Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Temmuz '09

 
Kategori
Eğitim
 

Yeni turan

Yazarı: Halide Edip Adıvar

Halide Edip, Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemi edebiyatçılarından birisidir. İstanbul’da doğmuş ve yine İstanbul’da ölmüştür.

Yazarın bu hayatı seçmesinde anneannesinin rolü büyüktür. Halide Edip, Amerikan Kız Kolejini bitiren ilk Türk kızıdır. Kolejin yanı sıra özel dersler de almıştır. Hem pozitif hem de dini dersleri aynı anda okumuş sağlam bir zihniyet ve kafa yapısına sahiptir.

1908’de Meşrutiyetin ilanı ile gazete ve dergilerde yazı yazmaya başlamıştır. O dönemde Halide Salih imzasını kullanmıştır. 1908’de ilk romanı Heyula’yı neşreder. Sonra Raik’in Annesi ile yazı hayatını devam ettirir.

1908’de 31 Mart Vakası üzerine Mısır’a kaçmak zorunda kalır. Bir süre sonra bir dostunun daveti üzerine Mısır’dan İngiltere’ye geçer. Orada devri fikir adamları ile tanışır ve onlarla bir ömür boyu sürecek dostluklar kurar.

Halide Edip devamlı terbiye ve okullar konusunda yazı yazdığı için dönemin Milli Eğitim Bakanlığının ilgisini çeker. Kendisine 1909’dan itibaren Kız Öğretmen Okulunda Pedagoji Öğretmenliği teklif edilir. 1918-1919 yılları arasında üniversitede Batı Edebiyatı dersleri okutur.

Savaş döneminde İstanbul’da vatanseverlerle birlikte çalışmış 1919’da İzmir’in işgaline protesto eden mitinglere katılmıştır. İstanbul’da Fatih, Kadıköy ve en ünlüsü olan Sultanahmet mitinglerinde konuşmacı olarak yer almıştır. Yazar bizzat cephede savaşa katılmıştır.

Halide Edip Amerika ve Hindistan’a ziyaretlerde bulunmuş ve birçok konferansta konuşmacı olarak katılmıştır. 1939’da İstanbul Üniversitesinde, Edebiyat Fakültesi İngiliz Edebiyatı profesörlüğüne tayin edilmiştir. 1950-1954 yıllarında İzmir milletvekili olarak TBMM’ye katılmıştır.

Yeni Turan, Halide Edip Adıvar’ın ideolojik ve dönemin eğitim anlayışının kadınlara yönelik tarafını ele alan bir romanıdır. Yazar, aynı zamanda döneme damgasını vuran önemli bir siyasetçidir. Roman Osmanlının yıkılma aşamasında demokratikleşme çabası gösteren bir devletin iktidar mücadelesi yaşayan iki parti arası çekişme ve fikir akımlarını anlatmaktadır. Dönem, Osmanlının bekası için ortaya atılan fikirlerinden ne kadar fayda görülmüştür bilinmez ama çok uluslu bir imparatorluk için bu çaba çok büyük bir gelişim göstergesidir. Roman şu sözle başlamaktadır:

Ey Yeni Turan, Söyle Ülke, Söyle, Sana Yol Nerede?

Romanın kahramanları Lütfi Bey, Oğuz, Samiye (Kaya) ve Asım’dır. Dönemin iki siyasi partisi, Yeni Turan ve Yeni Osmanlı’dır. Yeni Turan Partisi lideri Oğuz Bey’dir.

Lütfi Bey ise Yeni Osmanlı Partisi’nin lideridir. Her iki taraf da devletin bekası için çalışmaktadır. Fakat bazı fikir ayrılıkları vardır.

Yeni Turan sadece Türklerin yönetimde söz sahibi olup tüm tebayı yönetme yetkisine sahip olmasını savunurken, Yeni Osmanlı aksine yönetimde Osmanlıyı oluşturan tüm tebaa söz sahibi olabilir, demektedir. Bu fikir ayrılıklarını savunmak ve halka kabul ettirmek amacıyla mitingler düzenlemişlerdir.Tabi tüm bunlar yakın zamanda yapılacak seçimlerde iktidar olabilmek için tarafların yaptıkları birer strateji oyunlarıdır.

İşte romanın eğitim ile ilgili olan tarafını, Yeni Turan tarafı gerçekleştirmiştir. Bu parti kadınların desteğini almak için Cuma günleri faaliyet gösteren Cuma Okulları açmıştır. Buralarda kadınlara dersler verilmiş, devletin işleyişinden mevcut durumlardan bahsedilmiştir. Kadın hocalar tarafından dersler verilmiştir. Bu okullara, gezici, bu konuda eğitim almış kadınlar tarafından öğretmenler iştirak etmişlerdir. Bu okullar mahalle camilerinin yanlarında küçük odalar halinde kurulmuştur.

İç tasarımları şu şekildedir: Yer döşekleri, duvarlarda çeşitli bitki resimleri ve gelen hoca için köşede bir yerde bir mekan oluşturulmuştur. Tahta vb. yoktur. İşte başta dediğimiz Samiye bu öğretmenlerden biridir. Ama Samiye adını değil, Kaya adını kullanmıştır. Sivas’ta Oğuz Beyle siyasi konuda eğitim almıştır. İleride bahsedeceğiz zaten ama Oğuz Beyle o zamandan kalma ve devam eden bir gönül meseleleri vardır. Kaya, Yeni Turan tarafını tutan ve o görüşü savunan düşüncelerini Cuma okullarında kadınlara anlatma görevini üstlenmiştir. Dönemin Yeni Osmanlı lideri aynı zamanda günün Emniyet Müdürü olan Lütfi Bey ise bu okullara ve Oğuz Bey’e karşıdır. Bunları engellemek için bazı yaptırımlar uygulamıştır. Mesela kadınları eğitmenin, din dışı, hatta kafirliğe kadar götüren hareketler olduğunu savunmuştur. Oğuz Bey’i de, zaten seçimlerde başarısız olması için gözaltına aldırmıştır. Kaya bunu haber alınca, Lütfi Bey’e bunun adaletsiz ve aykırı bir davranış olduğunu söylemek için yanına gitmiştir. Lütfi Bey ise, onun serbest bırakılmasının Kaya’nın kendisine bağlı olduğunu söylemiştir. Aslında Lütfi Bey tüm bunları Kaya ile evlenmek için planlamıştır. Lütfi Bey yaşça Kaya’dan büyük ve yaşlıdır.

Kaya, milletini seven ve davası için hayatı pahasına her şeyi göze alabilecek bir bayandır. Lütfi Bey’in teklifi şudur: “Ya Kaya, Lütfi Bey ile evlenecek ya da Oğuz Bey nezarette kalacaktır.” Dolayısıyla seçimlere katılamayacaktır.

Kaya için bu çok zor bir seçimdir. Hayatını hiç sevmediği, hatta zorla evlenecek bir insanla mı paylaşsın, yoksa davası için sevdiğinden mi vazgeçsin. Ama milli duyguları ağır basar ve bu ahlaksız teklifi kabul eder. Ama bu birliktelik sadece kağıt üzerinde kalmıştır. Hiçbir şekilde mutlu olmamış, konuşmamıştır. Yaşayan bir ölü olarak Lütfi Bey ile yaşamak zorunda kalmış ve hastalanmıştır. Cuma Okulları yasaklanmış ve bu yüzden dışarı bile çıkamamıştır.

Bu sırada Oğuz Bey vurulmuştur. Zaten hasta olan Kaya eğer bu haberi alırsa tamamen yıkılır ya da ona gider diye Lütfi Bey eve gazete alınmasını yasaklamış, bahçede yenilen yemekleri içeriye aldırmıştır. Fakat bu durum ne kadar sürebilir ki?

Kaya bu haberi öğrenince, bunun da Lütfi Bey’in bir oyunu olduğunu anlayıp evi terk eder ve Oğuz Bey’in yanını gider. Fakat geç kalmıştır. Onun için, devleti için, kendini feda eden Kaya için, onu hayata bağlayan hiçbir şey kalmamıştır.

Kaya vatansever asil bir Türk kadınıdır. Burada bahsi geçmeyen Asım ise olayı anlatan şahıstır. Herşeyi bilen, fakat kimseye bir şey söylemeyen Lütfi Bey’in yeğenidir.

Sonuç:

“Hiçbir sevgi yoktur ki, kişiyi sevdiğinden, davasından, ailesinden ve hayatından alıkoymasın. İşte bu Vatan Sevgisidir.”

 
Toplam blog
: 425
: 3089
Kayıt tarihi
: 06.12.06
 
 

Gazi Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ve Ekonomisi..