Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Mart '14

 
Kategori
Eğitim
 

Yeni bir uygarlık keşfedildi: İKademiler

1469-1527 yılları arasında yaşamış İtalyan tarihçi, politika ve askerlik kuramcısı, oyun yazarı ve diplomat Niccolo Machiavelli, “Prens” adlı eserinde: “…doğa resmi yapanların dağların, yüksek yerlerin yapısını gözlemlemek için aşağıdaki ovaya inmeleri, alçak yerlerin yapısını gözlemlemek için, dağların tepesine çıkmaları gibi, halkların yapısını iyice anlamak için prens olmak, prenslerin yapısını iyice anlamak için de halktan olmak gerekir.” diyor.

“Prens”i ilk okuduğumda sene 2000’di ve yukarıdaki satırların bana çağrıştırdıkları daha çok siyaset bilimine dair şeylerdi. Bugünse üzerinde daha çok durduğum, daha çok kafa yorduğum alan insan kaynakları olduğundan olsa gerek, bu satırlar şimdi bana içeriden (şirket içinden) yönetici yetiştirmeyi çağrıştırıyor. Aslında bana şirket içinden yönetici yetiştirmeyi düşündüren olgu “Prens”ten ziyade prens yetiştiren “akademiler”. Hemen her şirket bünyesinde kimi zaman İK’ya, kimi zaman doğrudan üst yönetime bağlı olarak faaliyet gösteren akademilerden bahsediyorum. Turkcell Akademi, Assan Akademi, Arkas Akademi, Türk Telekom Akademi, Siemens Akademi, Teknosa Akademi, Borusan Akademi…Yüksek kariyer potansiyeli olan bireylerin keşfedildiği yer olan bu akademilerin örnekleri çok ve gün geçtikçe de sayıları artıyor.

Peki bu artışın sebebi ne? Kariyer planlamaya bakışın değişmesi denebilir, şirket problemlerini en iyi analiz edeceklerin yine aynı şirket içinden yükselen, o şirketin kültürüyle yoğrulanlardan çıkacağı düşüncesi de olabilir, belki de ihtiyaçlarla örtüşen eleman bulma sıkıntısı baş göstermiştir. Eğitimlerin tek bir çatı altında toplanmasının gerekliliği veya mevcut personelin eğitimlerinin sürekliliği adına böyle bir oluşuma ihtiyaç duyulmuş olması da mümkün. Bunların hepsi doğru esasında. Aslına bakarsanız her biri, bir anda da olmuş olabilir ve hatta burada sayılmayan başka sebepler de akademi kurma arzusunu kamçılamıştır. Ama bir şekilde bu akademilerin oluşturulmasına ihtiyaç duyulmuş ve faaliyete de geçmişler.

2000’li yılların ortalarına doğru açılmaya, sonlarına doğru da yaygınlaşmaya başlayan akademiler, daha pek yeni oldukları için amaçlarına ulaşıp ulaşmadıkları, içeriden CEO çıkarıp çıkarmadıkları konusu bugün bir cevap bulamayabilir, henüz erken yani. Ama özellikle yönetimsel süreçlerde ve (eğitim, kariyer, performans başta olmak üzere) İK süreçlerinde şirketlere katkılarının çok olduğunu söylemek mümkün. Negatif etkisine gelince, akademilerin getirdiği (görülen) tek problem, içeriden yetişen birinin yıllardır aynı ortamda, aynı sorunlarla içiçe olması ve bundan kaynaklı işletme körlüğüne yakalanması ihtimali. Ancak aşılamayacak bir problem gibi gözükmüyor. Global bakabilen bir ‘Prens’, bu konuda sıkıntı yaşamayacaktır.

Bu problem bir tarafa, diğer getiriler öte tarafa. Teraziye konduğunda “akademi kökenli” bir çalışanın şirkete katkısı çok ağır basıyor. İyi kurulan, lider adayları havuzu oluşturabilen, ‘star’ yakalayan bir akademi, yönetici seçimi anlamında İK’nın yükünü hafifletiyor, müthiş bir “sonradan işe alma” stratejisi oluşturuyor, bu yüzden akademiye “çekirdekten CEO yetiştiren bir yer” olarak bakmak ve hak ettiği değeri vermek gerekiyor.

 
Toplam blog
: 3
: 3307
Kayıt tarihi
: 22.11.13
 
 

Yönetim Bilimleri ..