Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Şubat '16

 
Kategori
Blog
 

Yeni üyeleri motive ederken dikkat edilecek hususlar

Yeni üyeleri motive ederken dikkat edilecek hususlar
 

İnternetten alınmıştır.


Beni kimsecikler motive etmedi, dostlar, etmedi!


Her önüme geleni motive edişim bu yüzdendir benim!


***


Hikâyemiz, uzun seneler öncesine dayanır ve yaşanmıştır.


3 senedir "daktilo" niyetine kullandığım bilgisayarımın bir butonuna yanlışlıkla basınca "internet" denen şeyle tanıştım. Orasını burasını mıncıklarken ilk ulaştığım site "Türk Gazeteleri" sitesi oldu. Sabah, Hürriyet, Milliyet derken Milliyet Blog Sitesi ile de tanıştım. Hiç unutmam. 2006 senesinin Kasım ayı!


Sitedeki yazıları hem okur, hem de iç geçirerek "Ah ulan ah! Türkiye'de yaşasaydım ben de bu sitede yazabilirdim," derdim.


Beni bu "dijital" salaklıktan kurtaran 10 yaşındaki yeğenim oldu!


"Saçmalama dayı yaaa," diyerek neyin ne olduğunu bir çırpıda anlattı! (Yeğendeki küstahlığı görüyor musunuz?  Saygısız velet! Sümüklü hergele! Nah sana harçlık, yok sana sakal! Edepsiz! Kime çektin ulan sen?)


Sitedeki üye sayısı bin bile değil. 3 ay zarfında okumadığım yazı, yorum ve mesaj kalmamıştı.

Avucumun içi gibi biliyordum siteyi.


Allah için kavga gürültü falan yoktu ama site içten içe kaynıyordu, dostlar, içten içe kaynıyordu. Bir kıvılcım yeterdi ve o kıvılcım da bendim işte ama aklımı kurcalayan sorular da eksik değildi!


 Bu sitede yazı yazmak için mangırsal bir ödeme yapmak gerekiyor muydu?


Cık! Böyle bir şey talep edilmiyordu üyelerden!


E pekiii, üyeler az veya çok çorbayı kaynatabiliyorlar mıydı? Hani yani akmasa da damlar mıydı?


Üyeler ağız birliği etmişçesine "Ben burada payleşçem, üleşçem" dediklerine göre böyle bir şey söz konusu bile değildi.


Hemen üyelik şeyini doldurdum ve "payleşçem, üleşçem" sözcüklerini kullanmamaya özen göstererek bir yazı gönderdim. Akşam işten döndüğümde üyeliğimin kabul edildiğini gördüm. Yazımın altında onayımı bekleyen 6 adet yorum vardı!


Ara Not: O zamanlar siteye üye olabilmek için haftalarca, aylarca beklemek gerekiyordu. Ben "şak" diye üye olunca şaşırdım tabii. Başak Hanım "Bu çocukta iş var" diye düşünmüş olacak, sağ olsun.


Sitenin ağır abileri ve hanımağaları genellikle "gündelik yaşam" kategorisine takılıyorlardı ve birbirlerine "canımcığım, Süleyman Beyciğim, Nurten Hanımcığım" diye başlayan yorumlar gönderiyorlardı.

Sultanlar sultanı Sabiha Rana  Hanım'ın o çapkın melekleri yakaladıklarını öpüyor, yakalayamadıklarını  ise ertesi güne bırakıyorlardı. (Sabiha Hanım'ın melekleri hâlâ faaldir efendim.)

Ve inanır mısınız, dostlar...


O üyeler var ya o üyeler... Çaktırmadan bir güzel yarıştırıyorlardı!


Üyeler arasında ve  bu kadar kısa bir zamanda oluşuveren samimiyet biraz kafamı karıştırıyordu ama aldırmıyordum tabii.

Felsefe, Sosyoloji, bilmem ne loji gibi çok bilenlerin takıldığı lüks kategoriler de bana uymazdı.


Baktım; "Blog kategorisi" sinek avlıyor. Kimsenin uğradığı yok. Hani kıyı kenar yerde kalmış 2 masalı salaş balıkçı meyhaneleri vardır ya, aynen öyle işte. Hemen pılımı pırtımı toplayarak bir güzel yerleşiverdim ben de. Tezgâhımı kurarak beklemeye başladım. Ne gelen var ne de beni motive eden!


Ben de n'apiim; eskiydi, kıdemliydi, çaylaktı, yeniydi, diye ayrımcılık yapmadan başladım üyeleri motive etmeye. Dile kolay, 9 seneyi geride bırakmışım ama ben hâlâ motive etmeye devam ediyorum.

,
Siteye "güüüüm" diye düştüğümden üyeliğimin daha birinci ayında ismim ezberlenmişti. (Eskiler şahidimdir.)


Ara Not: Valla o zamanlar neler olup bitmiş öğrenmek istiyorsanız bir zahmet arşivime girip araştıracaksınız. Yok öyle 25' e simit! Her şeyi ayağınıza beklemeyin! Pazar nasıl karıştırılır, üyeler nasıl kapıştırılır, isim nasıl yapılır, yazı nasıl okutulur ve nasıl yorum ve tık milyoneri olunur hepsi arşivimde.


Değerli editörümüz Başak Hanım'la "yazı başına ücret" pazarlıkları başladığında ben sitede 2. ayımı geride bırakmıştım. Vergisi bana ait 50 Euro'da mutabık kaldık ve el sıkıştık. Başak Hanım, "Çenenizi tutun Sayın Culduz," diye beni uyarmıştı ama benim ağzımda bakla ıslanmaz ki!


"Bizim başımız kel mi?" diye şikâyet eden üyelere Başak Hanım hep aynı yanıtı veriyordu:


"Culduz, ironi yapıyor, ironi, siz ona aldırmayın!"


E bana da soruyorlardı üyeler, "ne iş" diye... Ben de:


"İroni yapıyom, ironi, siz bana aldırmayın," diyordum haliyle. (Bugün bile ironi yaptığımı sanırlar. Sansınlar bakalım.)


Ah ama ne var ki şu "motive"etme işleri biraz çetrefilliydi! Ayarını bir türlü tutturamıyordum! "Beni de motive etsene Culduz" diye gizli gizli mesaj gönderenler, ben motive edince hemen "Elveda dostlar, gidiyom ben," diye yazılar yazıyorlardı. Mesala "Fikir atölyesi" Kerim Korkut! Senelerdir rica eder "Beni de motive et" diye ama motive etmem. Siteye "tık" getiren çalışkan bir üyenin siteyi terketmesini istemem.


Haaa! Çok güzel yazdıkları halde kıyıda kenarda kalmış pek çok değerli üyeyi mindere çekmişliğim de vardır. Azgınlık konusunda beni fersah fersah geçtiler, doğruya doğru şimdi.


Bugüne kadar kaç üyeyi bu siteden kaçırttım, bilmiyorum. Bu işin "çetelesini" aynı zamanda "tertibim" olan değerli üye Sayın Erol Işık (Özışık)Bey tutuyordu. Kapsamlı liste ondadır. Ona sorun, o da sizi "yayın dışı" mesajlar yoluyla aydınlatsın!


Ara Not: Ahmet Balcı gibi mülayim bir üyeyi bile zıvanadan çıkarttım ama Arif Öğütçü karşısında başarısız oldum. Adam sinirlerini aldırmış. İşi gücü "kih kih!" Az kalsın kliniğe yatacaktım, geçirdiğim sinir buhranları yüzünden.


Hadi itiraf edeyim. Motivasyon ayarını tutturamayıp siteden en son kaçırttığım üye Sevim Güney Hanım'dır. Aslında ben Selda Çakmak Özbaşoğlu Hanım'ı kaçırtmak niyetindeydim ama dayanıklı çıktı! Sevim Hanım, arada gürültüye geldi. "Yahu Sevim Hanım, iyi düşünün," diye mesaj çekiyorum, o da bana "Bana  ne, bana ne, dittim işte" diye yanıt veriyor. Müzakerelere ara vermiş değilim! O "Hoşçakalın" yazısına 20'den fazla yorum aldı sayemde. İsmi duyuldu! Bütün bunları gözardı edeceğini hiç sanmıyorum. Hele "Ben geldim" diye bir yazı yazsın. Esas motivasyon o zaman başlayacak, dostlar!


Evet; pek kıymetli yazarım Sayın Mehmet Burakgazi Bey, yerden göğe kadar haklı. Çaylak üyelere "Hanya'yı, Konya'yı" bir güzel öğretmek kıdemli ve de profesyonel bir üye olara bana düşer. Motivasyon şart yani!


Çiçeği burnunda üyelerden "Limon Çiçeği" rumuzlu hanımı gözüme kestirdim örneğin! İkidir blog kategorisinde "Şöyle payleşçem, böyle üleşçem" deyip duruyor ve beni ayar ediyor! Ortada henüz yazı falan yok!


E ben de bekliyorum tabii.


Bir fişek namluda nasıl beklerse öyle işte!


Hadi bakalım "limonlu çiçek"...


Göster kendini!


Not: Siz hiç editörlerden "yorum" aldınız mı? Mesaj değil, YORUM! Rahmetli Mustafa Mumcu abim almıştır işte! Marifet midir? Elbette marifettir. Ama üye olduğunuz siteyi araştırmazsanız benden öğrenebilirsiniz ancak. Biraz merak efendim, biraz merak! Bulunduğu yeri bilmeyen nereye gideceğini de bilemez!

ÖNEMLİ UYARI: Sayfamda isimlerini andığım değerli üyeler...Pamuk eller cebe. Yorum yazmazsanız bir daha zor anarım isimlerinizi! Ona göre yani!

 
Toplam blog
: 312
: 1658
Kayıt tarihi
: 10.02.07
 
 

Önceleri konuşurdu insanlar, "yazmak", sonraların işi... Duygu ve düşüncelerimizin yanı sıra gözl..