Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ağustos '17

 
Kategori
Güncel
 

Yeni Devlet Kurulmaz; Buna Gerek Yok...Ancak, Mevcut Devlet Restore Edilebilir...Yenilenebilir..

Yeni Devlet Kurulmaz; Buna Gerek Yok...Ancak, Mevcut Devlet Restore Edilebilir...Yenilenebilir..
 

Türkiye Cumhuriyet'i Devleti'nin temelleri sağlamdır...Yenisine gerek yoktur; ama bir resorasyondan geçmesi gerekir...


Bu, "restorasyon" ya da  "aslına uygun" yenileme yapılırken, "devletin bekası(kalıcılığı)"  sürecek ve yönetim şekli  olan "Cumhuriyet" de değişmeyecektir...

*

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu restorasyon ihalesini üzerine almayı, daha Cumhurbaşkanı adayı olduğu zaman aklına koymuş ve bütün gayretini bu işe harcamıştı...Devam da ediyor...

Bu gayretini de, restorasyonun, "aslına uygun olması" için de, Mustafa Kemal Atatürk'ünCumhuriyeti kurmak için izlediği yolu takip etmek istemiştir...

Cumhurbaşkanı ( o zaman başbakan ) Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı adayı olduğu açıklandıktan sonra, ilk mitingini, M. Kemal'in İstiklal Savaşı'nı başlattığı ve Cumhuriyet Devleti'ne giden ilk adımını attığı Samsun'da yapmıştır. Buradaki konuşmasında şunları söylemiştir(1):

"95 yıl önce, Mustafa Kemal, Samsun'da İstiklal Savaşı'nın ilk adımını attı...95 yıl sonrai işte o adım kadar önemli bir adımı, yani Türkiye'nin Cumhurbaşkanlığı seçimini bizler de Samsun'da başlatıyoruz" 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ikinci mitingini de, yine Cumhuriyet'e giden yolda, M. Kemal'in ilk ve en önemli bir kongresinin yapıldığı Erzurum'da gerçekleştirdi...

*

15 Temmuz 2016'da, "işgal" amaçlı, Fethullahçı "hain" darbe girişimi, bu gidişatın önüne koca bir taş" koydu...Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan da, aynen M. Kemal'in yaptığını yaptı...

M. Kemal, düşündüğü "siyasal ve sosyal" değişimleri ve "dönüşümleri" gerçekleştirmek için nasıl "Takrir-i Sükun Kanunu"nu çıkardıysa; Cumhurbaşkanı Erdoğan da, "Türkiye'yi işgalden korumak" ve "devlete ve cumhuriyete kastedenleri" cezalandırmak için OHAL'i uygulamaya koydu ve buna bağlı olarak KHK(Kanun Hükmünde Kararname) uygulamasını getirdi...

O koca taşı, dozerlerle parçaladı ve "vatan hainlerinin" ve yandaşlarının  kafalarına fırlattı...Fethullahçı hainlerim mahkemede ifade verirken saçmalamalarının nedeni de, bu fırlatılan taşların kafalarında yarattığı travmadır....

Bu taşlardan bazıları da, kimi siyasetçilerin başına gelmiş ve onlarda da, travmanın bir türü olan "akıl tutulmasına" neden olmuştur...Bu taşlardan nasibini alan kimi medya binalarının da okyanusa bakan camları kırılmıştır.

*

16 Nisan 2017 günü yapılan "Anayasa Değişikliği Referandumu" sonuçları ile, 29 Ekim 1923'de kurulan ve 29 Ekim 2023'de 100'üncü yılını katlamaya hazırlanan 94 yıllık Cumhuriyet Devleti'nin "restorasyon ihalesi" Cumhurbaşkanı Erdoğan'da kaldı...

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Anayasa Değişikliği Referandumu" kampanyasını da, yine M. Kemali hatırlatırcasına, Samsun Cumhuriyet Meydanı'nda başlattı...Ve burada da yaptığı konuşmada, 16 Nisan'ın, "Türkiye için yeni bir başlangıcın adı olduğunu"(2)  söyledi... 

*

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın"TÜRKİYE İÇİN YENİ BİR BAŞLANGICIN ADI" derken neyi kastediyordu; düşüncesi neydi?

Benim, bundan anladığım ve bloğumun başından beri anlatmaya çalıştığım, 29 Ekim 1923'te kurulan ve 94 yılını dolduran Cumhuriyet Devleti'nin, artık bir restorasyondan geçme  zamanın geldiğidir....

Çünkü, Cumhuriyet Devleti'ni kuranların, yansımaları günümüze kadar gelen ilk hatası, bence,  başta Türkler ve Kürtler olmak üzere, etnik kökeni farklı insanlarımızı isteyerek İstiklal Savaşı'na katılmalarını sağlayan ve günümüze göre oldukça demokratik olan 1921 Anayasası'nı yürürlükten kaldırıp, Türk ırkını öne çıkaran ve diğer etnik yapıları dışlayan 1924 Anayasası'nı kabul etmeleridir...

Şimdi bu anayasalara kısaca değinelim

*

1921 Anayasası...(3)

İç işlerinde vilayetlere "manevi şahsiyet" ve "muhtariyet" veren bir içerik taşıyordu. Vilayetlerin de, kendi halkı tarafından seçilecek insanlardan oluşan  "Vilayet Şuraları" tarafından  idare olunacağını öngörüyordu.

Bunun yanında, bu anayasanın hiçbir yerinde "etnik kökene" vurgu yapılmıyor ve yalnızca "millet" deniyordu...Anayasanın hiçbir yerinde "Türk, Kürt, Laz, Boşnak ve Arnavut..." gibi adlandırmalar yapılmıyordu...

*

1924 Anayasası...(4)

Ama, 29 Ekim 1923 günü Cumhuriyet ilan edildikten sonra, kabul edilen 1924 Anayasası ile, hem 1921 Anayasası ve bu anayasanın esinlendiği 1876 Anayasası yürürlükten kaldırıldı.

Bu anayasa, taraflı içeriği ile, etnik kökeni farklı halkta pek olumlu karşılanmadı; özellikle, 1921 Anayasası'nın demokratik içeriğinden heveslenerek, İstiklal Savaşı'na büyük bir istekle katılan, şehit olan, yaralanan kan döken Kürt insanımızda hayal kırıklığı yarattı ve onları küstürdü...

Bu anayasanın, 88. Md.'si her ne kadar, "Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibariyle(Türk) ıtlak olunur" demişse de, Beşinci Faslı (20 madde ile) tamamen "Türklerin Hukuku Ammesi"ne ayrılmıştır...Bu maddenin devamında da "Türk"lerin tanımı yapılmaktaydı..

*

AYRIŞMA VE KUTUPLAŞMA, DEVLETİN RESTORASYONUNUN TEK NEDENİDİR...

 Bana göre,  yaşanılan o zamana göre bu gereksiz  değişiklik, Milli Mücadele sırasında, doruk noktasına ulaşan  "birlik ve berberliği" ve "tek bir istikamette yönelmiş" yurdum insanının arasını açmıştır... 

Bu durum da, yaklaşık yüz yıllık Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, "ayrışmasının" ve "kutuplaşmasının" başlangıcı olmuştur.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin sonradan gelen 1961 ve 1982 Anayasaları da, zaman zaman yapılan bazı değişiklikler rağmen, yurdum insanını tatmin edecek  anayasalar olmamıştır...Üstelik, ayrışmayı ve kutuplaşmayı daha da yoğunlaştırmış; içinden çıkılmaz bir hale getirmişlerdir...

Bu durum hala devam etmektedir...Alınan ya da alınmış gibi algılanması sağlanan "göstermelik tedbirler" de, çare olmaktan çok uzak kalmışlardır.....Sanki, ülkede "İki Türkiye" var gibi...

*

Hocam M. Şükrü Hanioğlu, bu durumu şu şekilde izah etmektedir(5):

Türkiye'de, "İki Türkiye" bir asra yakın bir süreden beri kıyasıya çatışmakta, kutuplaşma şiddetlenmekte, buna karşılık bu olgu , "kaynaşmış kitle", "birlik ve beraberlik" benzeri söylemlerle halının altına süpürülmek  istenmektedir.

Cumhuriyet sonrasında yaşanan ucu açık bir süreç,"İki Türkiye", bir kırılma noktasına ulaşamadan çatışmayı sürdürmüş, siyasal iktidarı kullanarak karşıt kutbun sesini kısmış; buna karşılık farklılıklarını koruyarak içinde beraberce yaşayabilecekleri "Bir Türkiye" sentezine ulaşamamıştır.

Bir asra yakın süredir çatışan "İki Türkiye" anlamlı olmayan bir eksende toplumun enerjisini gereksiz yere tüketmektedirler...Türkiye'nin, değişik alanlarda ihtiyaç duyduğu gelişmelerin hayata geçirilmesi için, bu çatışmanın küllenmesi ve "İki Türkiye"nin, herkesin kendisi olarak katılabileceği "Bir Türkiye"ye dönüştürülmesi gerekmektedir.

*

SONUÇ...

Tam işte, bu nedenle diyorum ki, 94 yıllık  "Türkiye Devleti" ve "Türkiye Cumhuriyeti", sağlam temellerine ve tarihsel yapısına dokunulmadan, bir restorasyondan geçmeli, aslına uygun yenileşmeli, dışarının sıcağından(!?) ve soğuğundan(!?) etkilenmemesi için de mantolanmalı(!) ve kuruluşunun 100. yılı olan 2023'ü görkemli bir şekilde karşılamalıdır...

Kimse kusura bakmasın; ama, şu anda Türkiye'de, bu restorasyonu yönetecek ve mimarlığını yapacak kişi olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan başkası yok gibi...

*

2019 seçimleri, bu "restorasyon" için bir "başlangıç" olacaktır...Bunun kararını da, Türkiye'nin, zamanı geldiğinde, şaşmaz  "sağduyusunu" tam yerinde ve zamanında kullanmasını kanıtlamış "yurdum insanları" verecektir....

"Bir Türkiye" nin, yurdum insanları, 1923 yılında kurulan Cumhuriyet Devleti'nin, 100. Kuruluş Yılını, 2023 yılında,  bambaşka bir görünümü ile kutlayacaklardır...

 

cdenizkent

 

 

----------------------  :

(1) "Milliyet.com.tr", 5 Temmuz 2014

(2) "Milliyet.com.tr", 28 Mart 2017

(3) Teşkilatı Esasiye Kanunu, (20 Kanununusani 1337-85)-1921,  (Md.11-12-13-14)

(4) Teşkilatı Esasiye Kanunu,( 20 Nisan 1340-491)-1924, (5. Fasıl: Türklerin Hukuki Ammesi)

(5) M. Şükrü Hanioğlu, -"İki Türkiye" nasıl ayrıştı ve kutuplaştı?- Sabah Gazetesi, 30 Temmuz 2017

 

 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..