Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Aralık '11

 
Kategori
Siyaset
 

Yeni yılda yeni umutlar

Bir koca yılı daha geride bırakırken dönüp arkamıza baktığımızda öyle çok sorun bırakmışız ki, bu kadar sorunu nasıl çözeriz bilinmez!

Bu sorunlarla ilgili her gün onlarca yazı, makale okumuş, tartışma programlarında akademisyenleri dinlemişsinizdir. Sonuç olarak da çözüme ilişkin sizleri umutlandıran çok fazla şey olduğunu sanmıyorum.

Ancak şu son iki gündür hükümet çevrelerinden gelen bazı açıklamalar doğrusu beni umutlandırdı.

Bir yanda Dersim tartışmaları devam ederken, son günlerde gündemi hepten Fransa aldı. Ermeni soykırımını inkar edenlere ceza uygulanmasını öngören teklif, Fransa parlamentosunda 39 kişinin oyuyla kabul edildi.

Hani bir söz vardır.”camdan evde oturanlar, başkalarına taş atmasınlar.” Kuşkusuz Sarkozy’inin yaptığı kabul edilebilir bir durum değil. Ancak, bu durum geçmişte Osmanlılar tarafından Ermenilere yapılanları haklı kılmaz ki! Fransızların ya da başka ülkelerin yaptığı kendi ayıbı, ya bizimkisi?

Adına soykırım demeyin de, “katliam deyin, kötü muamele deyin, zorbalık ya da tehcir deyin”, ne fark eder! Sayı Orhan Pamuk’un söylediği gibi 1.5 milyon değil de Talat Paşa’nın dediği gibi 924 bin olsun. Ya da biraz daha az söyleyelim 200 bin olsun, ne değişir.

Yapılan kötülüğün adı ya da sayısı, yapanı mazur gösterebilir mi?

Dersim olayında öldürülen kişi sayısı daha az olmasına ve muhalefetin bu konudan siyasi rant elde etme çabalarına rağmen başbakanın devlet adına çıkıp özür dilemesi ne kadar anlamlı ise, Ermenilere yapılanları inkar etmek de bir o kadar anlamsızdır.

Adına ne derseniz deyin, tehcir sırasında insanlar ölmüş, öldürülmüş, tecavüze uğramış, aç-susuz kalmış, mallarına el konulmuş, kısacası mağdur edilmiş mi?

Bence önemli olan budur ve isterse bir kişi için bile bu yapıldıysa suçtur ve gereği yapılmalıdır.

Aynı durum Türkiye de gerçekleştirilmiş faili meçhul suçlar için de geçerlidir. Susurluk’ tan Ergenekon’ a uzanan süreçte tüm karanlık olaylar ve suçlar aydınlatılmadan Türkiye de gerçek anlamda bir demokrasiden söz etmek mümkün değildir.

Asıl söylemek istediğim konuya gelirsek;

Önce Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç çıktı şunları söyledi:” Kürt halkına bilgi, eğitim, dil, kültür ve kimlikle ilgili tüm haklarını vereceğiz.” Daha da önemlisi devamında söyledikleriydi.”tüm bunları çıkarıp cebimizden vermeyeceğiz, bu zaten onların hakkıdır.”

Gerçekten çok cesur ve yerinde bu açıklama ne yazık ki, Fransa tartışmaları arasında gerekli ilgiyi göremedi.

Bu açıklamaya tepki MHP genel Başkanı Devlet Bahçeli ve PKK Karayılan kanadından geldi.

Şimdi düşünün, bunu söyleyen kişi, sıradan biri değil. AK Partinin ağır toplarından ve hükümette Başbakan yardımcısı.

Bir başka Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay da bir açıklama yaparak; yeni bir demokrasi paketi üzerinde çalıştıklarını, başbakanın bunu en geç şubat ayında kamuoyuna açıklayacağını söylüyor.

Şimdi sormazlar mı insana!

Şimdiye kadar neredeydiniz, ülkedeki tüm sorunların çözümü için böyle bir kararlılığı niye şimdiye kadar göstermediniz?

Siz bunları yapın da Fransa isterse senatosundan da geçirsin o kanunu. İsterse tüm AB ülkeleri karşı tavır alsınlar, ne yazar!

Bizim için önce kendi yurttaşlarımız önemli. Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi, Ermenisi, Rumu, bu coğrafyada yaşayan hangi din ve ırktan olursa olsun tüm insanların eşit yurttaşlık temelinde özgürce yaşayabileceği bir ortamın yaratılmasıdır önemli olan.

2011 yılı gerçekten de siyaseten çok hareketli ve olaylı geçti.

Ergenekon, Balyoz, Susurluk, Odatv, Hrant Dink, şike davaları, faili meçhullerle ilgili yeni bilgi ve bulgular, KCK operasyonları, gazetecilerin tutuklanmaları, tutukluluk süreleri üzerine yapılan tartışmalar, derken bir yılı daha geride bırakıyoruz.

Tüm bu karanlık tabloya rağmen doğrusu iki başbakan yardımcısının, Bülent Arınç ve Beşir Atalay’ın son üç günde yaptıkları açıklamalar beni 2012 için umutlandırdı.

Bu hükümet ya bu sorunların üzerine kararlı ve güçlü biçimde gidecek, ya da iktidar ömrünü tamamlayıp, geçmişte ANAP örneğinde olduğu gibi yok olup gidecektir.

Her ne kadar hala oyları artıyor görünse de bunun en önemli nedeni, halkımızın AK Partinin her şeye rağmen demokratik dönüşümleri gerçekleştirebileceğine olan umudu ve karşısında güçlü bir muhalefetin olmayışıdır.

Muhalefet deyince yalnızca mecliste temsil edilen partileri anlamak gerekmiyor. Bu ülkede toplumsal muhalefet ve sessiz çoğunluk günü geldiğinde bu iktidara da gereken dersi verecektir.

Ben her şeye rağmen son günlerde yapılan bu son açıklamaların gereğini hükümetin yerine getirmek için çaba göstereceğine inanmak istiyorum.

Ancak o zaman bu güzel ülke barış içerisinde, yaşanır bir ülke haline gelir, özgür ve demokratik bir ülkede yaşıyor olmanın hazzını ve mutluluğunu tadarız.

Yeni yılın tüm insanlığa, yurttaşlarımıza huzur, mutluluk ve barış getirmesi umut ve dileğiyle…………..

27 Aralık 2011/BODRUM

ayhanongun@gmail.com

 
Toplam blog
: 396
: 168
Kayıt tarihi
: 13.01.10
 
 

Barış içinde, birlikte yaşayabilmek adına insan ve emek odaklı paylaşımlardan yanayım.   Öğretmen..