Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Aralık '14

 
Kategori
Aile
 

Yenildim anne

Yenildim anne
 

Bugünler de hüznüm dibe vurmakta… Yokluğuna bir türlü alışamadığım annemin aramızdan ayrılışının anısına….

Bütün bunlar olurken, hayatımın en güzel diye nitelendirebileceğim çocukluğum bir film şeridi gibi hızla gözümün önünden geçerken, kelimelerin nasıl döküldüğünü bile bilmeden düşenler diyelim...

Şiirini kaybeden zamane ilişkilerin cümlesi... 70 yıllarda romantizim doğru çıktığı yıllara denk gelmiş doğumum annemin o güzel sesinden dinlediğim içli şarkılarla büyüdüm ben... Nasıl geçti habersiz / O güzelim yıllarım / Bazen gözyaşı oldu / Bazen içli bir şarkı / Her anımı eksizsiz / Dün gibi hatırlarım / Dudaklarımda tadı / İçimde durur aşkı .. derken gözlerinin dolduğunu dün gibi hatırlarım... O zamanlar çocuksu bir hisle annem ile babamın büyük sevdalarına şahit olan gözlerim ve sevdanın büyüklüğü ve fedakarlığı anlatıldığı bu öyküyü büyük bir merakla defalarca dinler dururdum... Kos koca 7 yıl dile kolay değil geliyor şimdiler de ama büyük bir sabır ve bizler meyve olarak ortalıklarda dolaşıyoruz şimdi... Dedemin tayinin çıkmasından dolayı başka bir şehre gidilmesinden tutunda babamın annemin liseyi bitirmesini beklemesi ve kendi memleketinde öğretmenliğe başlaması, babamın üniversiteyi yarıda bırakarak evlenmek için annemin yanına gitmesi, aile büyüklerinin bilhassa babaannem tarafından oğlunun geleceğinin yarıda kesilmesi bir de üstüne üstlük istenmeyen gelin ve babamın yükselmesine engel olan biri olarak senelerce işitilen lafları da eklersek ... Sevdanın en büyüğünü onlarda gördüm...

Sevda ile birlikte duygusal yönünün şaha kalkmasının yanı sıra neden ağlıyorsun deyince... Yaşadıklarının bir film şeridi gibi gözünden geçmesi... O güzelim yıllarını hatırlaması ağırlıklı olduğunu şimdi anlıyorum... Yaş ilerledikçe çoğu günlerimi ben bile arar oldum... Nasıl büyüyecek diye endişelendiğim yavrum, bu gün gözlerimin içine baka baka ben büyüdüm deyip geleceğini benimle konuşur ve tartışır olmuş.. Benimkiler de meğerse nasıl habersiz geçmiş...

Hani o saçlarıma taç yaptığın çiçekler /Hani o güzel gözlü ceylanların pınarı /Hani kuşlar ağaçlar binbir renkli çiçekler /Nasıl yakalamştık saçlarından baharı

Annem hemen söylemeye başlayınca babam yanına gidip mevcut çiçek varsa saçlarına takar yoksa peçetelerden yapma çiçeklerle annemin başını taçlandırırdı...

Ben hala o günleri anarsam yaşıyorum /Sanki mutluluğumuz geri gelecek gibi/ Hala güzelliğini kalbimde taşıyorum /Dalından koparılmış taze bir çiçek gibi

Aşklarını koskoca 66 yılından 2007 yılına kadar aynı şevkle sürdürmüşler aralarındaki sevda şarkıları hiç dinmeden şakıyarak ellerini ne olursa olsun birbirlerinin ellerinden çekmeden geçirmeleri aile etrafımızca bilinen bir hikayedir. Annem çalışıyorken ağbime bakan babaannem annemin benim doğumumla işi bırakması ve babımın benim getireceğim kuru bir soğana razı olabilirmisin ? sorusunun karşılığında alınan bir evetle annemin ev hanımı olması macerası burda başlamaktadır.

Annem çalışarak maliyede yüksek bir mevkiye gelememiş olsa da bizim gönlümüzde ve evimiz de erişebilecek en yüksek mertebeyi fazlasıyla hakmetmiştir. Çalışmamış ama senelerce pazar paralarından birikim yapmış, elleriyle bizi giydirmiş bize önce sevmeyi sonra insan olmayı öğretmiştir. Belki de bu kadar çok sevme isteği burdan geliyordur. İnsanlara güvenme bir o kadar da temkinli olmayı öğretti. Seveceksin dedi ama severken de hep bir açık kapı bırakırdı. Hatta evleneceğim gün yanıma gelip bir ömür boyu hayatını birleştireceğin insan bile olsa ilk önce senin gibi insan olduğunu unutmaman, anlamaya çalışman sonra sevmeyi eklemen olduğu gibi kabul edip bir sınıra kadar sabretmem gerektiğini yıkılsam da başımı öne eğip evliliğin kutsallığı adına bütün şartları zorlamam gerektiğini bir çırpı da anlatmıştı bana... Çocuksu bir saflıkla genç yaşımın verdiği tecrübeyle ve yaşadığım mutlu ev hayatımdan çıktığım evim gibi bir evlilk hayaliyle çıktığım bu yol da hep yanım da oldu. Çoğu zaman ben anlatmasam da anneliğin verdiği bir iç güdüyle bunu o zamana kadar ve kızım olana kadar anlamadığım bir sebeple yanım da bitiverir. Kendince teselli adı her neyse vermeye çalışırdı.

Şimdi aynı benim yaptığım gibi... Tek farkı ne kadar korumaya çalışsan da koruyamayacağını anlamış olman... Bazı şeylerin yaşayarak öğrenilmesi belki de bir daha aynı hataya düşmemek için iyi bir neden olabilir...

Çünkü ne kadar istesen de yanların da bir ömür boyu olamıyorsun... Bunu da öğreten yine kendisiydi... Şimdi her ne kadar biraz acımasızca olsa da sorunlarıyla mücadele etmesi için bazen tek başına bırakıyorum kızımı... Hatta şaka yolla kızım sana benzemesem, doğum fotoğraflarım olmasa annem olduğuna zor inanaıcam diyerek laflarını soksa da umursamıyorum... Anne olmak gerçekten zor bir sanat tek tek emek, aşırı ilgiyi korumak hayat ile koruma iç güdüsü arasında ki ince ipliği koparmadan büyümesine yardımcı olmak... Zor... Zor...

* Yapabiliyorsan gözyaşlarını tutmamasını öğret, acı çekmeden olgunlaşamayacağını...

Kıskanmamayı öğret ona, arkadaşının başarısından mutlu olmayı, birlikte sevinçleri paylaşmayı, içinden “neden ben değil de o?” demeden...

* Kazanmaktan mutluluk duyup içine sindirmeyi ama aynı zamanda kaybetmeyi öğrenmesini öğret. Çünkü bir adım sonrasında görünüşte galip olanları gösterecek hayat ona.

* Her şeyin bir sonu olduğunu öğret. Sahip olduğu bütün değerlerin bir gün keyif vermeyebileceğini... Kazanılan ve harcananın bir sonu olduğunu, gidilen yerlerin zamanla bıkkınlık verebileceğini, her şeyi tüketebileceğini, tüketemeyeceği tek şeyin bilgi olduğunu öğret.

*Kitaplardan keyif almasını, ders çalışmak istemiyorsa zorlanmamasını ama okumayı sevmesini öğret ona. Elbet er ya da geç alacaksın biliyorum ama mümkün olduğunca geç al ona bilgisayarı. Ona kendisi ile kalacağı sakin zamanlar ver, sıkılmayı öğret ona, sıkılıp da kendini yönlendirmeyi bulmasını.

* Doğaya götür onu, hayvanlardan korkmaması gerektiğini öğret. Arıların bizi sokmasından çok, nasıl bal yaptığını anlat. Doğanın kendi içindeki gizemini bulmasına yardımcı ol, yağmurdan sonraki toprak kokusundan keyif almasını sağla.

* Şartlar çok zor olsa da yalan söylememesi gerektiğini öğret ona. Kazandığı elli milyonun piyangodan çıkan beş yüz milyardan çok daha keyifli olduğunu öğret. Alın terine saygıyı öğret ona. Aşk acısı çekmenin hiç aşık olmamaktan daha güzel bir duygu olduğunu öğret.

* Sevdiklerinin hiçbir zaman çantada keklik olmadığını, dostluğa yatırım yapması gerektiğini, kıymetini bilmeyenlerden uzaklaşmasını öğret ona.

* Müziği sevmesini, sporla barışık yaşamasını.

* İşlerin hiçbir zaman bitmediğini söyle ona, en yoğun zamanda bile kendine vakit ayırması gerektiğini öğret...

* Ama en çok da kendini sevmesini öğret. Kendini sevmezse kimsenin onu sevmeyeceğini... Kendine çiçek almazsa kimseden çiçek beklememesi gerektiğini... Kendine özenli yemekler yapıp sofralar kurmazsa kimsenin onun için yemek hazırlamayacağını...

* Hayatta her şeyden çok kendisinin önemli olduğunu öğret ona...

Annem bunların hepsini bana yaşanan olaylarla önüme sunulan örneklerle öğretmeye çalıştı... En önemlisi ise onu ne kadar kırsam da o bana ne kadar kızsa da sırtını dönmemeyi öğretti bana...

Şimdi bütün bunları bana sabırla öğreten annemin su gibi ama hiç geçmeyen yokluğunu hala sindiremediğimiz 7 seneyi geri de bırakıyorum… Hüznümün hiç küllenmeyen ateşine anneme içli serzenişlerim…   

 
Toplam blog
: 227
: 543
Kayıt tarihi
: 16.01.08
 
 

Fazla söyleyecek bir şey yok herkes gibiyim. Artık... Bazı acılar faydalıdır. Önce üzer, sonra he..