Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ocak '12

 
Kategori
Blog
 

Yeni bir yıl, İzmirli dostlarım ve bir fenomen...

Yeni bir yıl, İzmirli dostlarım ve bir fenomen...
 

Yeniyılı dostlarla karşılamak güzeldi...


  Milliyet Blog’da 5,5 yılımı devirdim. İlk yıllardaki heyecanım müthişti, ama işlerin yoğunluğundan dolayı yazmalar ve okumalar seyrekleşse de düzenlediğim toplantılar, etkin yazar arkadaşlarımla iletişimim sayesinde bilgi yoğunluğum pek azalmadı.

Milliyet Blog’a girdikten sonra hayatımda çok önemli değişiklikler oldu. Çünkü sanalda kalmayıp birebir tanışmaları çokça yaşadığımdan ister istemez  yeni arkadaşlar edindim. Bunların bir kısmı  kısa zamanda dostluğa dönüştü.

Toplantılarıma katılan her blog yazarı benim için ayrı bir değer. Bu değeri onlara da yansıttığım için bir katılan mutlaka diğerine de katılmak istiyor. Zaman zaman beni arayarak toplantı talep ediyorlar.  Hatta başkasının düzenlediği bir toplantı için sen gidersen ben de giderim diyenler de oldu.

Demek istediğim şu ki toplantılarla ilgili blogda yaşanan polemiklere hiç katılmıyorum. Arkadaşlarımı seviyor, seviliyorum bundan ötesi beni hiç ilgilendirmiyor…

Bu arada sevgili İlyas Bayram ile büyük bir İstanbul buluşmasının ön çalışmasını yaptık. Sömestr tatilinin ilk hafta sonu düşünmekteyiz.

Milliyet Blog’a her daim tekrarladığım sonsuz teşekkürlerimi iletmek istiyorum. Türkiye’nin her köşesinden insanla yazılarla, yorumlarla, maillerle, telefonlarla  muhatap olup bazılarıyla da tanışıyoruz. MB olmasaydı bu kişilerle tanışmak mümkün olabilir miydi? Yani bir şekilde kader rolü oynuyor hayatımızda, iyi ki bu site kurulmuş ve ben iyi ki yazmışım, tanımışım arkadaşlarımı iyi ki…

Yılın son gününe doğru hızla ilerlerken ve henüz bu son günün gecesinde ne yapacağıma karar vermemişken, ona olan sevgimi kelimelere dökemediğim, cümleler kuramadığım sevgili Alev Meisel’den bir davet alıyorum… Hiç tereddütsüz gelirim diyorum.

O’nu ve Robert’i çok özlemişim bu davet, anında heyecanlandırıyor beni. Daha sonra büyük kardeşi Ümit Culduz’un Almanya’dan ve İzmir’de yaşayan küçük kardeşi Recep Culduz’la eşinin de katılacağını öğrendiğimde heyecanım daha da artıyor.

Alev’cim bana bırakıyor arkadaşlarını ara bu bir toplantı değil, kim isterse gelebilir diyor her zamanki nezaketiyle… Arıyorum ve gelecek olanlar yer ayırtıyorlar, biz de Arife Durtlu arkadaşımla bilet işini hallediyoruz.

Beklenen gün geldiğinde Arife ile havaalanında buluşuyoruz. Öyle bir sohbete dalıyoruz ki son çağrılar yapılıyor neredeyse bavullarımızı indirecekler uçaktan, son anda yetişiyoruz kapılar kapanmadan… Bende bu bir hastalık sanırım, New York uçağını nasıl kaçırdığımı anlatıyorum gülerek…

Bir saatlik uçuşun ardından bizi alanda sevgili Ayşen Kura ve eşi Mümin bey karşılıyorlar, o kadar “Biz geliriz zahmet etmeyin” dediğim halde…  Eve gelip yerleşiyoruz ve İzmir maceramız başlıyor…

Yemek yedikten sonra Ayşen soruyor nereye gitmek isterseniz diye. Önce Buca evlerini fotoğraflıyorum hayranlıkla. Sonra gümüş hastası olan ben (sanki İstanbul’da gümüş bitti) Kızlarağası’na gidelim diyorum. Nereye gitsem bir şeyler alacağım alışveriş hastalığıma engel olamıyorum. Ve bu hastalığı Ayşen’e ve Arife’ye de bulaştırdığımdan üçümüz toplam 950 TL bırakıyoruz İzmir gümüşçülerine, esnafın yüzünü güldürmek hoş bir şey, gümüşlerime bakıp bakıp mutlu oluyorum.

Akşama doğru Alev’imi arıyorum. Berbat bir ses karşılıyor beni, canım benim üşütmüş, nasıl hayıflanıyor havaalanına gelip bana sürpriz yapamadığı için. Dinlen diyorum yarın görüşürüz…

Ertesi gün öğleden sonra İlyas bey ve Muzaffer Cellek hocamla buluşuyoruz Karşıyaka’da Kahve Diyarı’nda. Birisi Milliyet bloğun beyaz saçlı prensi diğeri bir duayen, ikisini de çok seviyorum. Fotoğraflar çekiliyor, sohbetler yapılıyor, Cellek hocamın eşinin gümüşçü dükkanına uğrayıp oradan bir çift küpe alıp ayrılıyoruz.

Alev’imi merak ediyor arıyorum, sesi iyi geliyor ama yine hüzünlü. Sokakta beslediği kedilerden birisine araba çarpmış ve veterinerdeler. Herhalde nazar var üzerimizde bir türlü buluşamıyoruz. Üzülmemesini söylüyorum, önemli olan kedinin ölmemesi. Ama o planı yapmış bile akşam sevgili Robert geliyor bizi evden alıp evlerine götürüyor.

Kapıda Alev’cim ve Milliyet Blogun ağır toplarından Ümit Culduz karşılıyor bizi. Kucaklaşıp hasret gidermenin ardından sohbete henüz başlamışken diğer Culduz Recep bey ve ailesi geliyorlar. Şarap eşliğinde keyifli bir sohbetin ardından Culduz ve Meisel’ler’in ne kadar zarif, sevecen, sıcak oldukları hemfikriyle dönüyoruz eve…

Vee yılın son günü gelip çatıyor… Gün içinde kuaför ve hazırlık telaşının ardından akşam oluyor ve şık şıkıdım giyinip gidiyoruz mekana… Yüreğimin zirvesinde olan, gelemeyeceğini bildiğim sevgili Özden Bora’yı görünce sevinçten havalara uçuyorum. “Senin enerjin çekti beni buraya” diyor sarılırken… Aynı enerjiyi ben de senden alıyorum biliyor musun, seni sarıp sarmalayıp içime sokasım geliyor…

Sevgili Recep Culduz ve eşi de gelmişlerdi. Alev hayatıma girmeseydi ben de onlarla tanışamazdım. Kaderde onlarla tanımak da varmış. Bu zarif çifti ve çocuklarını (yabancılara benzettiğim bir kızı ve oğulları var) çok sevdim.

Nihayet assolistimiz sultanımız Alev Meisel eşi Robert ve gecenin centilmeni seçilen Ümit Culduz geldiler. Mekan güzel, bizler güzel, yüzlerimizde mutluluk, keyifli mi keyifliyiz.

İçkileri su gibi tükettik, sohbetler ettik, şarkılar söyledik, oynadık, döktürdük… Bu arada Ümit’in mastika oynamasına bayıldım, herkes oynayamaz kolay bir dans değildir eh ben de güzel kıvırtırım birlikte bol bol oynadık… Keyifliydi gecemiz eğlenceliydi ama en önemlisi sıcacıktık, sevgiyle bakıyordu gözlerimiz, birlikte olmaktan mutluyduk…

Ertesi gün hem blogda seyir defterinde, hem de facebookta yazmama rağmen bir tek Pınar Zora geldi cafe toplantımıza. Şaşırdım, İzmirliler sınıfta kaldı bu anlamda. Ben İstanbul’da böyle bir davet yazısı yazsaydım en az 30 kişi gelirdi. Pınar’cığım özlemiştim seni ne iyi ettin de geldin.

Ben de bundan böyle İzmir’de sadece tanıdığım arkadaşlarımla irtibat kurmaya karar verdim. Sevgili Ümit’e mahcup olmuştum, üzüldüm…

Arife arkadaşım davetime evet deyip İstanbul’dan geldin, uyumla,keyifle geçti günlerimiz…

Sevgili Recep Culduz ve ailesi : Sizleri tanımak benim için büyük bir onurdu, tekrar görüşmek dileğimle sevgilerimi gönderiyorum…

Seni davet ettiğimde gelemeyeceğini söylemiştin Özden’cim. Ama ben nedense Alev’e geliyor dedim. Hatta o da senin adını listeye yazmıştı. Sonra benim yanlış aktardığım gündeme gelmişti. Ama seni o gece karşımda görünce sevincim, mutluluğum tavan yapmıştı. Evet ben de senin söylediğine inandım, benim enerjim seni çekmişti oraya. Gelmenden dolayı inanılmaz keyif aldım, Büyükada toplantısına da bir davetimle gelmiştin, varlığının beni ne denli mutlu ettiğini bilemezsin.

Ümit Culduz. Milliyet Blogda bir fenomen. Seni kelimelerle anlatmamı isteselerdi centilmen, yakışıklı, cool, kibar, zarif, gizemli, mağrur, merhametli, cömert, şaşırtıcı derdim. İçinden bir tanesini seç dediklerinde CENTİLMEN’i seçerdim.  Açıkçası beni şaşkınlığa uğrattın, seni tanıdıkça çok sevdim. Sert görünümünün ardındaki naif yanını, merhametini hissettim, sırdaş yanını keşfettim. Kurulan güzel dostluğumuzun asla bozulmayacağına inancım sonsuz.  Yedi yıl aradan sonra geldin, bundan böyle daha sık geleceğini öğrendim ve bir dahaki gelişinde daha organize olacağım söz. Bu arada İzmir’de ablacığın varsa İstanbul’da da dostun Sema var unutma lütfen…

Ayşen’cim geleceğimi söylediğimde odamızın hazır olduğunu, sende kalacağımızın sözünü aldın benden. Beş yıldızlı bir otelde kalsaydım bu kadar rahat etmezdim, hem bu sıcaklığı bulabilir miydim orada? Eşin Mümin bey ve sen kraliçeler gibi ağırladınız bizi, yürekten teşekkür ediyorum size. Bu arada kaldığım zaman zarfında seni daha fazla tanıma imkanım oldu ve daha çok sevdiğimi hissettim.

Evet geldim kelimelerin kifayetsiz kaldığı son bölüme… Assolistler en son çıkar ya en son da onlar yazılırlar…  Alev’ciğim sen ve eşin Robert ile birkaç yıl önce MB sayesinde tanıştık ve ilk tanıştığımız andan beri aramızda inanılmaz bir sevgi bağı oluştu. Sen aklıma geldiğinde niye içim titriyor, konuşmalarımızın her anında niye  seni ne kadar çok sevdiğimi düşünüyorum? Hele hele bu son görüşmemizin ardından niye seni bu kadar özlediğimin cevabı çok açık: Biz seninle ruh ikiziyiz, illa ki sevgililer arasında mı olur, sanmıyorum. Konuştukça öyle çok benzer yanlarımızı keşfettim ki… Keşke yıllar öncesinden yollarımız kesişseydi ve keşke daha yakınımda olsaydın da seni daha sık görebilseydim.  Geçirdiğimiz günler boyunca bana hissettirdiğin bu güzel duygular için, ailenle tanıştırdığın için, bizi hem evinde hem mekanda bu kadar güzel ağırladığın için sana ve Robert’e çok teşekkür ediyorum. İyi ki beni çağırmışsın ve iyi ki ben de gelmişim…

Sezen Aksu’nun şarkısında söylediği gibi: Dört günlük bir şey işte… Güzeldi yaşandı ve bitti…

Bitti, ardında güzel duygular, anılar, dostluklar bırakarak…

NOT: İletişimsizlik yüzünden görüşemediğim ama bizi davet etme nezaketini gösteren eski İstanbullu yeni Foçalı canlarım Gül ve Serhat'a yürekten teşekkürlerimle...

 
Toplam blog
: 203
: 2037
Kayıt tarihi
: 23.10.06
 
 

İnsanların yapmaktan mutlu oldukları hobileri vardır. Benim de en severek yaptığım, hayatımda yen..