Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Kasım '08

 
Kategori
Futbol
 

Yeni bir derbi ve hücum futbolundan korkak futbola evrilen Mustafa Denizli

Yeni bir derbi ve hücum futbolundan korkak futbola evrilen Mustafa Denizli
 

1980 darbesi ve Özal iktidarından sonra, Türkiye her zaman olduğu gibi her konuda ikiye bölünmüştü. Ancak bu kez daha derin bir bölünme söz konusuydu ve konu başlıkları arasında futbolda vardı.

Özal’ın ekonomiyi dışa açma, piyasayı serbestleştirme, tüm bu girişimleri de daha atak, cesur ve kendine güvenen adımlarla atma hali futbola da sirayet etmiş ve “Hücum futbolu” kavramı Türk futbolunda derin bir ayrışma yaratmıştı.

Hatırlayabildiğim kadarı ile Hürriyet’ten Doğan Koloğlu, Sabah’tan Hıncal Uluç (zannedersem o zamanlar Gelişim Spor'daydı, o dönemin dergilerini hala saklarım) bu futbol zihniyetinin temsilcileriydiler. Bu zihniyetin uygulayıcı olarak Mustafa Denizli, 80’lerin ortasından itibaren ön plana çıkacaktı.

Bu isimlerin karşısında “savunma futbolu” savunucuları diye bir cephe yoktu. Her zaman ki gibi, yeni bir kavrama, zihniyet değişimine karşı çıkan geleneksel bir blok vardı.

Hücum futbolcularının sloganı şuydu; “3-0 yenileceğine, 6-3 yenil. 3-0’lık bir mağlubiyet geleceğe dair bir umut barındırmaz ama 6-3’lik bir mağlubiyet, gün gelip rakibinden daha az gol yiyip daha fazla gol atabileceğin bir geleceği mümkün kılar.”

Aslında ben de o dönemler, bu geleneksel blogun fikirlerine yakın birisiydim. Ne de olsa o zamanlar Cumhuriyet Gazetesi okuyordum. Hıncal Uluç’tan bugün de hazzettiğimi söyleyemem. Ancak bu zihniyetin, bakış açısının Türk futboluna katkılarını yadsımak mümkün değil. Çünkü o dönemler Türk takımları yabancı takımlarla yaptığı maçlara 7-8 savunma futbolcusu ile çıkar, maç içerisinde atılan birkaç şut kahramanlık hikayeleri ile özdeşleştirilir ve 0-0’lık sonuçlar “Çanakkale Geçilmez” sloganları ile kutsanırdı.

Hücum futbolu düşüncesi, sırf dışa yönelik maçlarda değil, kendi içimizdeki futbol mücadelesi içinde ciddi bir farklılaşmayı öneriyordu. Nihayetinde, Türkiye’de hücum futbolu anlayışının temsilcileri galip geldiler ve Federasyonun 1987 yılında aldığı radikal bir karar ile Türk Futbol liglerinde galibiyete üç puan uygulamasına geçildi. Türkiye bu uygulamayı benimseyen Avrupa’daki ikinci ülkeydi. Bu şekilde, takımlar beraberliği baştan kabullendikleri sistemler yerine, kaybedilenin iki puan olduğu beraberlikten çok, yenmeye hedeflendikleri bir sisteme geçmek zorunda kaldılar. Bu gelişmenin neticesinde Türk takımları avrupa sınavlarında yalnızca Arnavutluk takımlarını yenebildiği süreçten çıkıp, Avrupanın başaltı takımları ile başabaş mücadele edebilen bir seviyeye geldiler.

Mustafa Denizli, yukarıda özetlemeye çalıştığım süreçle özdeşleşen bir isim oldu. Hücum futbolu denilince akla o gelirdi. Zannedersem bu zihniyet ile özdeşleşmesine gerekçe olan maç 5-0’lık Neuchatel Xamax maçıydı.

Ancak diğer yanıyla, hücum futbolu anlayışının en büyük şansızlığı, 80'lerin ortasında bir dönem sergilediği performans dışında, bu anlayışın yanına bile yaklaşmayan Mustafa Denizli ismi ile özdeşleşmesi oldu. Çünkü 80’li yıllar sonlanıp 90’lı yıllarda total futbol anlayışı geliştiği dönemde, Mustafa Denizli en muhafazakar savunma futbolu savunucusu oldu. Bu dönüşüm, fikirlerini ifade etme şekli ile değil, daha çok pratikleri ile gözleniyordu.

Mustafa Denizli’nin ilk Galatasaray macerasının ardından, özellikle Türk Milli takımı ve Fenerbahçe’ye oynattığı futbol, kendi felsefesine ihanet ettiğinin ispatıydı. Özellikle Fenerbahçe’de maçlara 7-8 stoperle çıkması uzun dönem eleştiri nedeni olmuştu.

Mustafa Denizli şimdi Beşiktaş’ın başında ve önünde yeni takımı ile yapacağı ilk derbi maçı var.

Teknik direktörlerin, sahada oynanan futbol üzerine anlık etkilerinin çok yüksek olmadığına inanırım. Ancak maç öncesi, takımını hangi stratejiye göre süreceği, takımı bu strateji doğrultusunda nasıl şekillendirdiği, hangi futbolcuları tercih ettiği, bazı maçların önceden kazanılmasında ya da kaybedilmesinde etkendir. Mustafa Denizli benim için, bazı maçlara inanmadan çıktığını fazlası ile belli eden bir teknik direktör.

Mustafa Denizli, yalnızca bu maç için değil, Beşiktaş’ın başına geçtiğinden bu yana, bu takıma ve kendisine inandığına ve güvendiğine dair bir işaret vermedi.

Büyük ihtimalle bu maçta da, henüz iki hafta önce oynanan Fenerbahçe – Galatasaray maçını da göz önüne alarak, rakibinin isminden, maçın oynanacağı sahanın özelliğinden ve rakibinin taraftarından çekinerek bir karar alacak.

Maçla ilgili, bir Beşiktaş’lı olarak tahminim, maçın bir kez daha bir galibiyet maçı olacağı yönünde. Yani iki takımdan birisi üç puanı alacaktır. Hafta içi aldığı olumsuz sonuca ve olası bir yorgunluk etkisine karşın Fenerbahçe uzak ara favori bence. Ancak fazla gollü bir maç beklemiyorum. Tek ya da iki farklı ve az gollü bir galibiyet, mesela 1-0, 2-0, 2-1 maçın ideal skoru olabilir. Ligimiz son iki haftadır bir gol kısırlığının içine girdi. Mustafa Denizli’nin de maça sunacağı perspektif büyük olasılıkla olası bir kısır sonuca hizmet edecektir.

 
Toplam blog
: 453
: 1826
Kayıt tarihi
: 14.11.06
 
 

36 güneş yılı. 27 yıl G.antep, 9 yıl İstanbul. İstanbul, 90’lı yıllarda yaşandı, bitti.  Hep şe..