Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ocak '12

 
Kategori
Otomobil
 

Yerli araba üretiminde sorunlar (2)

Yerli araba üretiminde sorunlar (2)
 

 İşte kafayı Erbakan Hoca gibi yerli arabaya, yerli motora sardırdık ya; İnşallah sonumuz hayırlı olur. Bir araba kazasına uğramayız. Çünkü bu konular netameli konular ve bu konuların içine giren kişilerin sonu iyi olmuyor. Adamların işine gelmiyor. Ne diyorlar:

“Yahu, ne diye kendi arabamız diye uğraşıp duruyorsun; işte sana envai çeşit araba; sana otuz sene taksitle de veriyoruz. 100 bin km bakım garantisi var… Daha ne istiyorsun… Evet, fiyatları da senin istediğin seviyeye çektik… Artık bırak şu kendi arabamızı yapalım, hikayesinden… Bunun imkanı var mı ? Salak mısın sen?”

Söyledikleri bu… Tabii bu hikayeyi bütün biraz kalkınan ülkelere söylüyorlar… Sen araba maraba yapamazsın… Bu iş sofistike bir iştir… bir kere sofistike ne demek biliyor musun? Yok mu? O zaman git öğren evvel emirde… Tamam mı a benim…oğlum..!” deyip dalga geçiyorlar… Ama ben sorunları kendimce irdelemeye devam ediyorum. Araba fabrikamız kurulunca, ilk arabayı bana (hiç olmazsa ucuza verecekleri..) inancıyla… Sorunlara devam:

4. Piyasayı alıştırma sorunları.
Yerli bir araba yaptın diyelim, her şeyden önce öyle bir araba adı bulacaksın. Özgün olacak, bütün ülkelerde bilinir, kolay söylenilir olacak. Sempatik olacak. Görenler önce arabanın adına çarpılacaklar. Mesela , arabanın adını “İman” koydun diyelim. Güzel … ama işte bu araba daha çok Müslüman ülkelerde satılır. Diğer ülke insanları pas geçerler benden söylemesi. 
Bu konuda bir söylenti de var. Sanırım gerçek bir hikayedir. Bir Türk yurttaşın Almanya’da bir oto tamirhanesi varmış. Tamirhanenin adını kendi adından mülhem olarak, “Turan” koymuş. O sıralarda, yeni bir model araba için isim arayan WW yapımcılarından biri bu adı, “Turan”ı görünce şimşek çakmış.. Tamirhanenin sahibi  Türkten bu adı satın almak istemiş (malum, gavurun ülkesinde her şey parayla…) Neyse, üç yukarı beş aşağı anlaşmışlar. Ve para, Turan’ın yedi sülalesine yeter cinsten… Şimdi sokaklarda gezip duran bir “Touran” marka araba görürseniz. Bunun nereden neşet ettiğini anlarsınız.

Bu bakımdan bir arabanın özgün  adı bile, onun çekici olup olmamasında belirli bir etmen olabilir. (Ben size güzel bir isim önerebilirim : SELİN . Hem Fransızlar, hem İngilizler bilirler…)

Sonra, bazı insanlar Ford’a , bazı insanlar  Fiat’a , Bazı frankofiller de “Renault” marka arabalara tutkun olabilirler… Ve bu cins bir arabayı sattıktan sonra , yine bu cins bir araba almak isterler… Bu alışkanlığı nasıl kıracaksınız. Bunun için, özel taktik ve stratejiler geliştirmek gerekebilir.

Sonra yeni arabanızla daha çok ne tarafa bakacaksınız? Doğuyu mı , yoksa batıya mı… kime öncelikle satacaksınız…
Bütün bunlar piyasa sorunlarıdır. Bunları bilirsiniz de bizden hatırlatması…

5.Pazarlama sorunları.
Bir markayı yapmak, yaratmak başka onu pazarlama başka meleke ister. Burada Pazarlama Uzmanları işin içine gireceklerdir. Tabii , bu konuda sorulması gereken Pazarlamacı olanlara , gerçekten pazarlanması gereken şeyleri pazarlayabilen, satmasını bilen kişiler midir?

That’s the question?

Öyle işinin ehli insanlar bulacaksınız ki, bu markayı çok iyi bir şekilde tanıtacak, özelliklerinin altını çizecek, onu sevimli hale getirecek ve “alınabilir kategorisine” sokacak  kişiler olacaktır. Her pazarlamacı hele acemi olanlar, bunu kolay kolay beceremezler. Öyleyse kendi özel ağınızı kuracak, kendi adamlarınızı yetiştirecek ve yeni pazarlara açılacaksınız… Soralım kolay mı? Hadi gözünüzü korkutmayalım… Şimdiye kadar siz neler pazarlamadınız ki… Bu da gider. Bir süre sonra vazgeçilmezler arasına girebilir. Siz yeter ki inanın ve dayanın…

6. Diğer markaları küstürme sorunları.
Hadi diyelim karar verdiniz. Artık onu bunu bilmem, ben de kendi arabamı, kendi markamı geliştirecem,  dediniz. Tamam. Fabrikayı kurdunuz. Satmaya başladınız. Ama senin ülkende üretim yapan ve yaptıklarının %60-70’ini senin ülkende satan markalardan hiç mi itiraz gelmeyecek?  Adamlar resmen senin  iç  pazarını kabanlamışlar; istedikleri gibi at oynatıyorlar ; tabii sende üretim yapmalarının nedenleri de var. Ham madde ucuz; insan gücü ucuz; fabrika yeri hemen hemen beleş … Adam buradan memnun. Bir de ürettiğinin çoğu daha dışarı çıkmadan kapışılıyor. Çünkü aç bir ülke… Senin araba yapmana, karşısına rakip diye çıkmana karşı koymayacak mıdır? “Ne yapalım sen de yap, biz de yapalım… İnşallah iyi olur” mu, diyecektir… Hiç sanmıyorum. Daha şimdiden bıçaklarını biliyorlar.  Gülüyorlar ama pis pis gülüyorlar ; yoksa, tezgah altından palalarını biliyorlar. Savaş olmaz mı, elbette olur.. Ama bu savaşı bile bile göze alan kazanır.

“Aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş…” her tarafında onlarca yabancı  araba fabrikası yapılmış bile olsa… Yine de bir umut olabilir… Olamaz mı?

Bilemiyorum. Amerikalılar benim umudumu çok kırıyorlar. Siz, “ABD’nin arka bahçesi olamadan bu iş olmaz diyorlar…” G.Kore araba yapıyormuş nedeni buymuş; Hindistan araba yapıyormuş, nedeni buymuş…” Yani  onlar ABD’nin arka bahçeleriymiş. Ondan izin veriliyormuş… Bilmiyorum. Tartışmaya açık bir konu.

 

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..