- Kategori
- Deneme
Yeniden yaşama tutunuşun çaresi Spor
İhanete uğramıştı. Küfrederek, kahrederek yaşıyordu. Hiçbir şeye saygısı kalmamıştı. Tanıdıklarının, yakınlarının yüzünü görmemek için toplu taşıma araçlarına atlayıp uzak, yabancı semtlere gidiyordu. Olanak bulabilse yaşadığı kenti de değiştirecekti.
Geceleri geç yatıyor, sabahları geç uyanıyor, işine de geç gidiyordu. Çalışma yaşamında verimsizdi. Emekli anne ve babasının uyarılarına kayıtsız kalıyordu. Sonunda işten de atılmış; dar gelirli ailesine yük olmaya başlamıştı.
Yaz ortalarında uğradığı bir kıyı meyhanesinde hesaba itiraz etmesinin ardından yaka paça dışarıya atılmış, ısrarlarını sürdürünce de çok kötü dövülmüştü. Onuher gün yürüyüş yaptığım çam koruluğunda topallayarak yürümeye çalışırken gördüğümde yaraları daha iyileşmemişti. Öfke ve kinle yalnız bir kere yüzünüze baktıktan sonra gülümsemenize, selam vermenize fırsat bırakmadan -yüzünü buruşturarak- gözlerini yüzünüzden çevirip lanet okurcasına uzaklara bakarak yürüyordu. Vucudunu ve aklını kaçınılmaz bir kavgaya hazırlıyor gibiydi. Çam koruluğunda ve kıyısındaki jimnastik aletlerinin aralarında her gün karşılaşmamıza rağmen aylarca tek bir kelime bile konuşmdık. Benim de umurumda bile değildi açıkçası.
Yürüdüğümüz çam korusunun tabanı sonbahar yağmurlarının ardından çamurlaşıyordu. Koruluğumuzun yürüyüşçüleri başka yürüyüş yerlerine dağıldığından bizim korulukta yürüyen çok az insan kalmıştı. O suratsız genç de çamura rağmen oralarda yürümeye devam ediyordu. İyi ki o da ötekiler gibi çekip gitmemiş. Şekerimin düşmesinin ardından bayılıp, çamurlara yığıldığımda beni bir taksi çevirerek en yakın hastaneye o ulaştırmış.
Sonraki günlerde defalarca birlikte yürüdük. O yürüyüşü kısa kesip daha çok kol güçlendiren aletlerle çalışıp kas geliştiriyordu. Kendisini öldüresiye dövenlerden yediği dayağın hesabını sormak biricik hedefiydi. Yaşadığı kenti terketmeyi, hapise düşmeyi göze alıyordu.
Zamanla bana olan güveni arttı sanırım. Onu sorgulamadan, suçlamadan dinlememden hoşlanmış olabilirdi. Belki de kendisini anladığıma inanıyordu. Yaşadığı ihaneti, çevresiyle bağını kopartmasını, işten atılışını benimle paylaştı. Aslında iyi bir uçak teknisyeniymiş. Biraz kendini toparlasa yeniden işe girebilirmiş.
Bacağındaki aksamalar tümüyle geçince halı saha maçı önerimi de kabul ettti. Daha ilk maçında oynadığı güzel futbolla kendini diğer arkadaşlarına kabul ettirdi.
Zamanla bizimle birlikte yürüyen öteki arkadaşlarla da yakınlaştı. Hepimiz ağız birliği etmişcesine ona kendini toparlamasını ve bir işe başlamasını öğütlüyorduk. Kendi kendine acımalardan, yıkılmış insan tavrına takılıp kalmalarından vazgeçmeliydi. Yaşam da sevgi, dostluk ve sadakatin yanında ihanet de vardı. Birikimlerimizi, bilgilerimizi sunduk ona.
İyileşip, işe başlama süreci bir yılı aştı. Bu süre boyunca bizlerle yürüyüp, sohbetimizi paylaştı. Futbolun yanısıra masa tenisi ve voleybol oynamaya da başladı. Yüzü gülüyordu artık. İşe başladıktan sonra başka bir kente ataması yapılıncaya kadar da eşofmanlarını giyinip her fırsatta yanımıza uğradı. Kentten ayrılmadan önce vedalaşmaya da geldi. ''Size bir itirafta bulunacağım.'' dedi son anda. ''siz olmasaydınız, birlikte spor yapmasaydık, bana spor yapmanın değerini göstermeseydiniz, ben o ihaneti unutamaz, o acılardan sıyrılamaz mutlaka başımı beleya sokup hapse düşerdim. '' dedi yüzü kızararak.
Sporla ilgili bilgi ve birikimlerimi sizlerle paylaştığım bugünlerde bu genç insanın yeniden yaşama tutunuşunu anlatmak istedim. Günümüz bireylerinin acınası, yalnız koşullarında tutunuşun ve ayakta kalmanın kesin çarelerinden biri de spor yapmaktır. Bunu ısrarla belirteceğim bu sayfalarda.