Yer kabuğunun epirojenik ve beyin kabuğumuzun (cortex) nörolojik hareketleri!

Dağların, tepelerin kıvrımları gibi beynimizin de kıvrımları yeniden şekilleniyor. Beynimiz yeniden şekillenince dünyamızda yeniden şekilleniyor; algılarımız buna bağlı olarak anlayışımız ve yaşayışımız yeniden dizayn oluyor. Hayat kendini bütün dinamizmi ile dışa vuruyor. Sonsuzluk hepimizin sınırlarını kendi sınırsız gücü ile yeni sınırlara çekiyor.

Bu büyük kozmik oyunun içinde herkes kendi kuralları ile oynuyor. Herkesin kendi kuralları, Tanrının da kendi kuralları ile oynadığı bir oyunda nihayetinde hepimiz ölüm yanılsamasına yakalanmış zavallı kurbanlardan başka bir şey değiliz. O yüzden yakalandığımız bu yanılsama içinde, bir birimizi yargılayıp, suçlayarak; hırpalayıp, boğazlayacağımıza birbirimizi anlamaya ve her birimizin gerçekliğini algılamaya çalismamiz hepimizin yüksek hayrına olandır çünkü İnsan denen kibirli ve bir o kadar da zavallı mahlukat kafasına çivileri yiye yiye çakildigi çarmihin çilesini çeke çeke kendisine çeki düzen vermek zorunda kalıyor maalesef.

O yüzden herkesin bir açıdan felaketinin sahibi olduğu bir dünyada kimse kimsenin fellahı kesilmesin. Einstein diyor ki: ‘tek merak ettiğim şey tanrının ne düşündüğüdür’ Düşünsel ve beyinsel evrimimize hizmet eden nörolojik oynamalar, çatlamalar ve kırılmalardan kaçıp, kelle paça peşinde koşmakla kimse kurtulamaz çünkü kimse yaradılışın amacına ters davranamaz. Kimse uzun süre gücü kötüye kullanamaz, daha doğrusu kimse gücü kötüye kullanıp güçlenemez. Bu sadece gücü yanlış anlamak olur ki, gücü yanlış anlamak çekici kendi kafasına vurmaya benzer ve bu egonun ezeli eziyetidir. Egosuna kapılmak insanın en büyük ve en sinsi esaretidir. Konfiçyus derki: sular yükselince balıklar karıncaları yer, sular alçalınca karıncalar balıkları……

Bundan dolayı kimin kimi yiyeceğine su karar verir. ……………….

(m.ali şirin tarih ögrt)