Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Mart '17

 
Kategori
TV Programları
 

Yeni Asmalı Konak, İstanbullu Gelin…

Yeni Asmalı Konak, İstanbullu Gelin…
 

İstanbullu Gelin’de; yakışıklı, kadınların gözdesi, karizmatik ve zengin bir adam, var. Oğlunu holding zanneden ve kendisini de o holding'in ceo'su olarak gören bir anne, var.


Star'ın yeni dizisi İstanbul’lu Gelin’i izlerken, Özcan Deniz’i daha kaç kez  aynı rolde izleyebileceğimizi düşündüm.

Başına annesi musallat olmuş, zengin ve paylaşılamayan adam olarak...

Sanki dizilerin isimleri, mekanları, Özcan Deniz dışındaki tüm oyuncuları, kanalları değişiyor da, ben yine de aynı şeyi izliyormuş gibi hissediyorum.

Niye biri bunu kendisine yapar ki?

Oysa bana göre oyunculuk anlamında kendi jargonundan gelen çoğu ismin içinde karaktere en kendini bırakan isimdir Özcan Deniz.

Yani aslında her rolün altından kalkabilir diye düşünürüm hep.

Mesela yoklukla savaşan bir karakterde ya da daha ilk bölümde zirveden sıfıra inan bir adamı canlandırırken izlemek çok daha keyifli olabilir.

Ya da kontrollü biri yerine daha hırçın, kızgın ve kırgın bir adamı hayata geçirebilir.

Ve bu sayede de izleyiciyi daha büyük bir iştahla ekran başına çekebilir.

Neyse, gelelim İstanbullu Gelin’e…

Yakışıklı, kadınların gözdesi, karizmatik ve zengin bir adam, var.

Oğlunu holding zanneden ve kendisini de o holding'in ceo'su olarak gören bir anne, var.

Adamın kendisini kıskanan kardeşi, var.

Parada pulda gözü olmayan, sakar, şirin kadın, var.

O kadına musallat olan takıntılı ikinci adam, var.

Hediyeler, jestler, var.

Kızı zor bir durumdan kurtarma, var.

Fettan ikinci kadın, var.

Evin kaynayan, dedikoduya doyamayan hizmetlileri, var.

E daha ne olsun?

Bir de gerçek olaylardan dendi mi, işte o zaman tadından yenmez...

Yalnız gerçek bir olaydan esinlenildiğinin altı çizilip duruldu ama izleyince gördük ki, gerçek bir olay dedikleri, bildiğin Asmalı Konak.

Evin fal bakan, hisleri kuvvetli Dicle’si, burada olmuş Asiye.

Evin en küçüğüne âşık hizmetli de unutulmamış. Burada sadece cinsiyetler farklı. Hizmetli kadın, aşık olunan da evin en küçük erkek kardeşi.

Selda Alkor’un canlandırdığı Sümbül Sultan yerine, burada İpek Bilgin’in canlandırdığı Esma Sultan var.

Var da var...

Ama bunları tarif üzerinden tuttururken en önemli şeyi atlamışlar.

Asmalı Konak’ın karakterlerinin derinliklerini... Hoş Asmalı Konak’ı bugün yayınlasalar izlenir mi bilmiyoruz? Zira aradan yıllar geçti. Hayat, beklentiler, zevkler değişti.

Gelelim İstanbullu Gelin’in en büyük sıkıntısına  yani anne Esma Sultan karakterine...

İpek Bilgin muhteşem ötesi bir oyuncudur. Ona bir cümle yazıp verseniz, alır o cümleyi hayal ettiğinizin ötesinde ete kemiğe büründürür ki, siz kendi yazdığınıza hayran kalırsınız.

Yani burada sorun ustanın performansında değil, senaryoda.

Esma Sultan, hikayenin kötü karakteri ya, sanki yazarken ondan daha da nefret etmemiz için özel bir çaba harcanmış gibi.

Senaristlerde ondan nefret ediyor gibi...

Oysa bize onun bu hallerine inandıracak bir neden ve hatta sevecek bir şeyler de verilmeli.

Onun tarafını da zaman zaman tutacağımız, bizi ikilemde bırakacak ufak materyaller.

Mesela hangi kadın ister ki çocuğunun hiç tanımadığı bir kadınla evlenip pat diye karşısına çıkmasını.

Şöyle bir hafızalarınızı tazeleyin ve hatırlayın rahmetli Meral Okay'ın yazdığı Bir Bulut Olsam'ı...

Engin Akyürek'in canlandırdığı Mustafa kötü bir karakterdi ama biz onu severdik.

Hem de zayıflıklarına, içinde kopan fırtınalara, hep yanlışı seçmesine rağmen severdik.

Ve severken de yine Narin'in Doktor Serdar'a kavuşmasını isterdik zira onların aşklarına inanırdık.

Kısacası, eğer dizinin en büyük çatışması gerçekten Esma Sultan üzerinden gidecekse ki dizinin adından da anlaşıldığı gibi gelin kaynana hikayesinden çıkılmış yola, biz o kötüye de inanmak ve sevmek zorundayız.

Zira o kötü karakter iyi çalışmazsa, sen karşısına dünyanın en iyi, en sevilesi karakterini koy, o da iş yapmaz.

O yüzden de daha dolu sahneler, daha dolu cümleler vermek gerekir Esma Sultan'a.

Bu arada tabi bir de neden bulmak gerekir; kırklı yaşları aşmış büyük oğlunu onca yıl evlendirememişken, hala neyin derdinde olduğunu anlayabilmek için.

Gelelim Aslı Enver’in canlandırdığı Süreyya karakterine...

Bana göre Süreyya'nın ayırt edilebilir herhangi bir özelliği yok.

Öylesine, silik bir karakter.

Oysa elle tutulabilir bir derdi olmalı Süreyya'nın...

Ve bu dert fatura borcundan kapanan televizyon asla olmamalı ki bizi ikna etsin, ilgimizi çeksin.

Yani bir ana karakter yaratıyorsak, hikayesi de star olmalı.

Star olmalı derken de asla ajitasyon bir hikayeden bahsetmiyorum.

Bilakis, güçlü ve dişi olmalı...

Tıpkı Amerika'da yalnız yaşayan, sanat galerilerinde çalışan, özgür, deli dolu Bahar'ın, Seymen'in olmadığı bir yerde aidiyet duygusunu kaybettiği için, her şeyi, hatta yalnızlığını bile gözünü kırpmadan bırakıp, Kapadokya'da kalabalık ve anne sözü ile yönetilen eski kafa bir eve gelmesi gibi.

Bahar: Bizim oralardan mı bunlar? Ben evimi özledim ama evim neresi bilmiyorum.

Seymen: Seni evine götürmeye geldim. Benimle evlenir misin?

Ve aslında bir karakteri anlatmak ve sevdirmek de bu iki cümle kadar kolay.

Yani soru şu; Süreyya'yı komşumun kızından ayıran özellik ne? Niye izleyeyim ben onu?

Gelelim ratinglere;

Ne öldürür ne yaşatır cinsten. Gider mi gider, tabi karşısına çok iyi işler gelmediği sürece.

3 Mart günü Total’de 3,56 rating ile 16. sırada, AB’de 4,63 rating ile 4. Sırada yer aldı.

10 Mart günü Total’de 4,42 rating ile 7. Sırada, AB’de 4,68 rating ile 4. Sırada yer aldı.

*** Hem Asmalı Konak'ın hem de Bir Bulut Olsam'ın senaristi Meral Okay'a sevgilerle...

Televizyon, sinema, yaşam ve sokaktaki hayat üzerine diğer yazılarımı okumak istiyorsanız blogum http://www.bibaksana.com.tr adresine uğramayı unutmayın. :)

 

 
Toplam blog
: 172
: 1971
Kayıt tarihi
: 08.06.06
 
 

Okur, gezer, izler ve yazar...                 ..