla mideye gönderdiğimiz yerdir sofra. O yüzden bu beraberlik sırasında uymamız gereken bazı kurallar vardır ki bunlara "sofra adabı" denmiş.. Osmanlı bunu çok güzel yaşamış.

İnancımız ve geleneklerimizde yiyecek ve içeceklerin temiz ve helal olmaları birinci kuraldır. Çünkü Cenab-ı Hakk: "Ey iman edenler, size rızık olarak verdiğimiz şeylerin temiz olanlarından yeyin" (Bakakra/172) buyurmuştur. Yemekten önce ve sonra eller yıkanmalıdır. El yıkamanın bir görgü kuralı olmasından öte önemli bir sağlık kuralı olduğu unutulmamalıdır.

Bizim sofra adabımızdan biri de yemeğe besmele çekerek başlamak ve sağ elle yemektir. Aynı kaptan birlikte yemek yenilmesi durumunda herkesin kendi önünden yemesi nezaket ve inceliğin gereği olduğu kadar Peygamber Efendimiz'in tavsiyesidir.

Büyüklerimiz yemekte az konuşur, hele ağızda yemek varken hiç konuşmazlardı. Yenilen lokmalar küçük olur, yemek yerken ağız şapırdatılmazdı. Ekmek ve benzeri yiyeceklerin büyük parçalar veya dilimlerden ısırılarak değil küçük parçalara bölünerek yenilmesi daha uygun görülürdü. Özellikle sofrada yanlarında bulunanları iğrendirecek her türlü söz ve davranıştan da kesinlikle sakınılırdı

Sofraya çok sıcak yemekler getirilmez, getirildiğinde de sabırsızlık göstererek üfleyerek soğutulmaya çalışılmazdı. Peygamberimiz su kaplarının içine üflenmesini bile yasak etmiştir.

Geleneklerimizde su içmenin de bir adabı vardır. Peygamberimiz (sav): "Suyu deve gibi bir nefeste içmeyiniz, iki veya üç nefeste içiniz. İçmeye başlarken besmele çekiniz, içtikten sonra da Allah (cc)'a hamd ediniz." buyurmuştur.

Bu gelenekleri daha düne kadar biz de yaşadık. Anadolu’da hala yaşanıyor. Büyüklerimiz sofradaki yemekler arasında seçim yapmadan hepsinden yerlerdi. Bu sebeple yemekler arasında seçim yapmamak güzel bir haslettir. Sofrada bulunan bütün yiyecek ve içeceklerin Allah(cc)'ın nimeti olduğu düşünülürse böyle bir seçimin hoş olmayacağı ve bunun nimeti verene karşı nankörlük olacağı muhakkaktır.

Sofrada elden geldiği kadar neşeli olunur edep ve ahlak sınırları içerisinde nükteler yapılırdı. Asık yüzlü sofraya oturan bir kişi yemek yiyen diğer insanları da rahatsız eder. Peygamber efendimiz, Müslümanların her zaman güler yüzlü olmalarını tavsiye etmiştir.

Resulullah (sav) az yer ve sofradan karnı tam doymadan kalkardı. Müslümanlara da böyle davranmalarını tavsiye etmişti. Bu sebeple oburca davranmamak, az yemek ve tam doymadan sofradan kalkmak yemek adabımızın bir parçasıdır.

Sofra adaplarımızın en önemlilerinden biri de israfa meydan vermemektir. Az yemek almak, tabakta yemek artırmamak, yemek ve ekmek artıklarını çöpe atmamak en çok dikkat edilen hususlardı. Dünyada milyonlarca aç insanın bulunduğu düşünülürse buna dikkat etmemek hem israf hem de bu nimetleri bize ihsan eden Allah Teala'ya karşı nankörlük olduğu bir gerçektir.

Yemek bittiğinde mutlaka kısa da olsa yemek duası yapılır. Bu yapılmazsa bile "Elhamdülillah" demek ve sofradan Allah'a şükr ederek kalkmak da sofra adabımızdır.

Evet bizde sofra;

İnsan sıcaklığıdır.

Berekettir.

Yalnız mideleri değil ruhları da doyuran bir ritüeldir.

Düşmanları barıştıran, dostlukları pekiştiren bir etkinliktir.

Evet, bizim sofra adabımız bu.

Ya sizinki hangisi?

Siz kime program yapıyorsunuz?

Geçmişi böyle asil bir millete mi yoksa üçüncü dünya ülkesi vatandaşlarına mı?

Müslüman mahallesinde niye salyangoz satıyorsunuz?

Artık bu milletin değerlerini daha da yozlaştırmayın.

Bizim değerlerimiz tüm insanlığa yetecek kapasitededir.

Bunları sulandırıp konsantrasyonlarını azaltmayın.

Maymunluk yapmak istiyorsanız gidin yapın.

Ama kültürümüzü bozmayın.

Bu kültür gelecek nesillere de lazım olacak.

İsmet Yalçınkaya

Final Dergisi Dershanesi

 
Toplam blog
: 137
: 1557
Kayıt tarihi
: 23.06.08
 
 

1963 yılı Trabzon Of doğumluyu. Emekli Öğretmenim Eğitimle ilgili konulara ilgim uzun yıllar önce..