Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ocak '16

 
Kategori
Blog yazarları tartışıyor!
 

Yeni gelen yıl...

Yeni gelen yıl...
 

Harika bir şekilde dünyaya, aşağıya balkondan bakarken, bir körfez boyunca İzmir’i ayaklarımın altında izlerim Üçkuyular’ dan!

Ve yepyeni bir gün doğada patlarken karanlığın dağılması için o kadar da çok beklemem gerekmez tan vaktinde. Kıp kızıllıktan sarıyla beraber yeşil-maviliğe geçiş, yani gün doğumu! Mis gibi bir yaz sabahına uyanırmışçasına taze bir yıla uyanmak, ölümden dirilmek gibi, tüm çıplaklığıyla hayatı yaşamak gibi bir şey! Tez soyunmuş bakire bir kadına bakarmışçasına taze ve yepyeni bir yıl için şöyle düşünmek; “Hayatta elini korkak alıştırma!”.

Evet, tam da “kendimi korkak hissetmediğim” bir yıl olsun bu, güne gelen yeni yıl! Geçtiğimiz yıllar için şöyle bir his oluşmuş: “Hem kötüden, hem de iyiden korkup yaşayamamak!”. Oysa hayat, yaşama cesareti gösterenleri ödüllendirir.

Annem kanseri olduğundan beri göğüs yerine “meme” diyorum. Böylelikle sayısı doktorlar tarafından bir adete indirgenmiş bile olsa, yine de bir tane daha kaldığını belirleyebiliyorum! Östrojen bölgelerdeki genetik kanser vakalarımıza rağmen annemin ve babamın –prostat- kanserini yenmiş olmalarını gururla anlatıyorum! Her daim vurguladığım gibi hayat anlattıklarımdan daha zordur!

İşte bazen bu yüzden bir aşk üzerine kolayca elde ettiğimiz bir sevgiliyi hayatımıza kolay-kolay sokamayız; “biz birbirimizi hak etmedik!”. Oysa kolay olması, yanlış olmasını gerektirmez!

İzmir körfezindeki seksi kıvrımlara bakarken bu şehirdeki hayatın gerçekten zor olmadığının farkındalığı var üzerimde!(“Zor olan güzeldir” önyargısından kurtulmak gerekliliğinin de!)

Yani kısaca şunu demek istiyorum; benim hayatımın zor ve detaylı geçmesi sizi hayat konusunda korkutmasın!

Yılbaşı öncesi sabah 08.30’ta karlı bir Bursa sabahına uyanıp İzmir’e gelene kadar kilometrelerce yolda bekleyip 11 saat yolculuk yapmak durumunda kalmak bile aileyle kutlanan bir yılbaşı gecesinin lezzetini bozamıyor! Gariptir, “yazılmayanı yazan” bir adam olarak, belki de yazılanları da yazmayı başarabilmişimdir! Evet, son beş yıldır “aile”, “aile” diyerek size mutluluğun formülünü kabullendirmeye çalışıyorum!(Ne haddimeyse!)

2016 tüm insanlığın dönüşüm yılı olsun. Evet, dünya yüzyıllardır barışı hak etti! Zor mu? Bu kafalarla “evet, hem de çok zor!”. Ama yine de insan iyi niyetle dilemeden geçemiyor...

İşte tam böyle düşünürken kendimi yepyeni bir yıl içerisinde buluyorum. Ve öyle ki camdan baktığımda İzmir körfezi bakire genç bir çıplak kadın gibi, zehirsiz bir yılan gibi, bacağıma dolanıyor! Tıpkı geçmiş bir Paris gecesinde karşılaştığım Ganalı zenci kabile dansçısı gibi vücuduyla beni hipnotize ediyor!

Ve sevgili düşünce dostum seksi orkestra şefi İbrahim Yazıcı ile sonlanmayacak türden sohbetimizde belki de Şems ile Mevlana’nın yakaladığı garip ruhsal bir iletişim yakalıyoruz. Ki ilk görüşte aşk ile karıştırılacak türden ve son derece kendimiz olarak birlikte geçirdiğimiz o dört saati, her saniyesinin değerini bilerek tüketiyoruz. Zeka ve yaratmak üzerine yaratanın anlayışına sığınıyoruz çünkü ikimizin de son dönemde sıkça yapmaya çalıştığı onu taklit etmek üzerine çabalamalar -tüm insanlığın karşı çıkışına rağmen- bizi suçlu hissettirmiyor! Bilmek ve öğrenmek adına nefis geçen bir sohbetin sonlanması bizi rahatsız etmiyor. Nitekim yediğimiz yemeğin çok ötesinde karnımız ve ruhumuz doyuyor!

Artık güzel ve verimli bir yıl yaşayabilecek kadar olgun, cesaretli ve hazırım!

Ve tüm iyi niyetimle hepinize harika bir yıl dilerim...

Görüşmek üzere!

 
Toplam blog
: 631
: 293
Kayıt tarihi
: 10.04.11
 
 

Eric'i külden yarattım. Tamamıyla benim eserim. Söyleyeceği çok sözü, söylemek istediği az sözü. ..