Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Kasım '10

 
Kategori
Sivil Toplum
 

Yeniden İzmit-Körfez geçişi

Sayın okurlar ben gerçekten çok akıllı değilim. Ama çok aptal da değilim. Ama ben hiçbirşeyi anlayamıyorum bu ülkede. Herkes olayları nasıl analiz ediyor, o analizden nasıl sonuç çıkarıyor anlamıyorum. Özellikle de medya. Araştırmacı olmakla övünen medya nasıl bazı şeyleri yazıyor, kabulleniyor anlamıyorum. Son örnek İzmit Körfez geçişi ve İstanbul İzmir bağlantısı haberleri.

Ben, o yol iddia edildiği gibi İstanbul-İzmir arasını bırakın 3,5 saate, 35 dakikaya indirsin yine de karşıyım. Ama şimdi bunu unutun. Sadece bir karayolları haritası alın önünüze (nasıl olsa her sene bol bol veriliyor km cetveli ile) ve sonra düşünmeye başlayın. Daha baştan, ağaç, orman unuttuk. Tamam. Sadece fiziksel ve şu anda mevcut ve hiçbirimizin inkar edemeyeceği gerçekler üzerinden konuşacağız. Bu konuşmaya başlamadan da lütfen önünüze birde 29 ekim 2010 tarihli Milliyet gazetesini alın, 10. sayfayı çevirin, isterseniz tüm detayları okuyun, isterseniz sadece aşağıdaki sarı, "yol 140 km kısalacak " ara başlıklı kutucuğu karayolları haritasının yanına koyun.

Sayın okurlar bu yol yapılmasa dahi şu anda İstanbul-İzmir arası ulaşım, bu iki şehirdeki (ama özellikle İstanbul) giriş çıkış saatlerine bağlı olarak zaten 8-10 saat değil ki. Hatta ve hatta bırakın binek otosunu, bu yol şehirler arası otobüsle ve feribot dahil bu kadar değil ki. Hangi Milliyet yazarı ne zaman, nasıl bu ölçümü yaptı anlamıyorum. Gece 12.00' de Anadolu yakası kalkışlı bir otobüs taş çatlasa 7 saatte İzmir' e giriyor. (Hani gitmesem içim yanmaz.)

Yineliyorum Kadıköy çıkışlı bir araç hareket saatine bağlı olarak 6 saat 10 dk.' da İzmir Karşıyaka (hatta Bostanlı' ya yakın nokta) varıyor. Üstelik kesin olarak hız limitlerini aşmadan. Yani evden çıkış, gidilecek son noktada kontak kapatma süresi bu süre. Feribot vb herşey dahil. Sayın okurlar çünkü bu mesafe 465 km. Yineliyorum kim İzmir - İstanbul arasını nereden nasıl ölçüyor, haritada nereye nereden bakıyor anlamıyorum.

Şimdi gelelim neden çıkış saati çıkış saati dediğime. Çünkü ulaşım süresi diye algıladığınız kavram kalkış noktasında kontağı çalıştırdığınız andan başlayıp, vardığınız noktada kapattığınız ana kadar geçen süre olmalıdır. Bu durumda dikkat ederseniz kaybettiğiniz süre şehirler arası yolda değil özellikle İstanbul içinde ve yakınlarındadır. (Kendi aracınızla yolculuk yapmayacak olsanız dahi örneğin otobüsün servisine binmek için kapınızdan çıkıp, varacağınız son ev veya otele ulaştığınız an arasındaki zaman dilimini dikkate almalısınız.) Ben 27 ekim çarşamba günü Adapazarı otogardan Vib turizmin saat 16.30 hareketle İstanbul Harem' e giden otobüsüne bindim. Bu otobüs sadece 5 dakikada (belki daha az) Adapazarı ana cadde üzerindeki Vib terminalinden yolcu aldı ve bir daha Harem' e kadar hiç bir yerde durmadı. Otobandan hiç çıkmadı. Belirttiğim mesafe 135 km. 5 km' de siz ekleyin 140 olsun. Bu otobüs Harem' de durduğunda saat 18.30 du, çünkü Via port önlerinde durma noktasına kadar yavaşladı ve öyle geldi Harem' e. Şimdi gerçekten anlamıyorum 140 km mesafe anlattığım koşullarda 2 saatte geçilirken. İzmir - İstanbul nasıl olurda 3,5-4 saatte geçilir. İstanbul' a Anadolu yönünden gelen araçların İstisnalar dışında mantıken giriş yapacakları başka bir yer mi var ? Onlar durmayacaklar mı? Ve dikkat edin Harem' e 2 saatte varmaktan bahsediyoruz. Bir de bunun Avrupa yakasına geçişi var. Nihai gideceğiniz ev, otel, işyeri her ne ise söz konusu bile etmiyorum.

Sayın okurlar evet bir ulaşım sorunumuz var. Ama bu sorun şehirler arası yollarda değil. Başta İstanbul olmak üzere İstanbul' laşan tüm kent ve beldelerimizin iç trafiklerinde ve asıl genel gelişme anlayışımızda. Bu nedenle alınması gerekli asıl önlemler başka yerde, başka bir mantıkda.

Birde sayın okurlar bana göre gelişmenin ölçütü ne kadar muhteşem olursa olsun özellikle yollar, köprüler, fabrikalar yapmak değildir. (Bunlar önemsizdir ve yapılmamalıdır demedim.) Gelişmenin ölçüsü yine bana göre bir ülkenin sahip olduğu, tarihi, doğal, kültürel mirası koruyarak yaşatabileceği kadar nüfusu kaliteli ve mutlu bir yaşam tarzıyla buluşturabilmesidir. Bir başka deyişle nüfus nicelik niteliğinin ülkenin varlıkları ile barışık yaşayacak yapıda olması gerekir. Lütfen çevrenize bir bakın. Bakarken cinsiyet, yaş, gelir seviyesi, meslek grubu, siyasi düşünce, dini inanış vb tüm kişiye özel kavramları dikkate almayın. Sadece bakın kaç tane gerçekten mutlu yüz göreceksiniz. Ve bir daha bakın, bence bu kadar mutsuz insanımız varken insanlarımızın mutluluğu için İstanbul boğazına 2 köprü yaptık 3. yolda. Bir tane de denizaltından geçit yapılıyor. Allianoi kuma gömülüyor tarımsal alanların sulanması için. Ama Konya kapalı havzası kurudu. Şimdi de yeniden nasıl kazanırız diye düşünüyoruz. Tuz gölü küçüldü. Seyhan, Bafra havzaları tehlike altında. Ergene bitti. Bir zamanlar dünyada kendine gıda açısından yeter 7 ülkeden biri dediğimiz Türkiye, buğday, canlı hayvan veya karkas et, tohum ithal ediyor. Sağolsunlar tüm iktidarlar bize eserler bıraktı. Köprüler, barajlar, otoyollar yaptılar. İyi de sonuç yukarda. Bu yazdıklarımın içinde tek bir kişisel yorum yok. Fiziksel gerçekler.

Lütfen bir defa muhteşem altyapı eserleri yapmayı değilde varlıklarımızla beraber nasıl yaşayabiliriz düşünelim.

 
Toplam blog
: 226
: 558
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

15 Nisan 1959 İstanbul doğumluyum. Marmara üniversitesi siyasal bilimler fakültesi mezunuyum. Ancak ..