Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Mayıs '11

 
Kategori
Özel Günler
 

Yeni bir ruhla, yeniden 19 Mayıs!

Yeni bir ruhla, yeniden 19 Mayıs!
 

Görsel:www.forum.yenimakale.com


Gençlerimiz; geride bıraktıkları o tatlı ve sorumsuz çocukluk döneminin hemen ardından hızla gelen, yüreklerindeki heyecan ve coşku seli içinde kanları kaynayan gen(ç)lerimiz...

Onlar hem gelecek kaygılarının hem de yaşamın güzelliklerine dair umut tomurcuklarının el ele yeşerip boy attığı yarınlarımız, umutlarımızdır bizim!

Hem bildiklerimizin hem de yepyeni, güzel ve kalıcı değerlerin onurla yazılarak mutluluk içinde yaşatılması gereken bembeyaz sayfalarımız gibidir onlar bizim.

Bir zamanlar bizler de öyleydik. Maalesef yaşamın ve zamanımızın o tozlu ve geleneksel değirmeninde öğütülerek karalama defterine dön(dürül)en de bizler olduk. Umulur ki, onların seyir defterleri bizlerinkinden çok daha parlak ve farklı olsun.

Her 19 Mayıs’ta, o her yıl günü ve zamanı geldiğinde, aşina olduğumuz aynı sahneler canlanır yurdumun dört bir yanında. Zamanında hepimizin yaşama şansı bulduğu, o kararlı ve uygun adımlarla mülki ve askeri erkânın önünden geçiş, sonrası ulaşılan stadyumlarda daha önceden çalışılmış gösteri hareketlerinin büyük bir dikkat ve uyumla gerçekleştirilmesi... Hele de coşkulu yeraltı nehirlerinin, yer üstüne en yakın bulduğu noktadan, güneşe ve mavi gökyüzüne özlemle fışkırması gibi genç bedenlerle kurulan o kuleler... O arada coşkulu şiirlerin ardından Gençlik Marşı'nın hep bir ağızdan söylendiği 19 Mayıs günleri!..

Gençlerimizin o, ışıl ışıl gözlerine ve zeki bakışlarına yeni ergenlik psikolojisinin zaman zaman utanma perdeleri inmiş tavırlarıyla da olsa gerçekleştirilen tüm bu eylemlerden oluşan, özgün ve farklı bir gündür 19 Mayıslar hafızalarımızda... Caddelerin iki yanında ve tribünlerde ise, geçit yapan gençlerin yakınlarının ve semt halkının gurur tebessümleri yansır fotoğraf karelerine.

Oluşum ve önemi:

O yüce ve destansı “Kurtuluş Savaşı”mızın başlangıcında büyük önder Mustafa Kemal’in köhne Bandırma vapuruyla, tehlikeli bir deniz yolculuğu sonrası yurdu kurtarma azim ve kararlılığı ile Samsun’a ayak bastığı gündür o gün, 19 mayıs 1919. Bu kararlı adımlar sonrası; Milli Mücadele'nin esaslarının saptanması amacıyla sırasıyla Amasya, Erzurum ve Sivas Kongreleri toplanmıştır. Böylece, güzel yurdumuzu işgal eden yedi düvele karşı basiretsiz kalan ve çaresiz bir işbirliği içerisine giren Osmanlı’nın İstanbul Hükümeti’ne karşı, iktidar yetkisini yurdun dört bir yanından gelen temsilciler eliyle halk adına kullanacak olan Büyük Millet Meclisi’nin Ankara'da açılışına tanık olunmuştur. Ardından kahramanca bir mücadele süreci sonucu düşmanın denize dökülmesi ve 29 Ekim 1923’de Cumhuriyetin ilanı ile ulusal devletimizin kurulduğu güne değin uzanan zorlu yolun ilk günüdür 19 Mayıs 1919.

Ulusal kurtuluş Mücadelemizin Atatürk tarafından dile gelen hikâyesinin ilk cümlesi, "1919 senesi Mayısının 19'uncu günü Samsun'a çıktım" ile başlar. Diğer bir deyişle, 19 Mayıs 1919 Millî Mücadelenin fiilen başladığı tarihtir. 19 Mayıs bir başlangıçtır; fikir ve karar sahibi Atatürk'ün hedefine varan yolda ilk adımdır. Şevket Süreyya Aydemir'e göre, "Mustafa Kemal'in yeni hayatı, yeni âlemi, onun, 1919 Mayısının 19'uncu günü Samsun kıyısında Anadolu karasına ayak basmasıyla başlar, yani onun zuhurunun, hem kendi kaderine, hem milletimizin tarihine, hem çağımızın akışına, çeşitli yönlerden yön ve şekil veren safhası o gün, orada ve Mustafa Kemal'in Samsun kıyısına ayak basmasıyla başlamıştır." (1)

 

Mustafa Kemal, “Gençler! Benim gelecekteki emellerimi gerçekleştirmeyi üstlenen gençler! Bir gün bu memleketi sizin gibi beni anlamış bir gençliğe bırakacağımdan dolayı çok memnun ve mesudum” (2) derken bir anlamda Türk gençliğine olan güvenini de dile getirmiştir. Mustafa Kemal'i anlamak, yaşadıklarını ve fikirlerini bilmekle mümkündür. Dolayısıyla, Cumhuriyet'imizin kurulmasında yaşanan zorlukları her zaman zihinlerimizde ve göz önünde bulundurarak, 19 Mayıs'ları Atatürk’ün emanetine sahip çıkma konusunda azim ve kararlılıkla kutlamalıyız.

Bu bağlamda insan hayal etmeden duramıyor;

O pırıl pırıl gençlerimiz, o emin adımlarla yaptıkları resmigeçitlerde , baş tacımız kutsal bir vasiyetin yanı sıra, gerçek demokrasiye yelken açan bir zihni dönüşümün de temsilcileri olarak, aynı yolda hiç taviz verilmeden ve aynı kararlılıkla yüründüğünün göstergesi olarak, daha bir “güvenle” yürüyebilseler.

Üç ana bölümden oluşuyorsa bedenleri; Baş, gövde ve ayaklar. Tarih öncesinden gelen tarih bilinciyse ayakları, bugünün tunç siperidir gövdeleri ve yarınlara uzanan düşleri ile umutlarıdır onların başları. Bastıkları yer, sağlam mı sağlam, büyülü coğrafyam, Anadolu'daki tarihi bin yılı aşkın Türkiye’m! Bir ayakları Trakya'ya basarken, diğeri üstündedir tarih ötesi Anadolu’mun... Ayaklarla gövde ve başların bu manada uyumlu kardeşliği de tarihsel güvencemiz olsun bizlerin diye hayal ederim hep gençlerimizin bu anlamlı gündeki gösterileri sırasında ben.

Oysa ki,

İçinde bulunduğumuz bilgi çağında ("Eğitim Reformu Girişimi "nin 2009 Yılı "Eğitim izleme Raporu"na göre); ülkemizde özellikle 15–19 yaş grubundaki gençlerin ancak yarısı eğitime devam ediyor ve her üç gençten biri ise ne okuyor ne çalışıyor! O rapordan bazı bulgulara göz atarsak;(3)

"· 15–19 yaş arasındaki erkeklerin yüzde 26’sı ve kızların ise yarısı ne okuyor ne de çalışıyor. Bu ortalamaları sırasıyla yüzde 8 ve yüzde 9 olan OECD ülkeleri arasında açık ara en yüksek rakam.

· Ortaöğretime erişimde derin bölgesel eşitsizlikler mevcut: Doğu Marmara’da 14–17 yaş arasındaki gençlerin yüzde 78’i bir liseye kayıtlıyken, bu oran Güneydoğu Anadolu’da yüzde 44’e düşüyor.

· Ailevi özellikler, özellikle genç kızların ortaöğretime erişiminde belirleyici rol oynuyor. Babası okuryazar olmayan genç kızların yüzde 17’si ortaöğretime katılabilirken, yükseköğretim mezunu olanların yüzde 94’ü erişebiliyor.

· Genç erkeklerin ortaöğretimde okulu terk olasılığı çok yüksek… 2008-2009’da ortaöğretime kayıtlı erkek öğrencilerin yüzde 15’i okulu terk etmiş. Bu oran meslek liselerinde ise yüzde 23’e kadar yükseliyor. 2008-2009 eğitim-öğretim döneminde 360.000’den fazla genç, ortaöğretim okullarını terk etti. Bu, okulların açık olduğu her gün 2000’den fazla gencin okulu terk ettiğini gösteriyor..."

Avrupa'da en yüksek genç işsizlik oranı bizde.... Eğitimsizlik, mesleksizlik, düşük yaşam standartı, mutsuzluk ve çaresizlik zincirinin halkaları hep bu erken dönemde birbirine bağlanıyor maalesef. Ardından da gelsin pusuda bekleyen uyuşturucu sorunu, şiddete yatkınlık ve cinsel sapkınlıklar... (4)

Eski kazanımların izinde, yeni bir ruhla, yeniden 19 Mayıs!

Tüm bu gerçeklere rağmen, insan istiyor ki;

Enerjik gösterilerle gelecekteki sorumluluklarına şimdiden ısınan bu gençlerimiz, bu güzel ama savunulması zor coğrafyada, bu “öç alma duygularının“ hep diri tutulduğu, derin ve hicranlı bir tarihe sahip bölgemizde sürekli var olabilmek için, Ata’nın “Gençliğe Hitabe"sinin bilincinde olarak, tüm satırlarını günümüz koşullarında yeniden yorumlayarak zihin kıvrımlarının en derin yerlerinde daima saklı tutabilsinler.

O pırıl pırıl gençlerimiz, o diri ve uyumlu beden gösterilerinin ardından, uzun ve yorucu yarışlar sonrası, sadece kendi geleceklerini kurtarabilecek olan güncel ve parlak mesleklerin, içe dönük, uzmanlaşmış “malumat”larına aday olarak yetişmesinler. Gerçek yaşam ve “tarih bilgisi”, hele de “ ulusal tarih bilgisi ” ve “ bilinci ” içerisinde, hem kendilerini hem de toplumu dönüştürebilecek bir rönesansın genç fidanları olarak da yeşerebilsinler!

O tertemiz ve bembeyaz sayfalar gibi aydınlık zihinleriyle gençlerimiz, o kararlı ve azimli adımlarını, hukuk ilkelerine dayalı “laik bir cumhuriyet” ile “demokrasi” arasındaki yakın akrabalığı ve birincisi olmadan ikincisinin gerçekçi olamayacağını bilerek atsınlar. Demokrasiyi, günümüzde egemen küreselleşmeci söylemin ablukası altında moda hale gelen bir tanımlamayla; salt piyasa ekonomisi, kimlik siyaseti ve parlamentarizm üçlüsünden ibaret bir sistem sanmasınlar. Bu rejimin, " iyi bir devlet yönetimi " için, toplum bireylerinin eşit ve özgür bir şekilde ülke yönetimine katılımlarının bir gereği olduğunu bilebilsinler!

O tutkulu ve öğrenmeye açık zihinleri ile gençlerimiz, o dik ve kararlı duruşlarını, “özgürlük” kavramının, küresel bir formatta; markalı giysiler içerisinde, albenili vitrinler karşısında kendilerine dayatılan “tüketim özgürlüğü” ile pek bir ilgisi olmadığı gerçeğini bilerek pekiştirebilsinler.

Gerçek özgürlüğün, yetkin bir tarih ve ulus bilinci ile donanmış, bilinçli ve yetkin bireylerin, hak, ödev ve sorumlulukları ile birebir bağlantılı ve başkalarının özgürlüklerinin başladığı yer ve yasalarla ile sınırlı bir “toplumsal özgürlük” içerisinde anlam kazandığını hiç unutmayarak aydınlık bir geleceğe doğru umutla yürüyebilsinler.

Zihnimin bazı gerçeklere karşın ısrarla direnen hoş atmosferi içerisinde; yarınlarımız, umutlarımız olan gençlerimizin; cumhuriyetimizi ve insanlığı daha iyiye ve güzele doğru yöneltecek olan onurlu bir çaba ve sağlam bir bilinç içerisinde yaşayacaklarını hayal ediyorum. Özgür, çağdaş, üretken ve onurlu yurttaş-bireyler olarak....

Bu hayalimi ve düşüncelerimi paylaşan, onları yarınlardaki yaşamlarına taşıyabilecek olan tüm gençlerimizin, onların özverili anne ve babalarının 19 Mayıs’larını en içten duygularımla, yürekten kutluyorum.

Kaynaklar:

(1) Şevket Süreyya Aydemir, “ Tek Adam Mustafa Kemal”, 3 cilt, I. Cilt s. 411, Remzi Kitapevi,12.Basım.

(2) Derl. Prof. Dr. Özer Ozankaya, Söylev ( Nutuk) Seçmeler, T.C. Kültür Bakanlığı Cumhuriyet Kitapları Dizisi / 15,

(3) Eğitim Reformu Girişimi "2009 Yılı Eğitim izleme Raporu http://erg.sabanciuniv.edu/node/156

(4) Bu konuda ek bilgiler içeren değerli bir çalışma için bkz.

http://blog.milliyet.com.tr/hic-olmazsa-duslerinde-mutlu-olsunlar---/Blog/?BlogNo=344109 

 İ. Ersin KABOĞLU,

18 Mayıs 2011, Ankara.

 
Toplam blog
: 366
: 2333
Kayıt tarihi
: 05.10.07
 
 

Samsun/Ladik doğumluyum. Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım babamın görevi gereği ülkemizin Orta ..