Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ekim '10

 
Kategori
Türkiye Ekonomisi
 

Yeni bir kriz odağı gelişiyor-2

Yeni bir kriz odağı gelişiyor-2
 

Döviz ve Kambiyo, bugün sel yatağıdır.


Yeni Bir Kriz Merkezi Gelişiyor (2)

Döviz Kuru Sorunu

Döviz ve kambiyo sistemi, Türkiye’yi Batı başkentlerine bağlayan, emperyalistlerin Türkiye ekonomisini dolayısıyla politikasını belirlemelerini, önemli ölçüde ekonomi ve politikayla oynamalarını sağlayan mekanizmalardan, tehlikeyi bile bile ev yaptığımız önemli sel yataklarından biridir.

Döviz kuru politikaları ve uygulamaları üzerinde çeşitli çevrelerin çarpışmaları gittikçe şiddetleniyor. Mustafa Sönmez Cumhuriyet’teki Para-Meta-Para adlı köşesinde bu mücadelelere “Filler kavgası” demiş.

Uzun zamandır TİM (Türkiye İhracatçılar Meclisi) aşırı değerli kur uygulamasına karşı mücadele ediyor. Zira aşırı değerlenmiş kur, yani TL’nin aşırı değerlenmesi ve döviz kurunun düşük olması ihracatçılara darbe vuruyor. Hükümetin bazı çevreleri (örneğin Devlet Bakanı Zafer Çağlayan) ihracatçılara destek veriyor. Bu desteğe zaman zaman Erdoğan’ın da katıldığı belirtiliyor ama dilinin ucuyla ve “görünüşte”.

Dalgalı kur politikasının özü olan düşük kur, değerli TL uygulamasına karşı mücadelede mızrağın sivri ucu Merkez Bankası’na ve Durmuş Yılmaz’a yöneltilmektedir.

Söylenen şu…

“-Eğer isterse MB kur ayarlaması yapabilir. 75 milyar Dolarlık rezervi isterse 100 milyar Dolara çıkarabilir. Böylece paranın aşırı değerlenmesinin önüne geçebilir.”

Ancak uygulanan kur politikasının iki boyutta vazgeçilmez özelliği bulunmaktadır.

İlki, “mevcut kur uygulaması”nın “MB’nın fiyat istikrar hedefini kolaylaştırması”dır. ”Düşük kur, sıcak para akışını, akış, ithalatı hızlandırarak fiyatları terbiye ediyor.” (Sönmez)

“Dalgalı kur politikası, diye devam ediyor Sönmez, 2001 krizinden bu yana Türkiye kapitalizminin ihtiyacı olan dış kaynağın, öncelikle de borsaya, devlet kâğıtlarına, sıcak para biçiminde gelmesini sağlıyor. Ancak, biliniyor ki, bu, sıcak para girişi coştukça dövizi ucuzlatıyor. Bu da ithalatı kamçılayıp ihracatın cazibesini azaltıyor. Yükselen dış ticaret açığını büyük cari açıklar izliyor.”

2001 yılından beri uygulanan, Derviş’in sistemleştirdiği dalgalı kur politikası (düşük döviz, değerli TL) ihracat-ithalat dengelerini altüst ediyor, ithalatı azdırırken ihracatı caydırıcı bir rol oynamaktadır. Bu gelişmenin aynaya yansımasıysa cari açık olmaktadır. Bu durum, Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak anlamına gelmektedir.

Cari açık konusunda 2008 ile 2010 yıllarındaki somut durumun bir karşılaştırılması bu gerçeği somutlaştıracaktır.

2008 yılında cari açığın 42 milyar Dolar olarak gerçekleşmesi, bu açığın milli gelire oranının yüzde 8 gibi uzmanlarca alarm noktası olarak değerlendirilen bir rakamı bulması Türkiye ekonomisi için tehlike çanlarının çalmaya başlaması anlamına geliyordu ama izleyen süreçte kriz nedeniyle aşağılara doğru geriledi. Bu nedenle 2009 yılında 7 milyar Dolara gerileyen cari açığın milli gelire oranı da yüzde 3’lere indi. 2010 yılındaysa, ilk yarıda 21 milyar Dolar gibi bir büyüklüğe ulaşması milli gelire oranını da yükselterek yeniden yüzde 6, 2 gibi tehlike çanlarının çaldığı seviyeyi bulmasına neden olduğu gibi yılsonu itibariyle açığın 40 milyar Doları aşacağına uzmanlar kesin gözüyle bakmaktadır.

Sönmez, bu durumun önemli bir “kırılganlık” olduğu yönünde TİM’in hükümeti uyardığını, “sıcak paranın borsada varlık değerlerini şişirdiğini, balon yaptığı”nı belirtiyor.

Uyarının içeriği şu…

“-Yarın satar giderse balon fena patlar.”

Sıcak para denilen spekülatif (vurguncu) karakterli uluslar arası fonlar miktarının 2010 yılında yeniden şimdiden 110 milyar Dolara tırmanması sonuçları bunlar.

(Sürecek)

 
Toplam blog
: 510
: 505
Kayıt tarihi
: 04.04.08
 
 

"Cv" Dedikleri Özgeçmişim 1953 yılının karanlık günlerinde Haziran ayının 24. günü, ağaçların mey..