Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Aralık '07

 
Kategori
Güncel
 

Yeri dolmayan mütefekkir Seyyid Ahmet Arvasi

Yeri dolmayan mütefekkir Seyyid Ahmet Arvasi
 

19 yıl önce bugün Hakkın rahmetine uğurladığımız, Türk gençliğini İslam güneşiyle aydınlatan mütefekkir, yazar, şair ve siyasetçi Seyyid Ahmed Arvasi Hoca’yı rahmetle yâd ediyoruz. Gözü kara bir İslam neferi olan Arvasi Hoca, çileler ve engellere rağmen yılmadı; yıllarca Türklüğe ve İslam’a hizmet etti, yüzbinlerce talebe yetiştirdi. Türk milletinin ve İslam âleminin sosyal meselelerini tesbit ederek çözüm yolları gösterdi. Kendi değerlerimizi ve kültürümüzü muhafaza etmenin önemini dile getirdi.

Kalemine kan çeker
Seyyid Ahmed Arvasi Hoca, 1932 yılında emekli bir gümrük memuru olan Abdülhakim Arvasi Bey’in oğlu olarak hayata gözlerini açar. Kuyumcu çıraklığı yaptığı günlerden birinde dükkana gelen bir Allah dostu “Senin işin gönül sarraflığı olmalı” deyince hayatına yeni bir yön verir. Her içi yanan genç gibi şiirden başlar ve uykusuz gecelerin ardından “Sır” adlı manzum kitabını yazar. Bu kitapta tesirli aksiyon şiirlerinin yanı sıra Anadolu kokan mısralar vardır.
Arvasi Hoca, Gazi Üniversitesi’nde okuduğu yıllarda dinine, diline, örfüne savaş açan bir güruh ile karşı karşıya gelir. Tertemiz gençlerin halini görünce kahrolur. Necip Fazıl’ın deyimiyle beyninden kalemine kan çeker ve yazar. Sayfalar, dosyalar dolusu yazar. Aklının kopma noktasına geldiği anlarda İmam-ı Rabbani Hazretlerine sığınır ve kalemini ona bırakır. Onda tasvir edilemeyecek bir Peygamber sevgisi vardır. Söz Efendimizden (Sallallahü aleyhi ve sellem) açıldığında dizlerinde derman gözlerinde fer kalmaz. Mahallenin dilencileri onun bu sevgisini herkesten iyi bilir ve “Resullullah aşkına” deyip elinden bütün parasını alırdı. Merhum vefatına yakın çok zorlanarak ayağa kalkıyor ve yakınlarına “Her gün ölüme yaklaştığımı hissediyorum” diyordu. Yakınları “Biraz dinlenseniz” dediklerinde “Hayır beş dakika bile dinlenecek vaktim yok. Kenara çekilemem. Son nefesime kadar mücadele etmeliyim” diyordu.

Sıkıntılardan tad alırdı
12 Eylülden sonra Arvasi Hoca bir müddet Mamak Cezaevi’nde kaldı. Düşenlerin anlattığına göre orası sıradan bir cezaevi değildi. Bu ayağa kalkılmayan ve ayak uzatılmayan delikte, şartlar çok ağırdı. Ancak Arvasi Hoca sıkıntılardan tad almasını bilir, derdini severdi. 57 yıllık ömrünün bir bölümünde hep konuştu, anlattı ve hitabet sanatını en güzel şekilde icra etti. Türkiye Gazetesinde “Hasbihal” başlığı ile makaleler yazdı. Yorucu öğretmenlik hizmetleri yanında gençliğin kendi kültür ve medeniyetine sahip çıkması için eserler ortaya koydu. “Türk-İslâm Ülküsü”, “Kendini Arayan İnsan”, “Doğu Anadolu Gerçeği” , “Hasbihâl” , “Diyalektliğimiz ve Estetiğimiz” isimli eserleri gönlü din ve vatan aşkına yanan gençlerin başucu kaynağı oldu/oluyor.

Asrın Yesevisi
Tarih 31 Aralık 1988’di.. 57 yaşındaydı... Erenköy’deki evinde saat 11.00’de, Noel sarhoşluğu yaşanan günde, Türk gençliğinin kötü gidişinin verdiği üzüntüyle parmaklarını kaldırdı hiddetle tuşlara basmak istedi ama yıllarca çektiği çileler yorgun düşürmüştü asrın Yesevisi’ni. O çok muhabbet duyduğu Peygamber Efendimize kavuşma zamanı gelmişti. Ertesi gün yüzbinlerce seveni Fatih Camii’ni doldurdu, kalabalığı caddeler almadı ve büyük mütefekkir, dualarla Edirnekapı Kabristanına defnedildi.
Bugün de Seyyid Ahmed Arvasi Hoca yurdun birçok yerinde çeşitli kuruluşlar, milliyetçi gençlik, Ülkü Ocakları ve Alperen Ocakları’nın düzenleyecekleri paneller, sempozyumlarla anılacak. Sevenleri bir defa daha dualarla yâd edecek.

"Dünyada bekâ, halkta vefa yoktur"

Hazreti Adem Aleyhisselam'dan bu yana; Allahü Teâlâ'nın nice dostları fani dünyadan ebedi âleme göç ettiler. Onlar kendilerine takdir edilen ömürlerinin her nefesini rıza-i İlâhi'ye kavuşmak için harcadılar. Dünya nimetlerinin 'deniz köpüğü' gibi geçici, ahiretin ise 'sonsuz' olduğu sırrına ererek yaşadılar. Ne mal ne şöhret ve şan ne de makam peşinde koştular. Kaldı ki dünya malı ve şöhret zahmetle elde edilir. Kıskançlıkla saklanır. Hasetlerden korunur. Ama ölüm ile hasretle terk olunur. Akıllı kişiler nihayetsiz olan ahiret hayatına yatırım yaparlar. Ahiretlerini satın alırlar. İslam dünyasında yetişen son derece kıymetli değerler, gizli hazinelerdir. Buzdağı misali görünmeyen yanları, görünene nazaran çok daha fazladır. En yüksek dağlardan bile uzaklaştıkça, o gökleri deler gibi görünen dağlar küçülür. Oysaki onların büyüklüğü her geçen gün sevenlerinin ve inananların ufuklarında giderek yükselmektedirler. Bu insanlar Allahü Teâlâ'nın gök kubbesi altında gizlenen dostlarıdır. Her asırda sıradan olmayan sembol ve örnek insanlardır. Bu mübarekler; Allahü Teâlâ'nın dostluğunu almışlardır. Kendilerini insanlığa hizmet için vakfederler. Onların vasıfları ise, âlemlere rahmet, yaratılanların en efdali, güzeller güzeli, şan ve şerefi çok yüce; Sevgili ve Şerefli Peygamber Efendimiz'in (sallalahü aleyhi ve sellem) ahlâkı ile ziynetlenerek şereflenmiş olmaktır. Onlar, şu gerçeğe kesin olarak inanmışlardır. Sevgili ve Şerefli Peygamber Efendimiz'in (sallalahü aleyhi ve sellem) yolu İslamiyet'tir. O'na uyan Müslüman'dır. İbadet için yaratıldık, O'na uyan Rabb'imize ibadet etmiş olur. Allahü Teâlâ, sayısız nimetler vermiştir. O'nun Resulü'ne uyan bu nimetlere şükretmiş olur.

31 Aralık 2007, Pazartesi

 
Toplam blog
: 22
: 1454
Kayıt tarihi
: 28.02.07
 
 

79 Sakarya doğumluyum. Kendime göre yaşam kriterlerimizin en değerli, en önem verilmesi gereken k..