Yerim ben o barışı biz yaptık diyen dilleri!

FİLİSTİNDE HAMAS; TÜRKİYE DE HAMASİYAT...

"Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Başdanışmanı Ahmet Davutoğlu, İsrail'in ardından Hamas'ın da ateşkes ilan etmesinin Türkiye'nin sayesinde olduğunu açıkladı."

Doğrudur inanırım. Bop a yes, Hamas' a da (ateş) kes demişizdir. Davutoğlu isminden belli, DOĞRUCU Davut değil midir zaten!

Mesela bir gece saat onda Hamas ın cep telefonu çalmış olamaz mı?

- Alo, şimdi sıra sende Hamas, ver bir pas! Bak İsrail ateş kes yaptı. Böyle giderse ateş kes yapsan da ortada Filistin'li filan kalmayacak. Bir bakacaksın ki Filistin'e düşen bombaları toplayan in cin TOP oynuyor.

- Düşünmeliyim, demiştir Hamas. "Evet, Filistin'de kalmadı ne bir sinek, ne de kare as. Bu kumarda etmişimdir iflas!

- Öyleyse ne bekliyorsun ey harab ı Hamas. Bak senin için sokaklara döküldük. Biz kendi şehitlerimize bile tutmadık böyle yas!

- Benim size bir teklifim olacaktı ama, der Hamas. Gördüm mitingleri. Birden bire bitim kanlandı, aldı içimi bir umut. Dedim ki kendi kendime, o miting yapanlara Ergenekon kazılarında bulunan silahları, bombaları verseniz, gelseler bismillah diyerekten; o kadar bomba, top, tüfek, hatta Ergenekon devrinden kalan ok ve yay... Bi yüklensek İsrail'e... Vay babam vay...

- Doğru dersin, ama o silahlar size çok fazla gelir. Biz onları Amerika gibi büyük ordulara satmayı düşünüyoruz. İstek geldi; 1 milyon kişilik Amerikan army'den. .Bu silahları satın almak istiyorlar; harbiden.

-Hımm, sonra onları İsrail e verecekler; İsrail de bize yollayacak havadan karadan, denizden. Silahlar satıldıkça yenilse bile kazanır harp eden.

- Evet Hamas kardeşim. Sen hemen ateş kes yapmazsan seni de vuracak Ergenekon silahları. Günah yani günah... Biz de başlayacak gözyaşı dökmeye ol cümle Timsah!

- Peki, ama siz şu kazıları bizim topraklara yakın yerlerde de yapın. Beş bin koli tüfek, 18 bin koli tabanca, 7 bin koli el bombası, 500 havan, 400 nükleer bize ayırın. Fosfor da varsa aman ona öncelik tanıyın.

-Bizde fosfor yok. Bir zamanlar fosforlu Cevriye varmış, ama onun fosforu sadece kalpleri yakarmış. Ama İbadullah Havan var. Havanda su dövüyoruz akşama kadar. O kadar bol yani... Yeme de yanında yat; çek bi yalelli !

- Tamam, ben dikkatle takip edeceğim bu kazıları. Hatta daha kolay olsun diye bizim özel timlerimizden bir kaçını yollayalım, canlı bomba olsunlar, kazılacak toprakları şöyle bir harmanlasınlar...

- Pes yani Hamas. Yarınız yaralı, yarınız sakat, yanık ve de kör. Hala mı Terör! Bak gazetelerde yazıyor. Aklına estikçe İsrail in güneyine ne atarmışsın? Roket... Onun yerine RAKET atsan onlarda sana TOP YERİNE TENİS TOPU atarlardı. Ne güzel oynardınız cici cici.

- Evet, hatta elim sende, yağ satarım bal satarım... Burada fosfordan kör olan ahali çok. Al sana Körebe... Çelik, çomak ta olabilir. Ama Amerika her an bu barışa çomak sokabilir.

- Yok, Amerika bizi sayar. Diyeceğiz ki Obama'ya; Bak BARAK... En fakir ülkelere bile silah satarsın; olurlar kel başa şimşir tarak. Oysa Sen Amerika nın zencisisin, biz de bütün dünyanın. Sen zenci ben zenci; birleşip olalım zemzemci. Sen israil i zemzem suyuyla yıka, biz de Filistin'i. Barış gelsin ağlayan topraklara... Tabi hazırola geçecek BARAK. İsrail e diyecek ki hemen silahları bırak. Zaten İsrail e de kıl olduk. Koymamış sofraya bizim için bir tabak!

- İnandım vallah ve de billah. Sayenizde bırakıyorum silahları, roketleri. O zaman siz de Ergenekon kazılarında bulun artık tenis toplarını ve raketleri... Ayrıca sizin sultanlarınızdan biri ağlarken dedi ki; oyuncak oynayamayan çocuklar. Sizinkileri değil bizimkileri kastetti. Hazır kazmışken bizim veletlere de çıksın isterim; kova, kürek, oyuncak tank, su tabancası, ses çıkaran tüfek; kızlara da tesettürlü barbi bebek.