Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Aralık '09

 
Kategori
Güncel
 

Yemen türküleri bedelli askerler için değildi...

Yemen türküleri bedelli askerler için değildi...
 

Yaşamın güzelliklerine kan ve barut karıştıran silah tüccarlarının sürekli oyununa gelen az gelişmiş veya gelişmemiş ülkelerin çocukları olmak...

Ve bu ülkelerde zenginin daha da zengin...yoksulun daha da yoksullaşmasının bedellerini çeşitli çap ve markalarda devamlı ödemek...

Bedeller ödemek...Kimi kanla, canla ve başla...

Kimi lirayla, dolarla...

Halbuki Fazıl Hüsnü şiirler yazıyordu yaşam üzerine...


Söyle sevda içinde türkümüzü,
Aç bembeyaz bir yelken
Neden herkes güzel olmaz,
Yaşamak bu kadar güzelken?

İnsan, dallarla, bulutlarla bir,
Ayrı maviliklerden geçmiştir
İnsan nasıl ölebilir,
Yaşamak bu kadar güzelken ?

Milli Savunma Bakanı, - terör sorunu çözülmeden bedelli askerlik olamaz - diyor.

Ve Yemen türkülerinin sözleri aklına geliyor... Anaların acılarını açıklamaya çalışıyor.

Yemen yolu çukurdandır...

Karavanam bakırdandır

Zenginimiz bedel verir..

Askerimiz fakirdendir.

Terör, otuz yıldır bu ülkenin belini büküyor...-Son otuz yıldır bedelli askerlik yapanların sayısı kaçtır ?- diye sormak istedim birden...

Kimler ballı çocuklardı ?..

Raporlular...

Çürüğe çıkanlar...

Askerden kaçanlar...vs...vs...

Çanakkalede ,toprağa düşen 250 bin çocuk...

Dumlupınar, Kocatepe...

Ve acıklı Yemen türküleri geldi aklıma...

........

Türküler, milletimizin içini döktüğü en samimi söyleyişlerdir. Kültürümüzün en güzel kaynağını oluşturan türkülerin ezgileri, insanımızın sevgisini, sevincini, acısını, ayrılığını, hoşgörüsünü kısaca Türk insanına ait bütün özellikleri samimi bir şekilde dile getirir.


Şu dörtlük ,sazın ve türkünün , kültürümüzdeki fonksiyonunu öz bir şekilde dile getirmektedir:

Bağlama dediğin üç tel bir tahta
Ne şâha baş eğer ne tâca tahta
Tüm dertleri özetlemiş bir âhta
Bozkırda nârâdır bizim türküler .


Bu tâ derinden kopan âh, esasen çok şeyi anlatmakta adeta bir nârâ olup yurdun her yöresinden işitilmektedir.

Türküler genellikle bir olay üzerine söylenir, halk tabiriyle yakılır. Buradaki yakmak ifadesi bile onun bir acı sonrası efkâr dağıtmaya yönelik oluşturuluğuna işaret eder.

İnsanımız, içini türkülere dökmüştür. Türkülerle ağıtını yakmış, hasretini türkülerle dile getirmiştir.

Atalarımız,özellikle Osmanlı Devletinin son zamanlarında bir çok cephede savaşmıştır. Kurtuluş savaşına kadar Mehmetçik cepheden cepheye koşturup durmuştur.

Bu cephelerde her aileden mutlaka birileri şehit düşmüştür.

Cepheye koşan bu kahraman erlerin bir çoğu geri dönememiştir. Gidenlerin çoğu da gençtir.

Kimi eşini çocuğunu terkederken kimi de nişanlısını geride bırakıp vatanı milleti için cepheye koşmuştur.

Ay karanlık bulamamış yolunu
Seferberlik yaman bükmüş belini
Zifirî gecede sinsin yalımı
Zulmette çıradır bizim türkümüz.


Bütün bu ayrılıklar, acılar için diller türkü yakmışlardır. Bir çoğunun nerede öldüğü bile belli değildir.

Mezarı ise hiç bilinmez. Kanı vatan toprağını sulamış olan bu yiğitler, yine vatanın bir köşesini mezar olarak seçmiş meçhul birer kahramandırlar.

Türk kültüründe Yemen türkülerinin ayrı bir yeri vardır. Yemen türküleri acı ve gözyaşı dolu yüreğin derinliklerinden kopup gelen duyulduğunda tüyleri diken diken eden acı bir feryattır.


Yemen Arap yarımadasının güneybatı köşesinde bulunur. Genellikle mutlu anlamına gelen bir sıfatla nitelendirilir. Ama bu kelime Türkler için mutluluktan ziyâde hüznü çağrıştırır.

Büyük bir imparatorluk olan Osmanlı doğal olarak olarak pek çok cephede düşmanla savaşmıştır; fakat Yemen gerçekten pek çok cana malolmuştur.

O türkülere nakarat olduğu gibi Yemene giden askerlerimizin çoğu geri dönememiştir. Zihinlerde hep gidenin geri dönmediği mekân olarak yer almıştır.

Yemen taşının, toprağının, kumunun her karışında bir Türk askeri gömülüdür.

...........

Osmanlı zamanında ,bedelli asker uygulaması başlatılmıştır.

Bedel veremeyenler buna içerleyerek bu uygulamayı da türküye konu yapmışlardır:

Yemen yolu çukurdandır
Karavanam bakırdandır
Zenginimiz bedel verir
Askerimiz fakirdendir


Anadolu halkı Yemene gidenlerin geri dönmeyeceğini iyi bilir. Seferberlikle birlikte analardan, genç kızlardan ağıtlar da yükselmeye başlar:

Kışlanın ardını duman bağladı
Analar babalar kara bağladı
Yemene gidene herkes ağladı
Kışlanın ardında yaşıyor kazlar
Ayağım ağrıyor yüreğim sızlar

Bu ağıtların arasından kurbanlık koç gibi süzülen genç yiğitler vatan için çarpışmak için gözyaşları ile uğurlanırlar.

Yemen Yemen şanlı Yemen
Toprakları kanlı Yemen
Ben Yemene dayanamam
Nazlı yardan ayrılamam
Gitme Yemene Yemene
Yemen sıcak dayanaman
Kalk borusu çalınınca
Sen küçüksün uyanaman


Burada oluşturulan askerler gruplar halinde limana ulaştırılır.

Gitme Yemene Yemene
Karışın toza dumana
Bari mektubunu gönder
Ananı koyma gümana

Daha gemide iken kayıplar başlar. Uzun müddet bakımsızlığın tesîrindeki askerlerin zayıf vücutları deniz yolculuğuna, şiddetli sıcağa karşı gelemez.

Tarlalarda biter kamış
Uzar gider vermez yemiş
Şol Yemende can verenler
Biri Memet biri Memiş


Asker ağır elbiseleri ile sıcağın altında çölleri geçerken tükenmeye başlar. Bir çok kayıplar verilir. Yemenli bir askerin kaleminden dökülen şu satırlar bu acı gerçekleri dile getirir:

Yemenin kahrine irdik ireli
Kaderin denizine girdik gireli
Arpaya buğdaya hasret kaldık
Aç aça aşmadayız dağlardan
Otu toprağı yeriz bağlardan
Yemenin dağları çoktur uludur
Hele kumsalı cehennem yoludur
Ulu Mevlam attı bizi Yemene
Kaldık hasret güle bülbüle çemene
............

O yaygın olan Yemen Türküsünde geçen bir çoğumuzun Muş olarak bildiği ve bu şekilde telaffuz edilen yer aslında HUŞ tur.

Ama türküye Muş olarak geçmiştir.

Bu zorlu yollardan geçerken saldırıya uğrayan ve şehit düşen askerlerimiz için ağıtlar yakılmaya devam eder:

Burası Huştur yolu yokuştur
Giden gelmiyor acep ne iştir
Mızıka çalındı düğün mü sandın
Al yeşil bayrağı gelin mi sandın
Yemeni gideni gelir mi sandın
Tez gel ağam tez gel dayanamirem
Uyku gaflet basmış uyanamirem
Ağam öldüğüne inanamirem
...

...............


Yat da dizimde nazlayım
Kara kekilin düzleyim
Sene bir de yıl oniki ay
Hangi bir gün yol gözleyim
Alnında parıldar kaşı
Ağzında ışıldar dişi
Ben getirdim iki oğul
Birin bana ver yüzbaşı
Yüzbaşılar yüzbaşılar
Yağmur varıp gün vurunca
Yatan şehitler ışıldar

...............

Havada bulut yok bu ne dumandır
Mahlede ölüm yok bu ne fîgândır
Âh Yemendir ;gülü çemendir
Giden gelmiyor acep nedendir


Dönememiş bir askerin hatırası olarak getirilen şehit askerin çantasından hatıra olarak kundurası ve fesi vardır.

Kışlanın ardında redif sesi var
Bakın çantasında acep nesi var
Bir çift kundurası bir de fesi var


Dönüşünden ümit kesilen genç şehitler bundan sonra ebediyyen genç kızların anaların yaktığı ağıtlarda yaşarlar:

Kara çadır is mi tutar
Martin tüfek pas mı tutar
Ağlayanım anam bacım
Elin kızı yas mı tutar
?..

................................................
Kaynak: Doç.Dr. H.Özcan




 
Toplam blog
: 1521
: 1639
Kayıt tarihi
: 23.06.07
 
 

İnsan yontmakla geçti ömr-ü baharı... Güzel ve canlı heykeller yaptı... Kimisinin içi çabuk boşal..