Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ekim '19

 
Kategori
Blog
 

Yeniden Merhaba

6.Aralık.2017…Sayfamla son söyleşi tarihim. Yazmadım… Yazamıyordum… Gerçi 2012’den beri her şey sustu ya neyse… Asıl konuya dönecek olursak, bu Coğrafyada, bu ülkede, yaşadığımız Dünyada o denli çok malzeme var ki yazmamak mümkün değil.

Özledim yazmayı. Paylaşmayı özledim. Muhalif seslerle fikir alışverişini özledim. Satır aralarında kendinden bir şeyler bulup “ Sanki beni anlatmışsınız.” diyen suskun kadınları, sessiz erkekleri özledim.

Geçen süreçte; kahve içerken, yağmur yağarken, dost meclislerinde,  kendi kendimle iken, mutluyken, mutsuzken, bir bebek doğduğunda, bir cami avlusunda, çalışırken, okurken, müzik dinlerken, uyku tutmayan gecelerde, kabristan ziyaretlerinde beynime ve küçücük defterime not düşme alışkanlığımdan hiç vazgeçmedim… Serde gözlemcilik, empati duygusu olunca kaçınılmaz oluyor bazı alışkanlıklar.

Yazdığım her dönemde bir şeyden çok yoruldum. Bezdim! Eğitim düzeyi ne olursa olsun, en yakınımdaki, dostum, beni çok iyi tanıyor dediğim insanlar bile; öykülerimin kahramanları, günlük hayatın içinden insan profilleri, şiirlerimin temaları ile beni özdeşleştirme çabasına girdi…

Düşünebiliyor musunuz sonu ölümle biten öyküdeki kadın ya da yasak aşk yüzünden üç yıllık evliliğini bitiren kadın ben miydim acaba diye yormuşlar beyinlerini. :)  Siyasi, güncel, Eğitim konularında tarafsız olabilen okur, konu deneme, öykü, ilişkiler, şiir olduğun da neden kahramanları yazarla özdeşleştirir çözemedim gitti…

İyi ki diyorum Hürrem Sultan, Paris Hilton karakterinde bir kişiyi imgeleyip bir şeyler yazmadım.

Uzak kalışımın bir başka sebebi de kalem tutarken ellerimin titremesi… Bu çağda, bu gün ki Teknoloji ile canavar gibi klavyeler varken yazamayışımı kalem tutamamakla ilişkilendiremediniz sanırım.

Efendim ben, karşımda ki boş monitöre bakarken klavyede harikalar yaratamayanlardanım.

Defterimi açacağım, elime ucu çok ince olmayan kurşun kalemimi alacağım, sol elimi sol şakağıma yaslayacağım, sağ üst köşeye İstanbul/…./…./…. Tarihini attıktan sonra başlayacağım yazmaya. Çok duygusal isem gözyaşım damlayacak o sayfaya. Ya da çok sinirliysem kırılan kalem ucunun yarım bıraktığı harfin izi olmalı o sayfalarda. Dönüp baktığım da o tarihte ki beni,  an’ı hatırlamalıyım.

Yazarken akmalıyım sayfaya. Kalemimin ucu tükenmeli. Yeniden açmalıyım ilkokul kalemtıraşımla.

Bittiğinde kahvem eşliğinde düzeltmelerimi  yapıp, hazır olduğunu hissettiğimde oturmalıyım bana göre ruhsuz klavyenin başına.

Bedenen çalıştığım için sağ kolum uzun süredir ufak ufak ağrılarla sinyal veriyordu aslında. Tendonumdaki sorun yinelenmişti biliyordum. Gitmedim doktora. Söyleyecekleri, uygulamada mümkün olmayacak şeylerdi çünkü. Ağır kaldırmayın, yükseğe uzanmayın, günde üç kere buz kompresi yapın, ağrı kesicileri, pomatları kullanın, egzersizlerinizi aksatmayın . Geçmezse Fizik tedavi olmadı ameliyat.

Sevgili koluma bu konforu sağlayamadığım için o da beni cezalandırdı. Sağ elim titremeye başladı ve kalemsiz kaldım…Güç kaybı olmadığını öğrendiğim de yumuşak tenis topu ve plates bandıyla egzersiz yaptım. Fizik tedaviyle de destekleyince kaprisli kolum insafa gelip iyileşelim bakalım lütfunda bulundu.

Kahramanı ben olmayan (!) öykülerimi, denemelerimi, şiirlerimi, yazılarımı zaman buldukça paylaşacağım yeniden.

Kahraman ben olduğumda da altına not düşeceğim söz şimdiden.

Keyifli paylaşımlarda buluşmak üzere.

Tebessümle kalın.

2.Ekim.2019

 
Toplam blog
: 347
: 1365
Kayıt tarihi
: 31.10.07
 
 

İstanbul 25 Temmuz : /… İşletme tahsil ettim. Özel ilgi alanım olduğu için 2 yıl Psikoloji okudum..