Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Kasım '12

 
Kategori
Eğitim
 

Yeni Eğitim Sisteminde unutulan Öğretmen

Yeni Eğitim Sisteminde unutulan Öğretmen
 

ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU OLSUN


Zeki Önsöz

Bu yıl eğitim sistemimizde önemli değişiklikler yapıldı. Ancak, eğitim reformu olarak sunulan, “4+4+4” diye tanınan yasada, öğretmenlerin yetiştirilme ve istihdam konuları yer almadı. Bu önemli eksiklik, kamuoyunda çok az tartışıldı. Hâlbuki eğitim sistemimizi en olumsuz etkileyen sorunların başında, öğretmenlerimizin yetiştirilme ve istihdamı gelmektedir.

Günümüz dünyası toplumlarında eğitimin amacı; dünya pazarlarında rekabet edecek düzeyde kalifiye iş gücü oluşturmak, millî kültürüne sahip, çağın gerektirdiği bilgi ve becerilerle donatılmış nesiller yetiştirmektir. Zorunlu eğitim süresini uzatmak, okulların fiziki şartlarını iyileştirmek, müfredat programları ve ders kitaplarını güncellemek önemli olsa da, eğitimin kalitesini artırmak ancak ve ancak kaliteli öğretmenlerle, kısaca; öğretmene yatırım yapılması ile mümkündür.

Bu yazımızın amacı; Türkiye’de öğretmen yetiştirme ve istihdam modelindeki sorunları anlatıp, gelişmiş bir sanayi ülkesi olan Almanya’da öğretmen yetiştirme ve istihdam sistemini incelemek, son bölümde ülkemizde öğretmen yetiştirme ve istihdamı hakkında bazı öneriler ortaya koymaktır.

Türkiye’de öğretmen yetiştirilmesi, istihdamı ve sorunlar

Önce Türkiye’de öğretmen yetiştirmenin tarihine kısaca göz atalım; Türkiye’de ilk öğretmen okulu,”Darülmuallim” adıyla, 1848 ‘de erkek ve daha sonra kız öğretmen okulu şeklinde açıldı. 1890’lardan sonra imparatorluğun önemli şehirlerinde ilk ve orta öğretime öğretmen yetiştiren okulların sayısı artırıldı.

Cumhuriyet kurulduğunda 35.000 köyde okul yoktu. Okuma yazma bilenlerin oranı yüzde 10’u bile bulmuyordu. 1924’de genç cumhuriyetin ilk önemli işlerinden biri olan Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Eğitimi Birleştirme Yasası) çıkarıldıktan sonra, Atatürk’ün de başöğretmenliğini üzerine aldığımillet mektepleri ve halk okuma odaları açıldı. Öğretmen yetiştirmeye önem verildi. Okuma yazma bilenlerin oranı,  1935’de büyük gayretlerle yüzde 18,7’ye yükseltilebildi. İlkokul sonrası, öğrenim süresi 4 yıl olan öğretmen okulları açıldı. Bu okulların süresi daha sonra 5 ve 6 yıla çıkarıldı.

1926’da “Köy Muallim Mektepleri” ve aynı yıl orta öğretim okullarına öğretmen yetiştirmek üzere “Gazi Eğitim Enstitüsü” açıldı. 1930’larda Eğitmen Kursları ve 1940’da Köy Enstitüleri faaliyete geçirildi. Öğretmen Okullarına ve Köy Enstitülerine çoğunluğu köylü, fakir aile çocukları alındı.Bu okullardan mezun olan öğretmenler, Türkiye Cumhuriyeti’nin aydınlanma hedeflerini gerçekleştirmek için yurdumuzun her tarafında canla başla çalıştı. Bu gayretlerin sonucu okuryazarlık oranı günümüzde yüzde doksanların üzerine çıktı.

Köy Enstitülerinin 1953’de kapatılmasından sonra öğretmen yetiştirmede tek kaynak Öğretmen Okulları kaldı.1974-75 ders yılından itibaren bu okulların bir kısmı öğretmen yetiştirme yerine Öğretmen Lisesi oldu. Bu yıldan itibaren sınıf öğretmeni yetiştirmek üzere 2 yıllık Eğitim Enstitüleri açıldı.

1982’de öğretmen yetiştiren kurumların hepsi Milli Eğitim Bakanlığı’ndan Üniversitelere devredildi. Eğitim Enstitüleri, Eğitim Yüksek Okulu adını alıp, Eğitim Fakültesi veya Üniversite Rektörlüklerine bağlandı. 1992’den itibaren Eğitim Yüksek Okulları 4 yıla çıkarıldı.1996 yılında bakanlık öğretmen açığını kapatmak üzere, İşletme, Ziraat Fakültesi gibi değişik branşlardan fakülte mezunlarını sınıf öğretmeni olarak atandı.1988’den itibaren sekiz yıllık zorunlu eğitim uygulamasına geçilince sınıf öğretmenliği ve branş öğretmenliği uygulaması fakültelerde yaygınlaştı.1998’den itibaren okul öncesi ve orta öğretim öğretmenlerinin yetiştirilmesi lisans seviyesinde düzenlendi.

Türkiye’de öğretmen yetiştirme ve istihdamında ortaya çıkan ana sorunlar şunlardır;

1. Günümüzde Türkiye’nin, öğretmenlerini planlı ve nitelikli olarak yetiştirdiğini söylemek güçtür. Bâzı dönemlerde ortaya çıkan öğretmen açığı çeşitli adlar altında kısa süreli öğretmenliğe hazırlama programlarıyla kapatılmaya çalışıldı. Öğretmenlik mesleğinin toplumda saygınlığının kaybolmasına bu şekilde harcıâlem bir meslek olarak görülmesi önemli rol oynadı. 

 2. Eskiden Köy Enstitüsü ve Öğretmen Okullarına yoksul köy ve şehir çocuklarından sınav ve mülâkatla seçilip, idealist bir öğretmen olarak yetiştirilen kaynak göz ardı edildi.

3. Eğitim Fakülteleri personel ve alt yapı yönünden istenen düzeyde değildir. 

4. Öğretmen yetiştirmede üniversitelerin devreye girmesiyle bilim zihniyetiyle, teoride öğretmen yetiştirmek olumlu olmakla birlikte, bunun diğer ayağı olan öğretmen adayını mesleğe hazırlama kısmı ihmâl edildi.  

5. Okullarımızda uygulanan stajyer öğretmenlik, öğretmene mesleki yönden bir şey kazandırmamakta ve formaliteden öteye bir anlam taşımamaktadır.

6. Eğitim fakülteleri ve yüksek okullara ihtiyaçtan fazla öğrenci alınması, öğretmen açığından fazla yüz binlerce öğretmen adayının birikmesine sebep oldu. Öğretmen olmak umuduyla bu okullara girip yıllarca dirsek çürüten genç insanlar hayallerini, ümitlerini yitirdi. Bu durum sosyal bir yara haline geldi. KPSS sınavları genç öğretmen adayları için büyük baskı ile   “olmak veya olmamak” haline geldi. Öğrencinin yüksek okuldan aldığı diploma derecesine, öğretmenlik yapmaya uygun bir aday olup olmadığına ve özel alan bilgisine bakılmaksızın bu sınavda aldığı notlara göre öğretmen olarak atandı. Son yıllarda bir de “KPSS” sınavlarının şaibeli yapıldığı haberleri medyaya yansıdı. KPSS sınav sorularını çalıp dağıtan organize suç örgütü bir türlü yakalanamadı. Bu sınavlara güven kayboldu.

7. Türkiye’de nüfus sayımı sistemine bağlı olarak öğrenci sayısı tespit edilmediğinden, okullara kayıtlar en az 6-8 ay önceden yapılmadığından, okullarda öğretmen açığı en az yarım yıl önceden bilinmemektedir. Bu durum bazı bölge ve okullarda öğretmen fazlalığına yol açarken, bazı okullarda dersler boş geçmektedir.

8. Sözleşmeli öğretmenlerin hukuki güvenceleri yoktur. Bu öğretmenler memur öğretmenler gibi bareme göre maaş almamaktadır.

19. Öğretmenlere doğru dürüst hizmet içi eğitim verilememektedir.

Almanya’da öğretmen yetiştirilmesi ve istihdamı

Almanya’da öğretmen yetiştirilmesi esasları “KMK” denilen kurulda kararlaştırılıyor. Bu ülkede öğretmen yetiştirilmesi iki devrede yapılıyor. Birinci devre eğitimi; yüksek okullarda veriliyor. Yüksek okullara devam için ön şart, 12 veya 13. sınıfa kadar süren öğrenimden sonra Lise (Abitur) diploması almaktır. İlkokul ve ortaokullara öğretmen yetiştiren yüksek okul ve fakültelerde öğrenim 7-9 sömestri sürmektedir. Bu öğrenim 120-160 sömestri haftası olarak ana ve bir yan dalda yapılmaktadır.  Yüksek okul öğretimine başarı ile devam edip, “Birinci Devlet İmtihanını” veren öğrenci, ikinci eğitim devresine başlamaya hak kazanmaktadır.

  Öğretmen adayı aldığı diploma ile Eğitim Bakanlığına başvurmaktadır. Öğrencinin yüksek okul veya üniversite bitirmede aldığı notlar, staj (Referendar) dönemi denilen aslında öğretmenliğe uygulamalı hazırlama olan bu devreye alınmasında etkili olmaktadır. Staj, her okul tipine göre belli merkezlerde öğretmen semineri “Lehrerseminar”  adıyla Eğitim Bakanlığı tarafından düzenlenmektedir. Öğretmen adayları bu merkezlerde öğretmenlikle igili meslekî dersler görmekte ve bir yandan da öğretmen olmayı hedefledikleri okul tipine göre bölgede belirlenen okulda bir rehber öğretmenle derslere girmekte veya rehber öğretmenin nezaretinde ders vermektedir. Kural olarak 24 ay süren ve “2.Devlet İmtihanı” ile sona eren bu staj (Referendar) döneminde öğretmen adayı devletten geçimini sağlayacak aylık maaş almaktadır.

Dönemin sonunda öğretmen adayı sınavlarda aldığı notlar, hazırladığı tez, okul ve Eğitim Bakanlığı yetkililerinin izlediği dersten aldığı notla” İkinci Devlet İmtihanını” vererek öğretmen olmaya hak kazanmaktadır. Staj dönemini başarıyla bitiren,  ilgili bakanlığa başvuran öğretmen, iki dönem notlarına bakılarak ihtiyaca göre öğretmenliğe alınmaktadır.

İki devreyi de başarı ile bitiren öğretmenler, okullarda memur (Beamte) veya sözleşmeli (Angestellte) olarak istihdam edilmektedir. Sözleşmeli öğretmenler, baremde memur öğretmenlere göre alt bir kademeden maaş almaktadır ve çalışma süreleri bellidir. Ancak sözleşmeli öğretmenler de, istedikleri takdirde memur öğretmen olmak için başvurma hakkına sahiptir.  Öğretmenler okul tiplerine göre maaş karşılığı haftada 22-30 saat ders okutmaktadır. Bizdeki gibi ücretli ders uygulaması yoktur. Öğretmenler kıdemlerine göre baremden maaş almaktadır. Bazı öğretmenler ise haftada daha az derse girmek istediklerinde bu ders saatine göre hesaplanan daha az maaş maaşla çalışmaktadır.

Sonuç ve öneriler;
1. Öğretmenlik, harcıâlem bir meslek olarak görülmemeli, başka branşlardan elemanlara öğretmenlik yaptırılmamalı, öğretmenler ciddi bir eğitimden geçirilmelidir.
2. Öğretmen liselerinin orta kısmı da açılmalı, bu kaynaktan öğretmen yetiştirmede eski öğretmen okullarındaki gibi faydalanılmalıdır. Bu okullardan mezun olanlar, Eğitim Fakültelerine ek puan verilerek alınmalıdır.
3. Eğitim Fakülteleri personel ve alt yapı yönünden iyi bir düzeye getirilmelidir. 
4. Eğitim Fakültesi ve yüksek okullarda öğretim süresi bütün okul tipleri için 4 yıl olmalıdır. Öğretmen adaylarının yüksek okul dönemi bittikten sonra, okulda uygulama ile öğretmenliğe hazırlama Milli Eğitim Bakanlığı’na ait olmalıdır. Başarılı, tecrübeli öğretmenler genç öğretmenleri uygulama döneminde öğretmenliğe hazırlamalıdır.  Öğretmen adayı, rehber öğretmen nezaretinde okullarda ders vermelidir. Türkiye şartlarında en az 1 yıl sürecek bu öğretmenliğe hazırlanma döneminin adı “staj”,  yapılan iş, “stajyer öğretmenlik” olmalı. Bu dönemi de başarıyla bitirenler öğretmen olmaya hak kazanmalıdır.
5. Günümüzde uygulanan içi boş stajyer öğretmenlik kaldırılmalıdır.
6. Milli Eğitim Bakanlığı ve Üniversiteler,  iş birliği ile Türkiye’nin önümüzdeki yıllarda ihtiyacı olacak öğretmen sayısını tespit etmeli ve Eğitim Fakültelerine buna göre yüksek puan ve mülâkatla öğrenci almalıdır. Bugünkü şekliyle KPSS sınavları kaldırılmalıdır.
7. İlk ve orta öğretim okullarına kayıtlar en az 8 ay önce yapılmalı, okullardaki öğretmen açığı en az 6 ay önceden bilinmelidir.

6. Sözleşmeli öğretmenler baremden maaş almalı,  onlara memur öğretmenliğe alınma imkânı tanınmalıdır.

7. Öğretmenlik mesleğine saygınlık kazandırma, öğretmenin yalnız maddi yönden iyi duruma getirilmesi olarak anlaşılmamalıdır. Ancak, öğretmenlerimiz yaptıkları işe uygun bir maaşla çalıştırılmalıdır.    

8.Öğretmenler yalnız maaş karşılığı çalışmalı, ücretli dersler kaldırılmalıdır. Öğretmenin çeşitli özel sebepleri yüzünden az maaş alma karşılığı daha az ders saati ile çalışma isteği karşılanmalıdır. Böylece daha fazla öğretmene istihdam imkânı doğarken, az ders saati ile çalıştığı halde, tam maaş alanlar da önlenmiş olur.

9. Öğretmenler sık sık hizmet içi programlardan geçirilmelidir.

                                                        xxx

Son söz olarak, öğretmen yetiştirilmesinde amaç; eğitimde ileri ülkelerde görüldüğü gibi, öğretmenliğe yatırım yapılarak, kaliteli öğretmenler yetiştirmek ve bunun sonucu eğitimimizin kaliteli olmasını sağlamaktır.

Kasım, 2012

www.zekionsoz.com

  

 

 
Toplam blog
: 100
: 2186
Kayıt tarihi
: 28.01.12
 
 

1945 Bayburt'ta doğdu. Yüksek öğreniminden sonra çeşitli liselerde öğretmen ve yönetici olarak ça..