Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Temmuz '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yeni yetme kızların derdi...

Kıbrıs Harekatı zamanında yeni yetme kızlardık; henüz genç kız sayılamazdık ama parktaki salıncakta sallanırken eteklerimizin açılıp-saçılıp da, ne renk külot giydiğimizin de bilinmesini istemediğimiz yaştaydık.

Aslında, diyerek, bir cümleye başlamam gerek: Yaşı dört-beşi aşan her kızın saklaması konusunda ısrarla üstünde durulan acayip bir konudur bu; hep ayıp, hep çirkindir bu konu!

Çoğu kız çocuğu ne olduğunu bilmeden yaptığı bir salıncakta sallanma, ne bileyim, bir etek uçlarından tutup da kaldırma… Olmadı, oturuş şeklinden dolayı en hafif hali ile azarı, ayıplamayı deneyimlemiştir….

Dayak ile de olabilmektedir bu terbiye şekli; sonuç üç aşağı beş yukarı aynıdır! Kız çocuk pek kötü, pek fena bir şey yapmaktadır!

Garibim, bilemez, eteği açıldı diye dövüldüğünü anlamaz da, tam o sırada babasına “Babacığım!” dediği için, ya da dondurma istediği için olduğunu falan zanneder…

Yıllar geçse de kolay aşamayacağı, o küçük kızın neden olduğunu anlayamadığı bir travması olmuştur artık!

Bizler şanslıydık; böylesini yaşamamıştık!

Otokontrolümüzü yapma yaşında kendimize çeki-düzen vermeyi öğrenenlerdendik…

Yine de, sosyal bir yaptırım çerçevesinde “Aile terbiyesi” denilen bir kavram neticesinde inceden inceden payımızı almıştık elbet!

Parktaki salıncakta sallanma yaşlarının son dönemlerini yaşarken, ki aslında ben o fırsatları popomun sığabileceği yaşlara değin asla kullanmaktan çekinmedim, misal: üç sene öncesi falan!

******

Kıbrıs Harekatı zamanında alarmlar vardı; Yeşil alarm, kırmızı alarm, falan…

Biz de bu alarmları salıncak sefalarımıza taşımıştık!

Kırmızı alarm: Eteğin pek fazla açıldı, külotun görünüyor!

Yeşil alarm: Yürü git! Her şey yolunda!

Sarı alarm: Dikkatli olsan iyi olur!

******

Tabii, öyle kendimize dönük yaşadığımız yaşlardayız ki; işin iyice geyiğindeyiz!

Sonraki bir-kaç yıl içinde bu alarmlar ifade değişimine uğradılar, tabii ki!

Kırmızı alarm: Seninki geldi! Kıskançlıktan çatlıyor!

Yeşil: Seninki geldi, yine pek aşık bakıyor sana!...

Sarı: Seninki yoldan gözüktü, haberi ola!

Falan tarzında evrim geçirdi…

Hepi-topu flört öncesi durumları…

******

Bu arada siyasal anlamda neler yaşandı, neler oldu?

Bizler sarı, yeşil, kırmızı alarmları kendi algılayışımız içine sokup, kendimizce anlaşılır kılma telaşı içindeyken…

Anne ve babalarımız için o alarmların renkleri “Kaçsak mı?”, Tehlike geçti mi?” , “Işıkları hepten söndürsek mi?” anlamı taşırken, bizler işin gırgırındaydık, anlayacağınız!

******

“İyi ki de öyleydik” diyesi geliyor insanın!

Çocuk yaşta canlı bomba olarak kullanılanların yanında bizler şanslıydık elbette!

******

Ne anne ne de babamız bize korku, kin duygusu salmadı!

Bakınız, bu pek mühimdir!

İzin verdiler ki bizler kırmızı, sarı alarmları kendi yaş standardımızda yaşadık!

Ne kin tohumları ektiler, ne de nefret!

Ne nefer etmek istediler bizi, ne de vazgeçtiler!

“Çocuklarımız çocukluğunu yaşasın” dediler… Ne alet ettiler, ne de çocuklarını yedirttiler!

******

Birçok kız çocuğunu eteği açılır; ama salıncakta, ama ekin toplamakta… Birileri alışık oldukları durumları çocuk akıllarınca algılar, öyle yorumlar…

(Çocukluğun kızı erkeği yoktur, bakmayın kendimden örnek vermekteyim de… Yani, sırf o yüzden!)

Bazen çocuklar bu kadar şanslı olamıyorlar, ne fena!

Ellerine tüfek veriliyor, “Öldür!” deniliyor!

Bilemiyoruz, “Kırmızı alarm” “Öldür!” demek, “Yeşil” “Az biraz bekle”, Sarı: “Öldürmeden getir lan! Bir hesabını alalım!” mı demek?

******

Mesela, kırmızı alarmda eteğimi toplarken tek amacım külotumun görünmemesiydi…

Anne ve babam için ise “tüm ışıklarınızı kapatın, muhtemel bir saldırı ile karşı karşıyasınız!” demekti!

******

Sonra…

Anne-babalara mı bir haller oldu?

Siyaset eteği açılan kızlar ve eteği açılsa da baksak diye konuşlanan ergen olma düzeyine henüz erişmemiş delikanlıları mı hedef aldı?

******

Bir şeyler oldu, kesin!

On üç- on beş yaşında canlı bomba olmayı tercih edemeyecek yaştaki çocuklar telef olurlarken yanlarına, artık Allah ne verdiyse, üç-beş, on beş- yirmi beş kişiyi daha götürüyorlar!

Tam da aşık olacak, sevgiyi, sıcak bir öpücüğü tadacak gencecik bedenler, ne ile kandırılıyorlarsa artık, ölmeyi, ölürken de yanlarında olabildiğince insanı beraberinde götürmeyi tercih ediyorlar!

******

Yaşıtları kızların salıncakta sallanırken açılan eteklerinden görünen bacaklarına, hatta külotunun rengini, anlık da olsa, görebilme lüksünü yakalayabilecekken dağlara çıkmalarının, tarikatlara dahil olmalarının mantıklı bir açıklaması var mıdır?

Yani, demek istediğim şudur ki: Bazı ebeveynler çocuklarını her daim korumak isterler!

Bu yüzden nefret aşılamazlar, olabildiğince korkulardan uzak tutmaya çalışırlar!

Bazı ebeveynler vardır ki: Çocuklarına kendi kin ve nefretlerini aşılarlar!

Hatta, “Kanım yerde kalır!” tarzında, çocuğunu hapislerde çürütmeyi hiçe sayarak, helallik ister!...

******

Yani…

Daha fazlasını ben demeyeyim isterseniz!

Her şey öyle ortada, öyle açık ve seçik ki!

Gözlerini kapatanlar asla göremeyecek, görenlerin gözleri ise ille de kapatılmak istenecektir!

******

Bizler eteğimizin açılması, olmadı hoşlandığımız gencin davranışları için kullandık “can kurtarma” alarmlarını; aslına bakarsanız cidden canımız yanmamıştı da, o yüzden şimdi bunları yazmaktayız!

Yansaydı…

Şu satırlar ya olmazdı, ya da pek acı hatıralar ile dolu olacaktı!

Yani, ne açılan etekten dem vurulabilecek, ne de “Dikkat! Seninki geliyor!” tarzı çocukça kullanımlara malzeme olacaktı!

******

Fazla yazmasam iyi olur!

Oku-oku, sıkılmışsınızdır zaten!

Lütfen, son bir şey daha yazayım, içimde kalır yoksa; hayır yani, yine size patlarım eninde-sonunda!

Çocukluğu, gençliği ellerinden alınan öyle çok kişi var!

Kimisinin ailesi gasp ediyor, kimisin “abla-abi” dedikleri….

Kim ne yaptı, neden böyle oldu diye sorgulamayan kişiler, yani gençler, hedefteler!

******

Bizler, misal, Kıbrıs Harekatı’ndan kendimize şımarıkça pay biçenler… En azından iyi-kötü yaşananların farkında olup da, siyasi platforma çekilmekten imtina edilenler…

Ailelerinin ısrarla korumak istediği mini etekli kızları, kaytan bıyıklı olmasını bekledikleri delikanlıları…

Bizler, siyasete karıştırılmadık hiç!

O yüzden, kırmızı, yeşil alarmları etek açılımlarımız ile ilişkilendirirken, kimse bize “Aha da bunlar düşmandır!” demedi!

******

Ne bileyim… Bizler öyle naif… Öyle çirkinliklerden, pisliklerden, kin ve nefretten uzak tutulduk!

******

Aynı yaşta olup da, kin ile yoğrulanların olduğunu görüyor insan!

Kızmak mümkün mü?


Ailesi “kin yüklemek” ile satmış zaten, kin ile büyüyenin suçu ne?

Ne etekleri savrulmuş bir salıncakta, ne “İnsan” yerine konulmuş!

******

İnsan şaşırıyor elbet!

“Canlı bomba” olduğunda yalnızca kendini önemli hissediyor!

******

Ne fena ki: Ailesi önemli olduğunu hissettiremiyor!

******

Birileri de bundan faydalanıp, fena halde önemli hissettiriyor ki; canını bağışlamayı “Onur” sayıyor!

Yani…

Bu anlamda hesabı kime kesmeli?

******

Bazı çocuklar şiddet ve nefretten uzak tutulmaya çalışılırken, bazı çocuklar ateşin ortasına atılıyorlar!

Çocuklarını savaş ve nefretten uzak tutmaya çalışanlar, diğer çocuklar için de emek harcıyorlar!

Zor bir emek bu!

Kendi çocuğunun eline silah tutuşturan bir babaya iyi niyetinizi anlatmanız ne mümkün!...

******

Yazasım çok, yani öyle bir coştum! Durdurabilene aşk olsun!

Lakin, metabolizmanız kaldıramaz!

Ayol… Buraya kadar okudunuzsa, zaten size helal olsun!

Sonuna kadar gelemeyip de, yarıda bırakıp gidenlere “Eyvallah!

Vallahi, bir daha yazdığını oku deseler, Ihhh!

Sıkılıyorum ayol!

İnsan yazdığını okumaya kalktığında, inanın, metabolizma resmen isyanları oynamakta!

Neyse…

Etekleri açılsa keşke tüm genç kızlığa geçmeyi umutla bekleyenlerin, dört göz ile pusuya yatsa genç erkek olma yolunda ilerleyenler…

Dertleri bir bu olsa…

Tüfek, tabanca…

Barut, bomba…

Hiç bilmedikleri şeyler olsa…

******

Sustum…

Vallahi sizin için…

Yoksa daha çok yazarım… Allah sizi benden korusun!

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..