Yeni blog dizimiz "Çingen Rabiş"

Bölüm III

I ve II. bölümlerde yoktu, şimdi nerden çıktı bu HasHüs Paşa demeyin. Bundan sonra hangi blog yazarının hangi rolde karşımıza çıkacağı hiç belli olmaz, benden söylemesi…

HasHüs Paşa .......................................Hasan Hüseyin DURUN
Alyosa Hala..........................................Alyosa CANCAN

.....Yaşlı padişah duyduklar karşısında karaya vurmuş balığa dönmüştür adeta. Yarı şok durumunda ki zavallı adam, yanlış volta atmanın ve de bir ileri üç geri gitmenin cezasını balkondan düşerek öder.

.....Ülkede 40 gün 40 gece yas ilan edilir. Her an olası bir isyanı önlemek için de yeniçerilere; 7 baş Kastamonu sarımsağı, 3 adet yağlı Karsvegas kazı. Acemoğlanlarına; Erben Toroğlu'dan 3 kasa hormonsuz hıyar, cariyelerden; Duriye'ye güğüm, Hediye'ye endazesi on yediden fistan, Telviye'ye de kuru kahve çekirdeği dağıtılır.

.....Padişahın ölümünden sorumlu tutulan Sülü Paşa ise Yedikule zindanında boğdurulur. Sülü Paşa'nın ölümü ile saraydaki yalakalarıda cezalandırılır. İyice rahatlayan Lala Mustafa Paşa, yeni padişah seçilene kadar imparatorluk mührüne el koyar ve kendisinden hiç umulmadık şekilde, koyduğu eli tüm saray umum-i efkarına öptürür. (O zaman sendikalar olmadığı için, eline yetki geçen elini istediği şekilde kullanabiliyordu zahir.)

.....Ancak ortada garip bir durum vardı! Yeni padişah kim olacaktı? Zira, padişahın Balkan ve Ortadoğu karmasından oluşan hareminde kaç cariye, kaç Ali Osman-i olduğu veya seçilmiş Şehzade olup olmadığı bir muammadır şimdilik. Bunu fırsat bilen beyler paşalar birbirine düşmeden bir hal çaresi bulunmalıydı.

.....Olanlardan ve olacaklardan sıkılan Tiryaki Aydın Paşa ise, saraydan ayrılmanın yollarını aramaktadır. Son günlerde huyu suyu değişen Lala Paşanın "Ayak Divanındaki" protokol masasına "ayak yolu" tabelası asarak kendi kendini azlettir.

.....Bu arada Küçükçekmece sazlığında yaban ördek avına çıkan Demirtay bey'in, göle düşerek boğulduğu rivayet edilir! Diğer beylerden çekinen Esma Hatun ise iki civanını da alarak saraya sığınır. Gözlünü iktidar hırsı bürüyen Lala Mustafa Paşa, sarayda ayağına dolaşacak kimse istememektedir. Yıllardır hamiliğine soyunduğu Muhafızzede kardeşleri "ananızı da alın gidin" diye azarlar...

....Çaresiz kalan Esma Hatun ve iki civanı, Eflak-Boğdan beyliğindeki halaları Alyosa hanımın yanına yerleşmeye karar verirler. (Dizi tutarsa belkim döner. Şimdilik "atta" gönderdik ki dönüşü muhteşem olsun.)

.....Sarayda bunlar yaşanırken, diğer yandan felaket de çıktım geliyorum demektedir. Rumeli seferinden dönen HasHüs Paşa, (Rumeli halkının kendisine Asan Üseyin Paja demesinden nem kapıp, Kadı kararıyla adını kısalttırmış huysuz bir şahsiyettir) Lala Mustafa Paşa'ya haber salarak " hazır ortada padişah yokken, gel iktidarı kırışalım, yoksa hepsi senin mi Lalam? diyerek ortalığı bulandırmıştır.

..... O gece saray avlusunda dolaşan gölgelerden, sarayda yeni bir Bizans oyununun sahneleneceği anlaşılıyordu. Dikkatlice bakıldığında bu gölgelerden birinin Lala Mustafa Paşa'nın kaldığı bölüme doğru süzüldüğü görülür. Bu şahsiyet HasHüs Paşa'dan başkası değildir. Şimdilik kötü bir emeli yoktur. Niyeti, kendisine gelen önemli bir duyumdan vaziyet çıkarmaktır.

.... Tahtın boş olması nedeniyle her geçen gün parçalanmaya biraz daha yaklaşan İmparatorluğun elinde 12 Rumeli, 15 Anadolu beyliği ve 8 büyük Eyalet’ten geriye kala kala bir kaç beylik, Topkapı sarayı, Sulukule, Anadolu yakasında Selamsız ahalisi ve havalisi kalmıştır.

.....Öteden beri, Lala Paşa'nın taht için Şehzade Pekküçük Ahmet'i düşündüğünü iyi bilen HasHüs Paşa, kendilerini desteklemesi karşılığında Sulukule havalisini ve emekliliğini ister. Bu teklife sıcak bakmayan Lala Paşa, hiddetle elini masaya vurarak gürler;

-Bre paşa bilmezmisin ÖİK ve TOKİ'de ister burayı?

-Nerden bilirim te ba, yoksam bunuda verdiniz Çalığ çocuğa?

-Kendi başınasın da sankim vermeyesin…

-Ola bülü... Süleyeydün, , diyeydün büyleyken büüüle!!!

......Önce derin bir sessizlik olur ortalıkta, ardından!!!!!!!!!!!!

.....Bu cüretinden ötürü HasHüs Paşa'nın bileti kesilerek Mora'ya (more be, ile karıştırmayalım, aralarında sadece ses uyumu var.) sürülür ve sesü kesilir.

Sonra ne mi olur? devamında!