Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ağustos '13

 
Kategori
Deneme
 

Yeni gelin Edibe, bir kuyumcu dükkanı gibi. Yaşanmış öykü 2. bölüm

Yeni gelin Edibe, bir kuyumcu dükkanı gibi. Yaşanmış öykü 2. bölüm
 

Edibe'ye takılan takılar, kuyumcu dükkanı gibi (görsel netten alıntı)


YAŞANMIŞ ÖYKÜ 2 NCİ BÖLÜM 

Yüklü bir başlık parası alınarak kendisinden 20 yaş büyük, bir gözü özürlü köyün ağasının oğlunu reddeden Edibe, Abisi ile birlikte, Erzurum’daki ablasının evine gelir. Eniştesi Devlet Demir Yollarında Müdürüdür. Orada rahat mutlu bir yaşam sürmeye başlar. Yandaki Konakta o yörenin en zenginlerinden olan Akif Ağalar yaşamaktadır. Akif Ağaların Konağı, bahçe, içerisinde 2 katlı muazzam bir Konak. Arka tarafında ayrıca 3 tane daha ev var, orada Konakta çalışan hizmetkârlar kalıyorlar. Akif Ağa’nın 19 yaşında Emine isminde bir kızı, 17 yaşında Şefik isminde oğlu var. Şefik ailede tek erkek çocuk olduğu için el üstünde tutuluyor, dayılar, amcalar herkes üstüne titriyorlar. Okul saatlerinden artan zamanının büyük bir kısmını okuldan ve mahalle arkadaşları ile geçiriyor. Şefik komşularına gelen güzel Edibe’ye âşık olur, onu görmek için türlü imkanlar yaratır, edibe de onu görüp aşık olmuştur.

Aradan birkaç ay geçer, Edibe’nin babası onu tekrar köye çağırır. Başlık paralarını alıp harcamış, ağaya verdiği sözünü yerine getirecek. Bunu işiten Edibe paniğe kapılır ve devamlı ağlar. Teyzesinin kızı ona Şefik’e kaçmasını söyler, oda bohçasını alıp Zemine Paşaların evine gelir. O devirde Erzurum’da çok zengin ailelerin eşlerine Paşa denirdi. Koltuğunda bohçasını gören Zemine Paşa: “Edibe kızım ablan bir şey mi istedi, o koltuğunun altında sakladığın ne?” diye sorunca, Edibe: “ Bohçam, ben Şefik’e kaçtım” diye cevaplar. Bu cevaba çok sinirlenen Zemine Paşa: “A AA, edepsize bak hele soyun batsın, Penek’li soyundan da bu beklenir. Benim oğlum daha çocuk, okuyor, hadi kızım hadi, defol git.” Diyerek Edibe’yi döve döve ablasının evine getirir ve: “Anam alın kızınızı, kızını dövmeyen dizini döver, benim oğluma kaçmış, bohçasını alıp gelmiş, benim oğlum okuyor daha çocuk.” Deyip Edibe’yi teslim edip ayrılır. Ablasının kayınvalidesi de Edibe’yi hırpalayıp : “Bu kız bu evden gidecek, namusumuzu iki paralık etti, ben evimde istemem.” Diye tutturmuş. Olay anında etrafa yayılmış, Akif ağa eve gelip haberi alınca hanımına çok kızmış ve: “Sen nasıl böyle bir şey yaparsın, Akif Ağanın oğluna kaçan kız geri gider mi?” Diyerek bayağı olay çıkarmış.

Olayı haber alan Şefik, çok kızmış ve evi terk etmiş. Akrabalarından Müştak Dayı onu saklamış. Akşam olmuş Şefik yok, her taraf aranmış yok, yok yok. Evde baba ile anne arasında kavgalar başlamış, sanki yas var, baba ağlar, ana ağlar, akrabalar ağlar. O gece uykusuz geçer.  Ertesi günü tellal çıkartılır (eskiden Erzurum’da kaybolan kişi veya mal için tellal denilen adamlar, şehirde bağırıp gezerlermiş.) Tellal: “Şefik neredeysen çık gel anan baban üzüntü içindeler, sana Edibe’yi alacaklar.” Diye bağırarak dolaşır, bu haberi işiten Şefik eve gelir. Aile Edibe’nin babasını çağırırlar, köyden gelen babadan Edibe’yi Allah’ın emri ile oğulları Şefik’e istenir. Babaya yüklü başlık parası verilir, ayrıca ağaya ödemesi için para verilerek Edibe ile Şefikle dillere destan bir nişan töreni yapılır. Bir yıl sonrada düğün yapılacak. Aradan bir yıl geçer. O süre de Edibe ablasının evinde, gece gündüz çalışır. Ablanın kayınvalidesi yaman, kıza göz açtırmaz, dışarıya dahi adım atmasını istemez. Şefik de okulu bitirmiş. Ama Edibe’nin yüzüne hasret kalmıştır, mektupları yazıp teyzesinin kızı ile Edibe’ye gönderir ama Edibe’nin okuma yazması yok. Mektubu getiren kız okur : “Gız Edibe helalim, göremem hiç cemalin, nedir çektiğim çile, eziyet edersin bana bile, bile. Ne olur bu gece ay doğanda tırhıca gel ( Erzurum’da dış kapılara takılan tahtadan yapılmış ince aralıklı kapının şeklini almış korkuluk. Kapı açılınca aralıklı olan tırhıc kapısından içerdeki görünmez ama dışarısı görünür) belki yüzün görerem, kız ben senin yoluna ölürem.” Mektup okunurken Teyze’nin kayın validesinin sesi duyulur Edibe korkudan mektubu ağzına atıp çiğneyip, sutyeninin içine saklar.

Günler akıp gider, genç nişanlılar gizli saklı buluşurlar. Artık düğün günü gelip çatmış. Akif Ağa’nın Konağının Bahçesinde kazanlar kurulur. Daha önce kesilen 15 koyun parçalanmış etler hazır, aşçılar etleri kavurur, dolmalar, pirinç pilavı, su börekleri tepsi, tepsi, ayran çorbası, kompostolar, kadayıf dolmaları. Siniler kurulmuş, yerlere halılar serilmiş, sinilerin etrafına minderler yerleştirilmiş. Çalışanlar en güzel elbiselerini giyinmişler. Lavaş ekmek yığınları büyük seleler içine konmuş, üzerleri beyaz örtülerle örtülmüş. Bahçe dışında davullar çalınıyor, mahşeri bir kalabalık. Erzurum barları oynanıyor. Kız evinde Edibe hazırlanmış, Bindallı Gelinliğini giymiş, herkes güzelliğine hayran, beyaz duru teni, pembe yanakları, simsiyah gözleri ile tablo gibi adeta. Daha önce takılan 24 tane kalın Erzurum burma bilezikleri kollarını acıtıyor. Belinde altın üzerine yakut ve pırlantalarla işlenmiş kemer var. Boynunda Erzurum’un altıntopları, beşibiryerdeler, altın zincir ucunda altın saat. Kulaklarında altın küpeler, parmaklarında altın ve kehribarla işlenmiş yüzükler. Tam bir kuyumcu dükkânı gibi.

DEVAM EDECEK

NAHİDE ÇELEBİ

 
Toplam blog
: 1977
: 1045
Kayıt tarihi
: 25.11.08
 
 

Erzurum doğumlu, Ankara'da yaşıyor. D.T.C.F mezunu, emekli lise öğretmeni, evli, 2 çocuklu. "İsya..