Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ekim '16

 
Kategori
Yolculuk
 

Yeniden ankara

Yeniden ankara
 

"Buyrun efendim, için çok beğeneceksiniz. Sağlıklı yaşam iksiri bu." dediği küçük kadehteki sıvıyı içip bitirdiğimde genzimi yakan o muhteşem tadın sarhoşluğuyla "Zencefil var bunun içinde." dedim.

"Ne yok ki? Şimdi vücudunuzda griple ilgili ne var ne yoksa hepsi yok olacak. Nasıl? Şimdiden rahatladınız değil mi?" dedi çakır gözlü barmen.

 

Bir İstanbullu olarak şu Ankara'yı neden seviyorum bilmiyorum.

Geçmişteki günübirlik gezilerimizin anıları öyle güzel ki. Öyle unutulmaz ki.

Ah Haydarpaşa Garı! Peronlarının, tren vagonlarının dili olsa da anlatsa. Anadolu Ekspresi'nin 22:30 seferlerine koşarkenki heyecanımızı yeniden yaşatsa bize. Kuşetli vagondaki kompartımanda yaptığımız çay kahve keyiflerini, neredeyse sabaha kadar süren tadına doyulmaz sohbetlerimizi.

Haydarpaşa'dan trenler kalkmayalı beri biz de gitmez olduk Ankara'ya. Kara yolu, hava yolu kesmezdi ki bizi.

O zaman sorarlar insana değil mi? Sen Ankara'yı mı, Ankara'ya trenle gitmeyi mi seviyorsun? Elbette trenle gitmeyi çok seviyorum. ama Ankara'yı da seviyormuşum hatta özlemişim. Atatürk'ün başkent yaptığı bu şehirde beni çeken koskoca bir tarih var.

 

En son ne zaman gittim hatırlamıyorum; belki beş altı yıl önce.

Bu kez gidiş nedenim farklı, gidiş yolum kara yolu ile olsa da hissettiklerim aynıydı. Ankara'nın girişine geldiğimizde, o uzaktan gördüğüm şehir, kendisini ne kadar özlediğimi fısıldadı kulağıma. İlk seferinden son seferine tüm yılların anıları birbir canlandı gözümde.

 

Şimdi bir nedenim daha var Ankara'ya tekrar gitmek için. Sheraton Otel barmeni Cengiz bey.

 

Ah Nermin Abla ah!

Ahmet Muhip Dranas'ın şiirindeki Fahriye abla gibisin.  Ne güzel, ne şirin, ne çapkın ve ne vefalı arkadaşımızsın. Ne iyi ettin de tanıştırdın bizi bu çakır gözlü barmenle.

Bir fincan acı kahve, piyanoda çalınan yumuşak bir parça nasıl da iyi geldi bize.

 

Tanıdığım hiç bir barmene benzemiyor Cengiz bey diyeceğim, çok mu barmen tanıdın ki diyeceksiniz. Hayır, belki bir iki, o da uzaktan. Ama Cengiz bey bir başka. İnsanları kendine çeken bir aurası var. Her daim gülen gözleri, tatlı bir dili var. Ve bir dolu becerisi. Folklor mu istersin, Latin dansı mı, Almanca, Fransızca mı? Genel kültür, siyaset, astroloji, ne ararsan var. Üstelik dindar bir barmen. Hiç rastladınız mı böyle bir otel barmenine?

 

O kendine lokman hekim diyor. Vallahi hakediyor bu lakabı. Otelde kaldığımız iki gün boyunca üç farklı iksir yaptı bize. Üçü de birbirinden muhteşemdi. Ayakta durmaktan yorulduğumuz, gece uykularımızı alamadığımız, sigara için soğuk havada epey vakit geçirdiğimiz halde hasta olmadan İstanbul'a dönüşümüz belki de onun iksirleri sayesindedir.

Mesleki görevimizin izin verdiği her fırsatta onun bar tezgahına koşuyorduk. Bir damla alkol almadan sarhoş ediyordu bizi sohbetiyle. Biz tanıdığımız için çok mutluyuz. Tanıma fırsatı bulamayan arkadaşlarımız çok şey kaybettiler, benden söylemesi.

 

***Cengiz bey fotoğraf vermeyi sevmiyordu, alamadık.

 
Toplam blog
: 314
: 1210
Kayıt tarihi
: 07.08.11
 
 

Üsküdar İstanbul doğumluyum ve halen burada yaşıyorum. Okumak, yazmak ve seyahat etmeyi çok seviyor..