Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ağustos '09

 
Kategori
Güncel
 

Yeni Osmanlılık hedefleri modern Türkiye Cumhuriyetinin modernleşme hedefleri ile çelişmez

Yeni Osmanlılık hedefleri modern Türkiye Cumhuriyetinin modernleşme hedefleri ile çelişmez
 

700 yıllık Osmanlı kendi evlatları tarafından korkulan, ürkülen bir şey oldu.


Altını özenle çizmemiz gereken yeni kişisel ve toplumsal sınırımız, Yeni Osmanlılık. Bu tanım, Anadolu'nun yumuşak, şevkatli ve hoşgörülü gücü, Modern Türkiye Cumhuriyetinin yarattığı cumhuriyet değerleri ve dinamizmiyle bölgesinde ve dünyada yeni yüzyıl değerleri olan kapsayıcılık, biraradalık ve hoşgörünün uygulayıcısı ve lideri olmasıdır. Yeni Osmanlılık modern cumhuriyet değerleri ve hedefleri ile çelişmez.

Kendimi kimlik olarak hissettiğim günden bu güne kadar, bu topraklarda olağanüstü büyük ve kudretli geçmişin, binlerce yıllık Türk tarihin, 700 yıllık Osmanlının siyasi ve diplomasinin mirasçısı, felsefi olarak Mevlana'dan, Yunus Emre'ye, Hacıbektaş'a uzanan geniş bir yelpazenin yaşam deneyimleri ile yoğrulmuş bir takipçisi olarak görüyorum.

İnanç olarak te kendimi, Arapların uyguladığından yüzde yüz farklı olduğuna inandığım hoşgörü inancına dönüşmüş Anadolu Müslümanlığı olarak tanımlıyorum

Cumhuriyet kurucusunun ölümü ile birlikte geçmişi ile olan bağlarını kopardı, modern cumhuriyete dönüşümü tarihini silmek olarak algıladı, 700 yıllık Osmanlı korkulan, ürkülen bir şey oldu. Bu aynı zamanda batının da işine geldi, korkularında yaşattıkları Osmanlının modern cumhuriyetten uzaklaşmasından memnun oldular.

Şimdi aynı hatayı yeni dönem "aydınları" yapıyor, 85 yıllık cumhuriyet tarihimizi parça parça ele alarak önemli bir bölümünü reddediyorlar. Bunun hiç bir mantığı yoktur, geçmiş sadece deneyimlerimizdedir ve yok sayılamaz. Bu nedenle modern cumhuriyet tarihi bütünüyle bize aitttir, inişleri çıkışları ile bu toprakların, toplumun deneyimidir. Bugün yaratılan tüm önemli gelişmelerin de zeminidir.

Tarihsel ele alışlarda dönemsel bağlamları düşüncelerimizin ana zemini haline getirmeliyiz. Bu şu demek, kuruluşunda Amerika kızılderilileri etnik olarak sildi, kuzey güney savaşı ile yıllarca birbirini boğazladı ama Amerikalılar, doğru olarak o günlerin bu bağlamına takılmıyor. Avrupa'da tarihin en iğrenç din savaşları, engizisyonlarını gerçekleştirmiş toplumlar olarak bunlara takılmıyorlar.

Biz neden Osmanlının 700 yılında bu bağlamları bugünün gerçeğiymiş gibi canlı tutuyoruz? Bu bizim genlerimize eğitim vb şeylerle bilinçli kazınmış nefret olmasın? İnsan dününden bu denli nefret ederse bugünü nasıl yaşar sevgili Murat? Bunu seninle bir gün uzunca konuşmak istiyorum.

Asıl mesele Osmanlı fethettiği topraklardaki dokuyu bozucu, asimile edici davranmıyordu. Bu yönüyle batı tipi sömürgeci değildi yani.

Asimile edilmeyen, kimlik baskıları yok edilmeyen topluluklar ilk fırsatta kimlik arayışına giriyorlardı, bu da onlar açısından son derece insani.

Bugünün gerçeği büyük Osmanlı fikri zemininde o dönemi doğru analiz ederek bugünün modern Cumhuriyet fikrine kaynaklık etmesini sağlamaktır....

Yeni Osmanlıcılık, cumhuriyeti yok edenlere zemin sağlamaz, Modern cumhuriyet tarihimiz sanki 85 yılmış gibi garipliklerden kurtarır. Endişe etmememiz gerekiyor.

Halkın anlayacağı dil diye ayrı bir dil var mı?

Uzunca seneler "halkın anlayacağı dil" diye bişi tutturduk. Bu berbat sonuçlandı, komik olduk, olmadığımızı olmaya çalışınca çuvalladık. Köy projesi dahil artık halkın anlayacağı dile inme kaygılarımızın olmadığı yeni bir dil ve semboller geliştiriyoruz, halk bu sembolleri dili ve yaşam önerilerimi ne zaman anlarsa o zaman gelsin alsın, ben de bu arada görüntüm dahil hiç bir değerimden vazgeçmeyeyim. Nasıl anlaşma?

En zeki halklardan biri olan bu halk bütün imajinasyonları anlıyor ve sizi sulu dereye götürüp susuz getiriyorsa bu aşamada oyunu ondan daha zeki oynamanın, bu oyundan zevk almanın zamanı gelmiştir. Onun gibi yaşar görünmek, onun gibi giyinir görünmek, onun gönlünü almak için kırk türlü şarlatanlık yapmak. Bunları geçiniz, kendim olmak, bu değeri kabul edenlerle açık ve ilkeleri belirlenmiş işbirlikleri yapmak, istiyorum.

Duygularımın sömürülmesini istemiyor, fukara edebiyatını bir kalemde üstünü çiziyorum, benimle büyük oyuna gerçek deneyime var mısınız? Şimdi koşullar eşitlendi artık ağlama zırlamaya prim yok, benim kadar çaba göstermezsen bişi kazanamazsın. Önemli de değil zaten ben bunu isteyenlerle yola devam edeceğim, bana keyif veren güç katanlarla.


Yeni yaşam değerleri içine magazin

"yeni magazin" konsepti çalışmalar devam ediyor. Ana ilke, magazinin her alanda gerekliliğinin devam ettiği gerçeği, magazinin sadece haber gibi görülmemesi ve kişilere bağlanmaması, yaşam biçimlerinin değişik tatlarını yansıtan toplumsal bir ayna olarak ele alınması, hayatı anlayan, bunu yorumlama kapasitesi gelişmiş, başka hayatlara düşman olmayan, bu işi güzelliği kıskanmayan, "doymuş" "okumuş" çocukların yapması.

Bu sevgi bitmez, büyük takıma büyük hedefler yakışır...

Galatasaray Eleno’yu alarak, yılın transferini gerçekleştirdi, transferin gerçekleşmesinde emeği geçen herkese, son yılların en gözde ismi haldun Üstünel'e teşekkürler. Bu sene kombine zamanıydı :)


İdeal Cumhuriyet Köy Projesi

Beykoz Cumhuriyet Köyünde bugün olağanüstü güzel bir gün geçirdik, 9 Ağustos pazar günü bizi misafir edecek bir köy evine kahvaltıya gideceğiz, heyecanla bekliyorlar, bahçelerden yeni toplanmış domatesler, köy peynirleri, malzemelerle köy geleneği içinde avluda kahvaltı edeceğiz. Sanat Kültür ünitesi, turizm, ekonomik çözümler konusunda da gelişmeleri konuşuyoruz. Kendimizi hiç yabancı gibi hissetmiyoruz artık.

Ağustos serinliğini dikine kesen ilk yağmur damlaları, henüz sıcaklığını kaybetmemiş, yanan iç gemilerimin üzerine düştüğünde, hafif bir dumanla birlikte minik bir dal kırılmasının çıkardığı çıtırtılı sesler çıkarıyorlardı. Ne yağmur yağdı ne de gemilerden tüten dumanların altındaki içten içe yanışlar söndü. İçten içe yanış, yanıltıcı ağustos ikliminin bıraktığı geçicilik kadar belirsizdi. Bunu hiç kimse anlamadı.

Bu yıl ağustos ayının nispeten serin ve değişik geçtiğini düşünen var mı? Sadece geçmiş ağustosları mı hatırlamıyorum, hep böylemiydi acaba diye düşündüm. İklim algılarım artık bana cevap vermiyor, iklim üzerinden his oluşturamıyorum. Eskiden domates, salatalık, karpuz çıktığı zaman kokusunu hisseder, gelen mevsimi anlardım. Şimdi her şey her zaman var ama bir şey her zaman yok, neyin olmadığını düşünüyorum.

Organik tarım adıyla oluşan yeni endüstriye de çok sıcak bakamıyorum. Asıl dönüşümün, köylerin ve tarım alanlarının düzenli ve bilinçli kullanılması ve oralarda çıkan ürünlerin değişik yollarla bizlere ulaşmasını önemsiyorum. İdeal Cumhuriyet Köy projesinin ana başlıklarından birisi bu zaten. 1925 lerde her köyde tarımı bu yönüyle geliştirecek birimler öngörülmüş.



Bir ışık daha dünyanın çatısına doğru yüksaliyor


"Coca-Cola CEO'su Muhtar Kent'ten sonra bir Türk daha, dünya içecek devi Pepsi'nin CEO'su olma yolunda. Ümran Beba adım adım yükseliyor" Akşam. Gelecek yüzyıl Dünyada Türklerin yüzyılı olacak. Kriz ve her türlü deneyimle yoğrulmuş, pratik zekalı hızlı analiz yapabilme, duygusal zekası yüksek, çoklu düşünme ve karar yeteneği ile Türk insanı, bu topraklardan çıkarak yeni yüzyıl düzeninin en etkili kimlikleri olacak.

Yeni yüzyıl, dünyanın dinamizmini bu topraklara ve Mezopotamya'ya geri taşıyor. Dünyanın önemli şirketlerinin önemli mevkilerinde Türkler geleceğin planlamasında 20. yüzyılın vahşi yöntemlerinin yumuşatılmasına ve gelişebilir, dönüşebilir, bütün inançların, etnik kökenlerin ve düşüncelerin birarada yaşamasının deneyimlerini geliştirecekler.

İnançların, etnik kökenlerin ve ideolojilerin sınırları keskinleştirmesi, ayrımcılığı geliştirmesinin önüne bu şekilde geçilebilecek.

Gelirin daha adil paylaşıldığı, üretimin dünya nüfusuna yetebildiği, bilimin insanlığın kökenini kurutmaya değil, bozluna dengeler ve doğaya yönelik kullanılabildiği yeni bir dönem düşleyin....

Bu topraklar ve Türkler binlerce yıllık tarihin onlara verdiği dinamizmle her tür dönüşümün öncüsü, gerçekleştiricisi olacaklar.

Çok ilginç bir gözlemimi paylaşayım, Cumhuriyet Köy projesinin dönüşüm kodlarını inceledikçe, en minik alandaki yeterlilik sağlanmasının aslında en büyük alanlara da yansıyabileceğini görmüş, düşünmüş kurucu.1920 lerde işe başlarken, kırsalın bu anlamda doygunluğunun gelecek olduğunu ifade etmiş.

Bu çok ilginç, bugün doymuş kırsallar olsa şehirlerde nüfus patlamayacak, bir çok şey farklı olacak belki de sorunların önemli bir kaynağı yok edilecek. Bunu dünya ölçeğinde de aynen düşünebiliriz. ben nüfusun bu etkilerde en son faktör olduğunu düşünüyorum. Son krizi önlemek için şirketlere açılan trilyon dolar ile dünya bu halde kalır mı

 
Toplam blog
: 202
: 994
Kayıt tarihi
: 29.06.07
 
 

Sosyal medya danışmanı, grafik tasarımcı.  ..