Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

perihan reyhan ALKAN

http://blog.milliyet.com.tr/pra

07 Eylül '08

 
Kategori
İlişkiler
 

Yeni evleneceklere öneriler.(Canım Oğlum)

Yeni evleneceklere öneriler.(Canım Oğlum)
 

Canım Oğlum;

Mutluluğun anahtarı sende unutma!!!

Senin yaprakların henüz filizleniyor. Çiçeklerin bile açmadı daha, yeni belirmeye başladı tomurcukların. Baharın en güzel günlerini yaşamaktasın, tüm coşkusuyla; güneşin pırıl pırıl, sıcacık, ara sıra bulutlansa, yağmur da getirse bulutların.

Ama ben kışın tam orta yerindeyim. Çatır çatır buz tutmuş yollarım. Yürüdükçe kırılıyor ayaklarımın altında. Filizlenmesi, tomurcuklanması şöyle dursun, tek bir kurumuş yaprak bile kalmadı dallarımda. Yerlere düşenleri bile savurup attı fırtınalar.

Umutlar çoğaltıp, düşler kurmak zor benim için. Zamanım az. Yeniden bahar yaşamak, sıcak denizlerde yüzmek yok önümde. Son mevsim yaşadığım. Bırak, bulunduğum mevsimi yaşayayım kendimce diyemiyorum. Henüz bensizliğe hazır değilsin biliyorum. Ellerini bırakamam. Düşmezsin, düşsen de, mutlaka daha güçlü kalkarsın biliyorum. Zorlanırsın başlarda bocalarsın, şaşırırsın bazen atacağın adımı bile belki.

Ve iyi biliyorum ki bensizlik zor gelecek, katlanılmaz gelecek. Çok özleyecek. Çok arayacaksın beni. Her etkinliğinde yanında isteyeceksin, hiç değilse danışmak adına, sağlığımdaki gibi.

Ama unutma bebeğim. O duygu, korkulası bir yetersizlik duygusu değil, her evlâtta olan bir duygudur. Hepimiz yeri geldiğinde, ebeveyn de olsak, bir yerde evlâdız da. Kaç yaşında olursak olalım, ne denli yetkin ve güçlü olursak olalım, kaç evlada ana ya da baba olursak olalım, zaman zaman, o yüce sevgiyi özleriz. O sımsıcak yüreği ararız. Ellerimiz, o huzur dolu avuçların güvencini, başımızsa o karşılıksız sevgiyle yüklü omzun huzur ve hazzını arar. Sakin bir liman gibi sokulmak isteriz, bitimsiz aşkın her an hazır olduğu kollara.

O liman, seni her şeye rağmen seven, her şeye rağmen asla vazgeçmeyen ve sırtını her ne olursa olsun dönmeyen, ama rahatlıkla ve güvençle sırtını dönebileceğin tek kişidir. Annedir o sevginin, o güvencin adı. Ki, ben de hâlâ annemi özlüyor, hâlâ anneme gereksinim duyuyorum pek çok etkinliğimde ve sığınmak güvencine. Akıl danışmak içinden çıkılmazlıklarımda, huzur aradığımda, en çok da hastalandığımda.

Dedim ya, ne yanlışın, ne hatan olursa olsun, karşılık vermesen de o yüce sevgiye, veremesen de beklentilerini ki büyük şeyler de değildir; bir hatır sorma, bir sağlık, iyilik bildirmedir ara sıra. Kızar, kırılır, incinir, sızlar, söylenir de zaman zaman. Aslında, güçlü değildir; yoğun ve süre giden bir duygu değildir hiçbiri. Dönüverdiğinde yüzünü, bir tebessüm varsa görünen, ufacık bir pişmanlık ki olmasa bile, çoktan affetmiş bir yürekle açılan kollar, seni beklemektedir. Emin ol. Ve o bekleyen, sadece ve sadece annendir. Unutma! Bu noktada, sana bir öneride bulunmaktan alamayacağım kendimi. Hiçbir zaman unutmamanı da isteyeceğim. Yaşamının bir yerlerinde bir gün, bir başka kadın girecek hayatına. Kimi çekip gidecek, kimine sen Allahaısmarladık diyeceksin; ta ki vazgeçemediğin ve vazgeçilemediğine rastlayana dek. O noktadan sonra yaşamında artık o kadın olacak; anneni bir kenara itmeksizin. İşte, zorlansan da başlarda, mutlaka dengelemen ve çok dikkatli olman gereken dönemlerden birini yaşamaya başlayacaksın.

Ben yaşıyorsam ve varsam hâlâ yaşamında, bana düşeni yaşayacağım emin olabilirsin. Bir adım geri durup yerimin ve sorumluluğumun bilincinde olacağım. Bir kenarda, anneliğin bilinciyle ve bir anda en az oğlum kadar yetkin, nitelikli, bir de kızım olmasının gurur ve mutluluğunu duyumsayacağım sonsuz hazlarla.

Ne zaman ki bana bir gereksiniminiz olacak, her ne konuda olursa olsun, hep yanınızda, yanı başınızda hazır bulacaksınız beni ama mutlaka sevgiyle, mutlaka şefkatle ve paylaşımcı.

Arada bir hatırımı sorar, iyi ve sağlıklı, hele hele mutlu olduğunuzu bildirirseniz, bilin ki dünyanın en mutlu annesi, insanıyım! Anneler başka ne ister ki zaten?

Lâfı bir hayli uzattım ama mutlu ol, çok çok mutlu ol ve eşini de çok mutlu kıl, birlikte çok mutlu olun istiyorum. Bu benim de mutluluğum olacak aynı zamanda. Yalnız, senden tek istediğim: Eşin, yeri geldiğinde, sana bir anne olabilmeli gerçeğine rağmen; aslında onun, senin değil, çocuğunun annesi olduğunu ve konumu ne olursa olsun, öncelikle bir insan, sonra da kadın olduğunu asla ve asla unutmaman!

Gözlemlediğim kadarıyla, bu yolda gerekli davranışlar içindesin. Anne yüreği, kaç yaşında olursan ol, ne kadar doğru ve yetkin olursan ol, yine de endişelenmeden yine de bazı doğruları dile getirmeden, yinelemeden edemiyor.

Kaç yıllık evli olursan ol, öncelikle ve mutlaka, saygı olsun yaklaşım ve paylaşımlarında. Sev, çok sev onu, ama içinde saklama, söyle, çok çok, yerli yersiz söyle. Ama sözde kalmasın. Her vesile davranışlarında da görünsün bu sevgi. Ve paylaş, ama her şeyi, sevinçlerini, acılarını, coşkularını, endişelerini ve görevlerini.

Yorgun günün ardından, yuvanıza döndüğünüzde, uzanıp da bir kanepeye, sofranın hazırlanışını bekleme. Gir mutfağa, birlikte hazırlayın, mutlu paylaşımlarla yer alınacak sofranızda yer alması gerekenleri. Yerleri sil, pencereleri, tozları al gereğinde.

Çiçekler getir ona renk renk, demet demet, hediyelerle destekle ara sıra sevgini. Öyle maddi değeri yüksek olması da gerekli değil her zaman. Minik, minnacık da olsa, almış olman, getirip vermiş olmandır esas olan. Düşünüldüğünü, değer verildiğini, sevildiğini anımsatır. Fiyatının ne olduğunu değil. Geçerken yoldan koparttığın minik, tek bir papatya bile yeter bazen. “Çok hoş duruyordu güzelliği seni anımsattı ve sende güzel olur diye düşündüm” de, verirken veya buna benzer bir şey. Bilemezsin ne denli mutlu eder!

Sabahları erken kalk bazen ondan, yastığının yanına bir gül bırak. “Senden güzelini bulamadım bağışla” yaz minik bir pusulaya. Bazen de “Güzel bir geceydi teşekkürler” yazılı bir pusula bırak yastığına. Telefon et, gün içerisinde ummadığı bir anda. Sevdiğini söyle, özlediğini. Mesajlar gönder özlem ve sevginin sarmalandığı ve daha nicelerini. Gerçi sen çok daha güzellerini dile getirir, çok daha anlamlı jestlerle, hoşluklar oluşturursun biliyorum. Dedim ya, ana yüreği anımsatmadan edemiyor.

Yavrunuz olacak bir gün. Onu da paylaş. Oluşturmakla sınırlı bırakma paylaşımını. Sen kalk gecenin bir yarısı ağladığında, altını değiştir, sütünü ısıt içir. Bırak, arada bir de eşin dinlenip uykusunu alsın. Bazı sabahlar sen onu hazırlanmış kahvaltılara uyandır. Bazen de ondan önce gel eve. Hazır sofralara gelmenin sevinç ve hazzını yaşat. Kimi de çok özel olsun o sofralar ve ardından gelen gece.

Kısası sen ne bekliyor, ne istiyorsan ondan, ona da onları ver itina ve özenle. Dediğim gibi, her ne olursa olsun, en kırgın, en kızgın anlarında bile saygıyı asla elden bırakma. Ne biterse bitsin, ne yok olursa olsun; saygı mutlaka var olsun. O yitmedikçe, her şey onarılır ve yinelenebilir unutma! Hele ki, onun her şeyden önce insan olduğunu unutma ve insana yakışır olsun her yaklaşımın!

Yapmayacağından emin olmakla birlikte, endişelenip, uyarmaktan kendimi alamayacağım en önemli iki şey de, eşine asla ve asla kötü, aşağılayıcı, onur kırıcı sözler sarf etmemen. Hele ki dayak! İnan; vurduğun her bir tokat, bende iki olup, iki kat acıtacak yüreğimi ve kanatacak. Her el kaldırmaya yeltenişinde bu gerçeği ve ardından, sana hakkımı helâl etmeyeceğimi bil.

Çünkü sen oğlumsan, o da kızım benim!

Anneler kendisine yapılanı affeder! Onurunu, gururunu, insan olduğunu, kadın oluşunu unutmaz, ödün vermez ama bir kenara itilebilir gereğinde, karşısındaki erkek, oğluysa. Eşiyse, işler değişebilir. Onur ağır basar, gurur öne çıkar, yaralanır, yıkılır, affedemeyebilir. Yüreğini bıraksa da geride acıyarak, sızlayarak; ardına bile bakmaksızın çekip gidebilir. Ve de asla dönmeyebilir. O nedenle unutma; annenle eşini asla karıştırma ve annenden beklediklerini bekleme ondan! Bir yandan da, annenin de, anne olmanın yanı sıra, bir yerde de kadın olduğunu unutmamaya çalışarak!

Seninle, uzun uzun sohbetlerimiz, çeşitli paylaşımlarımız, etkinliklerimiz oluyor zaman zaman. Görüyorum ki çok güzel aktarımlar yapabilmişim sana; onur adına, erdem adına, sorumluluk adına. Kısası insan olman, insan gibi insan, adam gibi adam olman adına. Ve başarmışım. O nedenle ki sevinçli, o nedenle ki gururluyum senden yana.

Yine de esas kutlanması, esas gururlanması gereken sensin. Çünkü benim vermeye çalıştıklarım, önerilerim, her anne babanın yaptıklarıydı. Sende görmek istediklerim her anne babanın çocuğunda görmek istedikleriydi. Sen verdiklerimi fazlasıyla, kendin de üzerine değerler katarak, özümseyip, hayata geçirdin.

Dilerim değişmez, daha da gelişirsin. İstediğimden daha iyi ve ileri noktalara ulaşmış görürüm seni ve bu birikimlerini, çocuklarına da aktararak, onları kendinden daha ötelere taşıdığını da. İnanıyorum ki öyle de olacak. Zaman zaman yaptığımız sohbetlerde yetkin bir baba adayı görüyorum sende çünkü. Tıpkı yetkin bir eş adayı gördüğüm gibi.

Görüyorum ya, biliyorum da üstelik ama dedim ya, analar söylemeden edemez. Onların gözünde büyümez çocuklar. Kaç yaşında olursa olsunlar, hangi konumda olurlarsa olsunlar, yine de tembihlerde, önerilerde bulunmadan, endişeler, korkular duymadan edemeyiz. Kendimiz acıkınca, önce sizlerin önüne bir tabak, üşüsek, önce sizin omuzlarınıza bir hırka koyarız. Çok uzaklarda da olsanız, siz yersiniz, biz doyarız, siz üşürseniz, biz hasta oluruz, azıcık sızlasa yüreğiniz, bizimki paramparça olur. Biraz nemlense gözleriniz, biz hıçkıra hıçkıra ağlarız. O nedenle bağışla yinelemelerimi.

Unutma, siz bir aile oluşturacaksınız. Arapça bir sözcük olan aile, taşıdığı anlamı bütünüyle bünyesinde barındırır. (Birbirine ihtiyaç duyan, birbirini esirgeyip gözeten, destekleyen ve birbirine güvenen) demektir, kan veya evlilik bağıyla oluşunun yanı sıra. . Bir aile kurarken ne anlama geldiğini bilerek ve iyice düşünerek kurmalısın. Birbirinize sımsıkı bağlanmanız gerektiğini de unutmaksızın, ama asla bağımlı olmadan. Çünkü bağımlı olmakla, bağlı olmak çok farklı olgulardır. Bunun ayırdına vararak, zedelenmekten uzak tutun bağlılığınızı.

Kadın ve erkek, birbirinden farklı üstünlükleri olan bireylerdir. Bu farklılıkları, eşitsizlikleri anlamına gelmez hiçbir zaman. Çünkü farklılıkları eşitliği bozmaz. Farklılık, burada yarımlık anlamına gelir ki bir aile kurulduğunda, bütünlük sağlanır, birbirlerini tamamlarlar. Bu tamamlanmışlıkla, mutluluğu oluştururlar. Oksijen ve hidrojen gibi; oksijenle hidrojen birleşince, nasıl ki hayatın temeli su meydana geliyorsa, ayrıldıklarında da, biri yanıcı, biri yakıcı iki gaz ortaya çıkar. Ama tek farkı, ailede sadece bir taraf yanmaz, yakıcı olan, kendini de yakar aynı zamanda. Aman biriciğim, ne yakan, ne de yanan olmaya izin vermeyin.

Ve bir ayakkabı gibi, hangi ayağa ait olduğunuzun bilinciyle, ama eşit ve birlikte… Şayet sağı sola, solu sağa giymeye kalkarsanız, hem ayakkabıyı deforme eder, hem ayağınızı rahatsız edersiniz. Dolayısıyla da rahat yürüyemez, gitmek istediğiniz yere varmakta zorlanır, gecikir veya hiç ulaşamazsınız. Aman gözbebeğim, ayakkabılarınızı, ne zaman, nasıl giyeceğinizi unutmaksızın sürdürün birlikteliğinizi ve huzurlu yürüyüşlerle, isterseniz, koşarak, rahatlıkla varın, sizi bekleyen güzelliklere.

Çocuklarını da çok sev. Ve göster her vesileyle sevgini. Kucakla onları, coşkuyla dolu dolu. Başarılarını yürekten kutla. Başarısızlıklarında da kucakla ve çabalarından dolayı en azından, kutla ve gayretlendir, umutlandır, inandır mutlaka başaracaklarına. Desteğini ise asla esirgeme, hoşgörülü ol, özverili ol. Kısası, sevgi ve şefkatinle hep yanlarında olduğunu hissettir ve sarmala onları. Her etkinliklerinin bir ucunu da sen tut, yüklerini paylaşmak üzere, ama pek de ortalarda görünmeksizin!

Senin gibi düşünemediler diye, hatalar, yanlışlar yaptılar diye suçlama, eleştirme, hele hele asla cezalandırma. Onların yaşındaki davranış ve düşüncelerini hatırla önce, sonra da, o günkü aşamaya gelene dek hangi aşamalardan geçtiğini, bilmeden, farkında olmadan ne yanlışlar, ne hatalar yaptığını hatırla. Sonra da al karşına, önce çok sevdiğini ve her ne olursa olsun, yanlarında olduğunu vurgula, devamında da, yanlışını ve hatasını anlat en sevecen sesinle. Üzüntünü belirt, ama öfke ve sinirini baskıla, belli etme. Kendi değerlerini, örnek yaşamakla, zaman zaman da paylaşımcı sohbetlerle aktarmaya çalış. Yollarına çıkan taşları temizle, takılıp düşmesinler diye, ama her gördüğün taşı da kaldırmaya kalkma. Zaten yetişemezsin hepsine. Yine de yetişemediklerinin yaralarını mutlaka sar, sarmala ve iyileşene dek yanlarında olduğunu hissettir her tavrınla.

Sanırım, senin çocukların senden de ilerilerde olacak. Onların babası sen olacaksın çünkü.

Yine, anne amma uzun uzun anlattın. Nereden başladın nerelere geldin dediğini duyar gibiyim. Ama öyle coşkulu projelerle istedin ki yanında olmamı bugün. Telefonda coşkunu ketlememek adına, yanında olacağımı hissettirmeye çalıştım coşkuna ortak olarak. Oysa en kötü günlerimden biriydi yaşamakta olduğum ve ağlıyordum o an. Dışarıdaki eksi bilmem kaç derece soğuğa rağmen, kaloriferi kapamış, incecik giysilerle, üşümek yerine alev alev yanıyordum. Ağlamam da sebepsizdi, umutsuzluklarım ve ölümü isteyişim de, tüm korkularıma rağmen.

Sen, adolesan çağının son günlerinin zorluklarını yaşayıp, sınırsız anlayış, hoşgörü, sabır ve sevgiler bekliyorsun; öfke patlamaları, anlamsız can sıkıntıları ve sinir krizleri geçirdiğin bu günlerde.

Bense, menopozun zorluklarını yaşıyorum, senden çok uzaklarda. Ve bu koskoca şehirde tek başıma… Bilemezsin neleri baskılıyor, neleri yok var saymaya, görmezden gelmeye, tahammüle çalışıyorum.

Üstelik her başım sıkıştığında, her bunaldığımda, içinden çıkamadığım veya karar veremediklerimde, günde bilmem kaç kez telefon edebileceğim bir annem de yok. Ne gel ihtiyacım var dediğimde koşa koşa gelebiliyor, ne de sığınmak istediğimde koşa koşa gidebiliyorum. Uzattığımda çaresiz ellerimi, tutacak sevgi dolu eller uzanmıyor. Sarmalanmak istediğimde, kucaklayacak güvenli kollar yok bana açık. Ağlayabileceğim bir omuz da!

Şu an, sen benden şanslısın. Ne olur, azıcık da sen beni anlamaya çalış, azıcık da sen bana hoşgörü ve sabırla yaklaş. Sevildiğimi, düşünüldüğümü hissettir. Coşkularına, etkinliklerine, senin boyutunda paydaş olmadığımda bağışla beni ve anlayışla karşılamaya çalış. Gücümü aşan isteklerinde ısrarlı olup, daha da acıtma içimi! Biliyorsun ki mümkün olanlarında, istemene bile fırsat vermedim bu güne dek!

Yarın, eşin bu zor günleri yaşadığında, ona da aynı, hatta daha fazla destek ol, anlayış, hoşgörü ve her zamankinden fazla sevgiyle yanında ol ve tut ellerinden. Sakın bırakma. Bil ki bu döneminde sana ve anlayışına çok daha fazla ihtiyacı olacak. Sabırlı ol. Beklentilerini, onun dışında arama, yanlışlara düşme! Telafi edemeyebilir üzülürsün!

Bugüne dek yaptığım her şey göz önüne alındığında, yapmış olmaktan asla pişman olmadığım, keşke demeyip, hep iyi ki diye andığım tek şey, seni dünyaya getirmek oldu.

İyi ki doğdun, iyi ki varsın ve oğlumsun!

Yaşadığın doğrular ve izlediğin doğru çizgide daha da yetkinleşerek, sağlık, mutluluk ve başarılarla yoğrulu ol gözbebeğim.

Tüm dualarım seninle.

Allah’a emanet ol.

Allah hep yanında...


Ve

Ellerini tutuyor olsun...

 
Toplam blog
: 290
: 553
Kayıt tarihi
: 11.03.08
 
 

İlk ve orta öğrenimimi Gölcük/ Kocaeli, lise ve üniversite öğrenimimi Ankarada gördüm. İlk okuldan..