Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Eylül '07

 
Kategori
Haber
 

Yeni Anayasa hazırlanırken tuzak maddelere dikkat

Yeni Anayasa hazırlanırken tuzak maddelere dikkat
 

Hazırlanmakta olan Anayasa hakkında söz etmeden evvel geçmişteki Anayasa ve uygulamalarını hatırlamakta yarar var diye düşünüyorum.

14 Mayıs 1950 de DP iktidara gelmiş, ancak 1924 Anayasasına aykırı eylemleri dolayısiyle bu tarihte iktidara gelen DP, 27 Mayıs 1960 da Silahlı kuvvetlerin girişimi ile iktidardan düşürülmüştür. Bu iki tarihin hatırlanması bile on yılın, Türkiye'nin ekonomik ve sosyal ilişkilerinde birbirine benzemeyen koşulları içinde taşıdığını göstermeye yeterlidir.

14 Mayıs 1950 de iktidara gelen DP, daha ilk hükümet programında, devrim konusunda kendisine özgü bir anlayış getirmiş "tutan ve tutmayan devrimler" biçiminde bir ayırım yaparak 1923-1950 döneminin laiklik çerçevesinde anlaşılan uygulamalarını değiştirmiştir.

1924 Anayasasına göre hazırlanan seçim kanununa göre örneğin 1954 seçimlerinde muhalefetin 3.653.000 oyuna karşılık 5.151.000 oy alan Demokrat Parti, milletvekillerin % 93 ünü (503 milletvekili), CHP ise % 5 ini (31 milletvekili) almışlardı. Bu seçimlerden sonra Adnan Menderes:

"- Halkın iradesi demek, biz demektir arkadaşlar. Siz herşeysiniz, siz isterseniz hilafeti de getirebilirsiniz." şeklinde söylemlerde bulunmuştu.

Daha sonraki uygulamalarda ise muhalefet liderlerinin, gazete ve dergi yayım müdürleri ve fikir işçilerinin, ünlü edebiyat adamlarının ardarda tutuklandığı, toplanma, gösteri ve seyahat özgürlüklerinin bile kısıtlandığı bu dönemde, Türkiye büyük çalkantıların, dengesizliklerin içine düşürülmüştür. Meclis içinde olağanüstü yetkilere sahip olan Tahkikat Komisyonunun kurulması, üniversite çevrelerinde tepkilerle karşılanmış iktidarın Anayasayı çiğnedigi yolundaki iddialar, büyük şehirlerde kümelenen asker-sivil-aydın kadroyu rejimin tehlikeye düşürüldüğü kanısına getirmiştir.

Yukarıda değindiğim % 58 oy oranına sahip çoğunlukla, % 93 milletvekili çıkarılması ve böylesine adaletsiz olan seçim sistemi, çoğunluğa sahip iktidarlaradiktatörlük yolunu açtığı düşünülerek 1961 anayasasına göre yapılan seçim kanununda her partinin aldığı oya göre mecliste temsil edilmesi sağlanmıştır.

Ancak 1970 ler sonrasında ülke, yeni seçim sistemi gereği koalisyonlarla idare edilmiş ve milletvekili sayısı az olan anahtar parti durumundaki bir parti birçok tavizler koparmıştır. 1980 yılında ise zıtlaşmalar sonucu Cumhurbaşkanı seçilememiş ve artan terör olayları nedeniyle ordu bir defa daha yönetime el koymuştur.

Bu defa 1982 Anayasası hazırlanmış ve buna göre yapılan seçim sisteminde % 10 barajı konularak küçük partilerin meclise girmesi önlenmiştir.

Şimdilerde ise askeri yönetim zamanında yapılan Anayasanın sivil Anayasa dönüşme çabaları sürmektedir.

Şu konuşmaya dikkatinizi çekmek isterim.

"Anayasa sadece mücadelenin arenasını tarif etmiş, hedefi belirlememiştir. Biz meşru örgütlere girip, partimizi karar verici öğe haline getireceğiz. Bunu gerçekleştirmek için gereken anayasal hakları elimize geçirdiğimiz zaman, devleti de elbette kendi doğru bulduğumuz biçime sokacağız."

Yukarıdaki paragraf şimdiki iktidarın hocası Necmettin Erbakan ve yakın çevresi tarafından bir dönem kendi yandaşlarına yaptığı konuşmalara benziyorsa da metnin aslı onlara ait değildir.

Bu konuşmayı 1930 Ekim ayında Leipzig'de Adolf Hitler yapmıştır.

Şimdilerde hazırlanan Anayasa çalışmalarında Anayasanın ilk 3 maddesi aynen kalacak denilmektedir. Burada en önemli konu laiklik tanımının nasıl algılandığıdır. Anayasanın ikinci maddesindeki laiklik kelimesi aynen kalabilir. Ancak daha sonraki maddelerde bu laiklik kelimesine aykırı tuzak maddeler olmaması gerekir. Buna çok dikkat edilmelidir.

Sonuç olarak Anayasa, sonunda Anayasanın kendisini ortadan kaldıracak bir yolda kullanılmasını engelleyebilecek maddelerden yoksun olmaması gerekir.
 
Toplam blog
: 974
: 3444
Kayıt tarihi
: 16.01.07
 
 

2017 Basın özgürlük endeksine göre 180 ülkeden 155. sırada olan ülkemizde yemek tarifleri  ve tel..