Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Hakan Karaduman (Akdenizli)

http://blog.milliyet.com.tr/akdenizli

14 Mart '09

 
Kategori
Edebiyat
 

Yeni bir edebiyat anlayışı

Yeni bir edebiyat anlayışı
 

Yazmak deyince güzel söz söyleme sanatıymış gibi algılanıyor. İçeriğinde yeni bir şey olmayan, biraz eskiden biraz yeniden çalıp uzun uzadıya tek kalem anlatmaya roman, kendinizden bahsetmeye şiir, komşunuzdan bahsetmeye öykü diyorsunuz. Çok haklısınız. Zaten yıllarca böyle değil miydi?

Halbuki yeni bir bakış açışına şiddetle ihtiyacımız var. Yoksa var olan okuyucu kitle de kaybedilecek. İnternet kucaklarken bizi, ceplerimizden kağıt kokulu kitaplarımız bir daha yerden almamacasına düşüp yerlerde sürünecek. Bu konuda kadın yazarlara büyük işler düşüyor, özellikle kadın yazarlara.

Kadın yazarların yaşamın girintili kenarlarına veya içine yeterince girememeleri buna yol açıyor. Örneğin balıkçılarla denizde ölesiye bir maceraya tek başlarına giremiyorlar. Veya bir pavyona gidip gözlem yapamıyorlar. Veya veya… Onlar da gerçek hayatın konuşmaları yerine uzun uzadıya hayali anlatımları seçiyorlar; son derece doğal.

Artık yeni bir yola ihtiyacımız var. Diyaloglara, inandırıcı diyaloglara, bol konuşmalara ihtiyacımız var romanlarda. İnternet çağında bir mekanı anlatmak, bir kişiyi şekillendirmek sayfalarca yeterli mi? Ne düşünür o kişi, ne yer ne içer? Daha da önemlisi içindeki dünya ve ortada duran-görülen dünyası kelimelere nasıl taşınır? İşte çözümlenmesi gereken roman sıkışması.

Yeni bir dil: en kısa anlatımla en uzun düşünce yorumu verebilmeyi başarmak. İşte işin zor kısmı.

Okura gelirsem. Bizler için en tehlikeli okur, muhafazakar yönünden ödün vermeyen, yeniliğe kapalı, alıştığı tarz yazılardan başka okumayan ve onaylamayan gruplar.

Örneğin Kazancakis hayranı bir okurun sizce ayakları ne kadar yere basıyordur? Kendini en yüksek yalnızlık mertebesine koyan, her gece cerberuslarla kavga eden, aşırı önemli ama gelin görün ki kendinden başka kimselere bir hayrı dokunmayan bir kişilik tarzı önümüze çıkabilir. Hepsi öyledir asla demiyorum.

Veya bir Dostyevksy ‘severin, karşısına çıkan her kişiliğe analiz etme, şablonlar yükleme hali?

Veya Oğuz Atay veya James Joyce ‘vari uzun anlatımların içine sıkıştırılmış entelektüelizmden hoşlananlar?

Hepsi bana nazlı birer okuyucu gibi geliyor. Halbuki hareket çağındayız; yoksa kitaplar sayfalarında hapsolup bitecekler. İnternet tüm hızıyla yenecek romanları.

Hareket öneriyorum, bu da bir romandaki diyalogların yoğunluğuyla olabilir, hareket öneriyorum. Hayatın içine görülenlerin anlatımıyla girilmez, çünkü önyargılı ve yanlış olabilir, her kesimden kişileri gerçeğine uygun daha fazla konuşturabilmenle olur.

Romanlarımda bunu yapıyorum.

 
Toplam blog
: 470
: 551
Kayıt tarihi
: 28.08.06
 
 

Ateşten denizleri mumdan gemilerle geçmeye" benzer hayatımız. Mutlaka mavi gökyüzü görünecektir. Gid..