Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Aralık '09

 
Kategori
Güncel
 

Yeni demokratik açılım ihtiyacı

DTP'de barışçıl olanın, yumuşak olanın Türk, keskin olanın ise Ayna olduğu söyleniyordu. Oysa, tam tersine Ahmet Türk, daha net ve keskin bir söyleme sahip idi. Söylemden kasıt bütüncül bir düşünce sistematiğine sahip olma. Oysa Ayna gibi kişilerin söylemi olamaz, onların tepkileri duygusal ve dardır. Söyleme sahip olmayan bir dil, aslında dil de değildir.

Ahmet Türk'ün söyleminin altında yatan, AKP'nin, ve bu partinin Demokratik açılımına, Hangi demokratik açılım diye karşı koyan muhaliflerin de düşündüğünün ötesinde bir şey idi. Bu aslında açık seçik belliydi. Ancak öyle bir dönem oluştu ki, bu öte görmezden gelindi. Sanki, demokratik açılım ile halledilecek bir sorun varmışçasına düşünüldü.

Buna göre, Kürtlerin temel insan hakları engellenmiştir, bunun sivil haklar savunucusu partisi DTP'dir, biraz bunların suyuna gidilerek, biraz da militarist devlet anlayışından vazgeçince, bu haklar geri iade edilecek ve başka insan ölmeyecek ve barış sağlanacak idi.

İster AKP'li demokratik açılımcı olun, ister AKP karşıtı demokratik açılımcı olun kafadan geçen bu idi.

Ancak Ahmet Türk söyleminin altında yatan düşünce bu değildi ve hiç olmadı.

Ahmet Türk, Öcalan meclise dönmemizi istedi diyerek, açık ve seçik olan, demokratik açılımın ötesine giden düşüncesini resmileştirdi.

Bu açıkça şudur ki, Kürt halkı, ulusal kurtuluş hareketi yürütmektedir, bunun lideri Öcalan'dır ve biz bunun için politika yapıyoruz.

Soralım, hangi demokratik açılım formülüne bu düşünce sığar? Sanırım hiçbirine. Günceldeki politik tartışmalar aslında bu olgunun saptırılmasından da çıkıyordu. Demokratik açılım yapılınca PKK ve Kürt sorunu bitecek idi. Oysa bazı kesimler, bunun çok daha ötesinde bir projenin hayata geçirilmek istendiğini ileri sürüyordu. Ahmet Türk bunu doğrulamıştır.

Ahmet Türk'ün söylemine kendi içinde baktığımızda, hiçbir sorun yoktur -siyasal olarak sorun yoktur, ama hukuki olarak suçluyu övmek açısından arızi bir sorun olabilir. Çünkü, ulusal bağımsızlık istenebilir. Bunun koşulları gerekleri varsa, yerine gelmesi de gerekir. Ancak ülkedeki politik zeminleri oluşturan problem bu değildi, DTP olgusunun yanlış değerlendiriliyor oluşu idi. Bu açıdan, Ahmet Türk'ün söylemi, siyasal zeminlerin gerçek yerine oturmasını sağlayacak olması açısından önemlidir.

Çünkü özünde ulusal bağımsızlık isteyen bir hareketi ve söylemi, demokratik açılımcı sanmanın safdilliğine düşmekten çıkılacaktır.

DTP anlayışı hiç kuşkusuz, PKK'yi desteklemekle, şiddeti meşru görmektedir. Ölenleri kendi ulusallığı açısından şehit ya da kahraman görmektedir.

Ancak, bu, Türkiye'nin yapması gerekenleri yapmasını engelleyemez. Türkiye'nin DTP'yi muhatap alarak bir çözüme gitmesi gayet saçmaydı, bu ortaya çıktığına göre, şimdi yeniden HANGİ DEMOKRATİK AÇILIM diye sormanın zamanı gelmiştir.

Burada, CHP'nin tezi de güçlü değildir, çünkü, onlar PKK silah bıraksın öyle çözüme başlıyalım diyorlar. Oysa, bu da PKK ile muhatap olmanın başka bir şeklidir. Çünkü, yapacağı bir şeyin koşulu olarak terör örgütü dediği bir örgütün insiyatif kullanmısını dolayısıyla, söz sahibi olmasını öngörmektedir.

Türkiye, ABD'den bağımsız olarak, Kürdü, Kürt görmeden ve Türk vatandaşlığına kazandırmaya çalışmadan, salt insan olarak alarak re'sen bir insani ve ekonomik kalkınma atılımına girmelidir.

Bunun koşulu, ne DTP'lileri muhatap almayı, ne de PKK'nin silah bırakmasını gerektirir. Yani YENİ DEMOKRATİK AÇILIM, ne AKP'nin ne de CHP'nin istediği gibidir, ikisinin de ötesindedir.

CHP, Kürt sorunu için yapılması gerekenleri yapmaya başlamayı, PKK'nin silah bırakması koşuluna bağlayan dar görüşünden vazgeçmeden, AKP de bu kişilerle anlaşarak bir çözüme gidilmesini dikte eden ABD'nin tatlı ve güvenilir kucağından inmeden bu sorunlar gerçek anlamda çözülemez.

Ahmet Türk'e gelince, AKP, ABD'nin kucağından da olsa, iyi niyetle (ama tabi kendi anti laik uzun vadeli politikalarıyla örtüştüğü için) yaratmak istediği demokratik açılımı, sahtekarca kullanmıştır. Bu kullanmanın ardında, AKP'nin belli bir noktada biteceğini sandığı bir süreci, aslında çok daha uzun başka bir sürecin başlangıcı olarak görerek hareket etmesi yatar. Bazılarının son diye gördüğü şey, aslında onlar için, sadece başlangıçtır.

Cin şişeden çıktı diye bir laf etmiş, bu cin, hiç kuşkusuz, Kürdistan cinidir.

Burada iki tür cinlik var, biri, gerçek niyetlerin saklanması ve halkın aslında kandırılmaya çalışılması idi, ikincisi ise, bağımsız bir ülke kurulacak ise, bunun o ülkenin bütününü kapsayan bir uzlaşma ile olacağını görmeyen, görmediği için de, ya da gördüğü halde sağlam bir karakter olmadığı için, diğer kesimin ölümlerinin nedeni olan kişiyi kahraman göstermesidir.

Yoksa, her ne isteniyorsa savunulsun, ama cinlikler yapmadan.

Gelinen noktada ne olduğu konusunda uzlaşmaya varılmamış olan Kürt sorununa ilişkin konularda, ne AKP ne CHP ne de DTP mutlu ferah bir ülke yaratmada işe yarar bir vizyona sahip görünüyor.

 
Toplam blog
: 467
: 1012
Kayıt tarihi
: 21.10.07
 
 

Ankara'da yaşıyorum. Çeşitli güncel konularda, zaman zaman "Neden olaya böyle bakılmıyor?" diye düş..